Bölüm 64

2.5K 427 526
                                    


Yarıda kesmeden, heyecanını bozmadan uzun ve merhamet dolu bir bölüm geldi. Kutay'ın farklı bir yönünü okuyacaksanız. Ama önce biraz gülün.

"Defne ve ben mahkeme gününe kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar araştırmaya devam edeceğiz. Bu konudan şimdilik kimseye bahsetme. Altından ne çıkacak, gerçekten merak ediyorum..."

Bende merak ediyorum Fatih abi, bende.

"Mahkeme ne zamandı?"

"Haftaya Pazartesi. Adam kayıp ama mahkeme günü belirlendi. O güne kadar bulmak zorundayız. Bulamazsak dava düşecek, düşerse bir sonraki mahkeme tarihine kadar adamı bulmak zorundayız. Hayatını araştırıyorum, gidebileceği yerlere bakıyorum, telefon sinyallerini kurcalıyorum ama umarım bir şey buluruz..."

O adam o kadar sinsi bir insan ki, onu öyle kolaylıkla bulabileceğimizi hiç sanmıyorum nedense. Her şeyi kafasında kusursuzca planlamış. En ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Nerede ne yapacağını çok güzel bir şekilde dizayn etmiş. Kafası iyi çalışıyor anladık, ama bizde boş duracak değiliz.

Fatma teyzenin içeriye girmesiyle muhabbeti sonlandırıp elimdeki ıhlamur fincanına bakmaya başladım. Nefes nefese içeriye giren Fatma teyze, "Be çocuğum Fatih, Makbule teyzen beni çağırmamış ki." dedi şaşkınlıkla. "Ama yine de kahve içtim de geldim. Siz ne yaptınız? E kızım böreğin duruyor?"

"Toktum Fatma teyze, ellerine sağlık ama yiyemedim. Sabah okula gitmeden atıştırırım." Nah tokum. Öğlen molasından beri bir şey yemedim. Aradan 5 saat 16 dakika geçti ama yiyecek midem kalmadı. Midem artık hiçbir şeyi kaldırmıyor ki.

"Ben yatsam ayıp olur mu size?" diye sordum ıhlamurumu tek seferde bitirince.

"Yat abicim."

"Ne ayıbı kuzum? Yat dinlen sen, iyice yorulmuşsun belli."

Fincanımı mutfağa bırakırken ister istemez salondaki seslere kulak misafiri oldum. Ahanda Fatma teyze hakikaten dedikodu öğrenip de gelmiş. Hem de Fatih abi ve Defne ablanın dedikodusunu.

"Sen anlat bakalım Fatih efendi." dedi imalı bir sesle, "Nedir bu kız mevzusu?"

"Ne kızı anne?" Güldürme beni Fatih abi şu durumda. "O nereden çıktı? Kim dedi kız var diye?"

"Sakin ol çocuğum. Makbule teyzen söyledi, Ferhan görmüş. Geçen gün bizim apartmana sarı saçlı bir kızla elele girmişsiniz. Gelinim var da bir tek benim mi haberim yok? Yazıklar olsun sana verdiğim emeklere Fatih. Saçımı süpürge ettim seni büyütürken. Milletin dedikoducu karılarından mı duyacaktım gelinimin olacağını? Önce gelip benimle tanıştırsaydın. Kadın dedi de, bozuntuya vermemek için, he dedim benim gelin o. Pek de güzelmiş dediler. Aç şu kızın resmini bakayım, güzel mi? Kimlerden nelerden bakayım bu kız? Adı ne? Hem bizim apartmana ne zaman girdiniz siz?" Bize gelmişlerdi. "Aaaaa! Fatih! Yoksa ben evde yokken mi getirdin? Kıza bir şey yaptın mı ulan?"

"Asıl sen sakin ol anne, ne bu telaş? Ortada fol yok, yumurta yok. Ne gelini hemen? Birgün bana niyeti bozduracaksınız, yemin ederim hepinizi atacağım nezarete. Dediğimi yaptıracaksınız ya, hadi hayırlısı."

"Tövbe de evladım."

"Demem," diye bağırdı.

"Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş, tövbe de." Olur mu, olur. Bende Kutay reislerin efendisini sinir etmek için sevdiğimi falan söylüyordum, bak gerçek oldu. Hatta kırk kere bile dememiştim. Toplasan toplasan 9 kere demiştim. Totem çabuk tuttu. Şerefsiz elektrik direği. Tellerine martılar sıçasıca.

"Demiyorum. Atacağım sizi nezarete. Atacağım sizi nezarete. Atacağım sizi nezarete. Bak kırkı tamamlamaya çalışıyorum gördün mü? 3 gün rahat edelim. Yemin ederim bıktım. Yaka silkiyorum bak."

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin