Bölüm 27

2.8K 463 401
                                    

Yorum sayılarımı coşturan sevgili karşim Elfffff_-- naber? Bu bölüm benden sana gelsin. İyi seyirler. Duygusal bir bölüm şimdiden söyleyeyim.

"Notlarını sikeyim onların," deyip elindeki kağıdı avucunun içinde sıkıştırdı, "Sülalelerini sikicem onların. Ecdatlarını, yedi cetlerini. Taş üstünde taş bırakmayacağım o okulda."

"Kutay, susar mısın?" dedim sessizce, rica ederek. Gerçekten kafam kaldırmıyor. Ağır geliyor artık. Bir harf duymaya bile mecalim kalmadı. Çok yoruldum. Çok bunaldım. Çok daraldım. Yaka silkiyorum. O derece kötüyüm.

"Yeter," diye gözlerinin içine bakarak rica etmeye devam ederken susup 7 saniye tereddütlü bakış attı.

"Tamam," dedi başını sallayarak, "Hadi mezarlığa gidelim."

Yol boyunca gözlerimi kapatıp sustum. Kafam içinde sayısı her geçen gün artan tilkiler yüzünden bedenime ağır geliyordu. Ne yapacağımızı bilmiyordum. Kim bizimle uğraşıyordu tam olarak emin değildik. Bir Dilara'ya, bir bana not bırakan kişi kimlerdi? Tek bir kişi olamazdı. Fikret hocanın Dilara'ya not bıraktığını düşünüyorduk. Fikret hoca beni ne ara görecekti? Burada, bu okulda yoktu. Bu okulun içinden birisi yapmıştı. Eminim. Çünkü dün bu mont üzerimde yoktu ve biraz önce kapı üzerime kilitlendi. Daha önce değil. Not apaçık beni bilerek birisinin kilitlediğini söylüyordu.

Yolu bulmakta güçlük çeker hale gelmiştim. Sağa mı dönsem? Yoksa sola mı dönsem? Bilemiyordum. Navigasyon bizim için icat edilmemişti. Taş devrimdeydik sanki. Teknoloji ilerledi ama bizim kullanmamız bir şekilde yasaklı kılınıyordu. Kameralara bakmak istediğimizde engellendik. Parmak izi sonucunda sadece benim parmak izim görülüyordu. İmkansız bir durumdu. Ben kağıdı bulduğum zaman parça pinçik bir haldeydi. Benden önce birisi yırtmıştı. Hatta katil olay mahaline daha sonra gelip bakmıştı. Ayşenur'a makine bölümündeki o sınıfta bir şey yapmıştı, makine bölümündeki çöpte çıktı kağıtlar. Sonra ressamlığa götürüp asmıştı. Son dakikalarda ben yetişmiştim. Ah Ayşenur. Ah canımın parçası.

"Karşim," dedim mezarın başına geldiğimizde. Otlar büyümüş çiçeklerinin arasında. Ayfer teyze boş bırakmıyor burayı, bir yandan otlarını temizlerken bir yandan anlatmaya başladım. Daha ilk kelimede sesim titredi, 2. kelimede gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

"Ben geldim Ayşenur. Sana yetişemeyen hayırsız karşin geldi. Hani 5 dakika önce sınıfa gelseymişim yaşama ihtimalin çok yüksekti ya, o 5 dakikayı oyalana oyalana okula gelirken harcayan arkadaşın. Sana bakmaya yüzüm bile yok aslında biliyor musun? Kızlar çok kere geldiler yanına, ama ben gelemedim. Ben senin üzerine toprak atmaktan başka hiçbir şey yapamadım Ayşenur."

"Ezgi sen elinden geleni yaptın," dedi Kutay arkamdan sessizce. Arkamda ayakta duruyordu, elini omzuma koydu.

"Sus Kutay, karşimle arama girme. Yapamadım," deyip gözlerimi sildim topraklı ellerimle. Baş ucuna bakınca sanki yüzünü görüyordum. Mezarı açsam uyanacakmış gibi geliyordu.

"Sonra dedim ki Ayşenur böyle bir şey yapmaz, Ayşenur kendini öldürmez. Düşündüm, düşündüm, düşündüm. Senin katilini aramaya başladım. Bizim kızlarda yardım ediyorlar. Bir de elektrik erkekleri. Ama gittiğin günden beri bulamıyoruz Ayşenur. Seni 5 dakikalık kısacık bir zaman diliminde kaybettim, ama katilini bulamıyorum. Okuldan atıldım, o çok sevdiğimiz okulumuzdan atıldık. Kimse bize yardım etmiyor, kimseye güvenemiyorum. Bugün yeni başladığım okulda tuvaletin kapısını kilitledi birisi, sınıftan birisi sandım ama değildi. Cebime not bırakmışlar. Onu okuduk ama konuşacak halim yoktu. Sana gelmek istedim. Seni 16 Kasım'da gömmüştük, tarih 28 Aralık oldu karşim. Sensiz tam tamına 42 gün geçti. Ama ben ne seni kurtarabildim, ne katilini bulabildim. Ayşenur neden böyle oldu? Bunun sebebini öğrenmek istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Keşke yanımda olsan. Karşim toparlan desen ama olmuyor. Sen gittiğinden beri çok yoruldum. 42 günde 42 yaşına geldim sanki."

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin