Bölüm 80

2.5K 483 1K
                                    

Yağmura o kadar çok katlanmıştık ki, kendi kendime şu soruyu soruyordum; Hani gökkuşağını görmek istiyorsak yağmura katlanacaktık? Olmuyordu. Gökkuşağı bir şekilde kendini göstermemek için elinden geleni yapıyordu ama bana o cümleyi kuran kişi Kutay'dı. Kutay derse olurdu. Kutay söz verirse yapardı. Kutay sözünü tutardı. Kutay boşa konuşmazdı. Çünkü o Kutay'dı. Rüyamda gördüğüm, gözlerinin içi acı ve keder dolu Kutay'dı. Saçlarımı seven kişinin o olduğuna emin olduğum adamdı. Yaraya merhem olan, yanıma en çok yakışan kişiydi.

"Ne zaman uyanır? Hala uyuyor..." dedi sessizce. "Merak etmeyin Kutay bey, çok narkoz vermedik ancak bedeni dinlenmek isteyebilir."

Elleri saçlarımı sevmekten bir saniye olsun ayrılmıyordu. Nefesi de çok yakınımdaydı, sevdiği saçlarımın arasından boynuma doğru geliyordu. "Hem uyanmanı istiyorum, hem uyumanı." dedi sadece benim duyabileceğim kadar sessiz, "Gözlerine bakmayı özledim. Ama çok yorgunsun, biliyorum." Gerçekten çok yorgundum. Bıçak sanki karnıma girmemişti sadece. Her yerine girmişti. Her yerimde kesikler vardı, her yerim acıyordu, etlerim kesilmiş gibi hissediyordum.

"Ne olacak bizim bu halimiz?" Karnımın üzerinde hissettiğim yoğun sargı bezleri canımı yakmıyordu ama hissettiğim can yanması biraz üstünde, kalbimdeydi.  Ayşenur'u bulmuşlar mıydı? Neredeydi? Nereye gitmişti? İyi miydi? Sorularının yanıtsız kalmasını istemediğim için göz kapaklarımı zorlayıp açmaya çalıştım. Göz kapaklarımda fil ailesi kamp kurmuştu sanki. Öylesine ağırdılar, kaldırmak çok zor oldu.

"Kutay," dediğimde çenesini yatağıma dayamış, gözleri yarı açık yarı kapalı bir şekilde saçlarımı izliyordu. Sesimi duyar duymaz heyecanla yerinden kalkıp elimi tuttu. "İyi misin? Ezgi iyi misin? Ağrın var mı? Gerçekten iyi misin? Hemşire! Uyandı! Ezgi iyi misin? Hayatım iyi misin?"

Sesi öylesine yüksek çıkıyordu ki kapının önünde hali hazırda bekleyen bir halleri varmış gibi hızlıca içeriye girenler oldu. Annem, Mehmet abi başta olmak üzere, ressamlık ve elektrik içeriye girdiler. Hemen arkalarından hemşire geldiğinde isyan ederek yol açtı kendine.

"Hastayı yormayalım lütfen. Odayı biraz boşaltırsak iyi olur, şu an burası çok kalabalık." Yanıma ulaştığı zaman elindeki ateş ölçerle ateşime baktı, sonra tansiyon aletini koluma takarken Tuğrul hemşireye bir soru sordu.

"Odayı boşaltmak için şu koltuğu, masayı falan yesem olmaz mı?" Hemşire kız gözlerini dehşetle açıp Tuğrul'a döndü. "Ne?"

"Ne ne?" dedi Tuğrul saf saf, "Acıkmış olamaz mıyım?" Hemşire imalı bir bakış atıp tekrar bana döndü. "Belli, bu bünye anca acıka acıka böyle olmuştur zaten."

Yaptığı ölçümler normal çıktıktan sonra odadan çıktı. O ara Kutay elimi bırakmazken annem ve Mehmet abi iyi olup olmadığımı sordular. İyiydim, sadece Ayşenur'u merak ediyordum. Annemin gözleri ağlamış gibi duruyordu, Mehmet abi de çok telaşlı bakıyordu. Diğerleriyle konuşurken doktor yanıma geldi.

"Kutay'ın sevdiği kız Ezgi?" dedi bayılmadan önce söylediğim gibi, "Gayet iyi görünüyorsun?"

"Teşekkür ederim, iyiyim."

"Bu gece burada kalacaksın, sabah gelip tekrar bakacağım sana. Eğer durumun iyi olursa çıkartacağım seni, anlaştık mı?"

"Şimdi çıkart. Ben hastaneleri hiç sevmem, hemen çıkartın beni. Evim zaten 5 dakika 28 saniyelik bir mesafede. Siz acile inene kadar ben gelmiş olurum."

Küçük bir tebessüm etti, daha çok dalga geçiyor gibi. "O kadar da değil Ezgi. İtiraz yok. Kullanman gereken bir iki ilaç var," derken sözünü kestim. "Bir mi, iki mi?"

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin