Bölüm 90 (Ö.B)

2.3K 329 893
                                    


Hazır özel bölümlerden gidiyoruz buraya da bir tane atmazsam olmazdı. Çok çok çok güzel ve uzun bir bölüm oldu. Hadi okuyun da görelim bakalım. Yorumlarınızı eksik etmeyin. Olumlu olumsuz düşüncelerinizi yazarsanız mutlu olurum. İyi seyirler.

"Hala her şey hazır mı?" diye seslendim Mercan halaya. "Hazır kızım, hazır. Hepsini ayarladım da, saydım da..." Sayma işine halamı da dahil etmiştim, ne kadar bıkkınlıkla saysa bile bana alıştığı için sürekli sayıyordu.

"O zaman ben çıkıyorum," dedim çantamı alarak, "Biz gelene kadar lütfen sayılar bozulmasın." Onayladığı zaman her şeyin kontrolünü son kez yapmak için masaların olduğu yere doğru ilerledim. 3 büyük masa ve başında Gülcan'la Tuğrul vardı.

"Ya!" diye bağırdım ikisine de çirkeflik yaparak, "Sayıları bozdunuz!" İkisi de ellerindeki poğaçaları aldıkları yerlere bırakıp ağızlarındakileri yutmaya başladılar.

"Tam 60 tane olması gerekiyordu, kaç tane yediniz?" Birbirlerine sorar gibi baktılar ama cevap vermediler. Veremediler. Çünkü kaç tane yediklerini bilmiyorlardı. "Murat," dedim dışarıya doğru sinirle, "Gelin buraya." Dilara ve Murat yanıma geldikleri zaman masaların başına ikisini bekçi ilan ettim. "Bu ikisini buraya yaklaştırmak yok Murat, sana güveniyorum." Sonrada masadaki ikramlıkları saymaya başladım. 60 poğaçadan 12 tanesi yoktu. 60 kurabiyeden 8 tanesi yoktu. 60 börek parçasından 14 tanesi yenmişti. Nerelerine yediler bilmiyorum ki. Nereye gidiyor bu yedikleri?

"Sakin oluyorum ve gidiyorum," dedim dişlerimi sıkıp asla sakin olamazken. Her şey tam olsun diye uğraşıyordum ama sürekli bozuyorlardı. Ehliyet almış olduğum için Kutay'la ikimizin arabasına binip terminale doğru gitmeye başladım. Neden mi terminal? Çünkü Kutay askerden geliyordu ve tek başıma karşılayacaktım onu. Onun yokluğunda, 6 ay kadar çok şey değişmişti. Hatta tamamen hayatımızı değiştirmiştim. İkimiz için bambaşka bir hayat kurmak üzere aklımdakileri gerçekleştirmek o yokken zor olsa bile yapmıştım. Bir şekilde altından kalkabilmiştim.

Otobüsün duracağı peronu öğrenip orada beklemeye başladığımda saniyeleri sayıyordum. Eğer doğru zamanlama yaparsa 1 dakika 27 saniye sonra otobüsün burada durması gerekiyordu. O otobüs buraya gelecek. Heyecanlı bekleyişim sürerken vereceği tepkileri de hayal etmiyor değildim. Şimdilik siz de olup biteni bilmiyorsunuz ama lütfen sürprizi bozmayalım. Gerçekten çok uğraştım çünkü. Siz de Kutay'la beraber öğrenin. Ve otobüsün gelmesine 12 saniye kala terminal girişinde gözüktü. Oradan perona gelmesi 32 saniyeyi aldı. Tam olarak dakika tutmuştu ama saniye tutmamıştı.

O kadar da olsun Ezgi. Herkes sen değil.

Karışma Sebo sen. Bak çok heyecanlıyım zaten.

Biliyorum bebeğim, kaç gün olmuştu?

Tam tamına 152 gündür Kutay'ı görmüyoruz Sebo.

Geldi benim asker aşkım.

Evet, gelmişti. Ben peronun başında beklerken aramızda 3 peron vardı ve otobüsten indi. Koşmaya başladım. Yanına kocaman attığım koşar adımlarla 6 adım atarak ulaştığım an boynuna atlamak için bir saniye bile beklemedim. Bekleyemezdim. Çok özlemiştim. Uzay boşluğu bile halt etmişti özlemimin yanında.

"Ezgi," dedi sessizce. "Kutay..." Saçlarımı bilerek açık bıraktığım için yüzünü saçlarımın arasına gömdü. Sırtımda dolanan parmaklarının ucu saç uçlarımla dans ediyor gibiydi. Gözümden istemeden de olsa bir damla yaş akarken aramızdaki sıfır mesafeyi 17 cm'ye yükselterek o çok özlediğim yüzüne baktım. Yüzümü avuçladı, alnını alnıma yasladı. "Hayatım," dedi beni kendine aşık eden sesiyle, "Seni çok özledim."

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin