Bölüm 28

2.8K 465 787
                                    

Selam gençlik. Nabersiniz? Ben iyiyim sağolun. Şey diyeceğim tubadiebiriq bu bölüm benden sana gelirken her paragrafa yorum bırakmanı istiyorum. Yüzünü güldürelim biraz. Hadi bakalım pamuk parmakların klavyeye dokunsun. Bakalım her paragrafta neler yazacaksın? Merakla seni bekliyorum canımın içi. İyi seyirler efendim.

Yazarın anlatımıyla...

Ezgi Aralık ayının buz gibi soğuğunda yağan yağmurda ıslanmıştı. Aslında üşümek onu hasta etmezdi. Bağışıklık sistemi güçlü bir kızdı. Ama artık sinir sistemi çökmeye başlamıştı. Yaşadıkları olayın üzerine gittikçe kendini düşünmeyip sürekli arkadaşlarını ayakta tutma derdine düşmüştü. Üstüne çalışıyordu. Üstüne ev işleri vardı. Üstüne dersleri vardı. Üstüne babasını düşünüyordu. Üstüne her şey üst üste geliyordu. Ama bir insan duvar bile olsa yıkılırdı.

Yaşadıkları durum onların ressamlık duvarını 7.8 şiddetinde bir depremle sarsmıştı. Sağlam kalan tek tuğla olduğunu düşünüyordu Ezgi. Ama yağmur yağar, kar yağar, fırtına kopar ve tek bir tuğlayı çürütmeye başlardı. Kendisini korumak için çelik yeleği yoktu. Doğru dürüst yemek bile yemiyordu eskisi gibi. Uyumuyordu. Dinlenmenin vücudunu ayakta tutacağını unutup kendini sadece karşim davasına adamakla iyi etmemişti aslında. Bazen olayları salmak gerekiyordu. Ezgi bunu yapmamıştı.

Uykusunda sayıklamaya devam ederken Kutay odaya elinde ağrı kesici hap ve bir bardak suyla geri döndü. Ezgi titreyerek sayıklamaya çalışıyor ve uyuyordu. Okuldan atılmaları, sabah yaşadıkları, üstüne gördükleri not, Ayşenur'un mezarına gitmeleri ve Fidan'ın durumundan bir hayli etkilenmişti. Beyni hasar görmeye başladı. Duyguları Alabora oluyordu. Yine de kendini ayakta tutma çabası işe yaramamıştı bu defa.

Bir insan yıkılmayınca güçlü olamazdı. Yıkıldıkça toparlanan insan asıl güçlü kalabilendi.

Ezgi bunu düşünmeyerek kendini ortaya atınca sonuç, hasta olmasına yol açmıştı. İçine süzülen her damla su, bedeninde buz etkisi yaratıyordu.

"Ezgi, iç şu ilacı." Ezgi sayıklamaya devam ediyordu ve Kutay'ı duymuyordu bile. Keşke diyordu Kutay içinden, keşke o kadar yağmurda tutmasaydım. Ama içini boşaltmak iyi gelmişti Ezgi'ye. 42 gündür içinde çadır kuran üzüntüsüne fırtına vurmuştu bugün. Biraz daha iyiydi. Sadece ateşi çok yüksekti.

Kutay, Ezgi'nin başını hafifçe kaldırıp dizlerine koydu. Yüzü gözü sapsarıydı güzelinin. Parmağıyla dudaklarını hafifçe aralayıp hapı ağzına bıraktı. Su içirebilmek için biraz daha kaldırdı başını yukarıya.

"Haydi ama Ezgi," dedi kızar gibi, "İç şunu." Ezgi konuşmaktan ağzına su bile almıyordu.

Zorla hapı içirip tekrar yatağa bıraktı başını. "Üşüyorum," dedi sayıklamalarının arasında.

"Üşümüyorsun güzelim, ateşin çok yüksek. Sıtmalanıyorsun..."

Yataktan kalkıp gömleğini çıkartarak kapının koluna astı. O da çok ıslanmıştı ama Ezgi kadar kötü değildi. Başı ağrıyor, gözleri kapanmaya çalışsa da Ezgi'nin hasta halini gördükçe kendini dik tutmaya çalışıyordu.

Geldikleri ev, Kutay'ın bir arkadaşının eviydi. Dolaptan bir tişört alıp üzerine geçirirken telefonu titremeye başladı. Ercan amca kızına ulaşamayıp Kutay'ı arıyordu.

"Efendim Ercan amca?" dedi odadan çıktığında.

"Bizim deli kıza ulaşamadım oğlum, yanında mı?"

"Yanımda," deyip nefes verdi. 2 saniye susup konuşmaya devam ettiğinde bugün yaşadıkları olayları üstü kapalı bir şekilde anlattı.

"Bir arkadaşımın evine geldik Ercan amca. Pek iyi değil... Belki geceyi burada geçirebiliriz. Uyunacağını sanmıyorum, pek iyi sayılmaz. Sürekli okulu sayıklıyor..."

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin