Bölüm 72

1.9K 404 973
                                    

19 sene öncesi...

"Güzelum," dedi herkesten saklandıkları yerde buluştukları zaman, "Herkesten helalluk istemeya gelmiştum, seni de görmedan gidemedum..."

Sırma gibi uzun, altın gibi parlayan sarı saçlarını geriye iterek, "Gitseydun bir daha konuşmazdum senunle zaten." dedi gülüşü adama cenneti gösterirken.

"Sen benumla konuşmazsan kafamu keserum da." Mavi gözlerini gölgeleyen kaşları çatıldığı zaman yeşilinde kaybolduğu gözlerine baktı uzun uzun. "Ben yarun akşama gideyrum Sunay'um. Hele şu askerluk bir bitsun, gelup isteyeceğuz seni babandan." 

"Vermazse kaçarum da," dedi Karadeniz'in hırçın kızı.

"Benim bir yaşlu babam vardur, bir de sen varsun Sunay'um. Önce Allah'un emriyle bir isteyelum da, vermazse bilirum, kaçarsun."

"Al buni," dedi Sunay cebinden para çıkartıp sevdiği adama uzatarak. Yakup yaşlı babasıyla yalnız yaşayan bir adamdı, kendi hallerinde geçinip gidiyorlardı.

"Olmaz," dedi aceleyle, "Babanun paralarunu aldum zaten."

"Uiyy!" dedi Sunay kızarak, "Aldiysan hakkini aldun da, bedava mu verdi babam sana para? Yıllardur bir tek bizim çay tarlalarunda çalişisun." Yakup ilkokuldan mezun olduğu günden beri sadece Kahraman'ların çay bahçelerinde çalışır, yaşlı babasına bakardı. Sunay'ın babası işleri oğullarına devretmiş olsa bile haksızlığa boyun eğmeyen bir adam olduğu için tarlasında azimle çalışan insanlara hakkını fazlasıyla verirdi. Sunay 8, Yakup 12 yaşından beri birbirlerine sevdalıydılar. Ancak hiç kimsenin haberi yoktu bu durumdan. Öğrenilirse iyi olmazdı. Yakup kendi halinde işçi adamdı, Sunay Rize'nin en büyük çay fabrikasına sahip adamın kızıydı. Davul dengi dengine değildi onların sevdasında. Ancak Yakup sevdiğinden vazgeçmemeye yeminliyken, Sunay annesiz büyüyen bir kız olarak hırçınlığını dışarıya vururdu. Yakup'a olan sevdasını kağıtlara yazardı, ona söylerdi.

Kimse fark etmesin diye ayrı ayrı buluştukları yerden ayrılıp tarlaya doğru yürümeye başladılar. Yakup 18 ay askerlik yapıp geldiği zaman ikisi de evlenmek istiyorlardı. Hem Sunay o zamana kadar reşit bir kız evladı olacaktı. Babası onun asiliğini bilir, sevdiği adama vermezse başına gelecekleri az çok tahmin ederdi diye düşünüyordu Sunay.

Çay bahçesinde çalışan insanlarla tek tek sarılıp helallik isteyen Yakup istek parça üzerine durup söylemeye başladı. O söyledikçe Sunay insanlardan uzak bir yerde onları izliyordu. Büyük abisi onun tarlada durup kaytaran olacak mı diye bakmasını istemişti.  Burada durdukça sevdalarına ektikleri tohumlar topladıkları çaylar gibi yeşeriyordu. Yakup'unun kadife gibi sesini duydukça yeşil hırçın bakışları ıslanmaya başlamıştı.

Ayağunda çorabun,
Biri yün biri pamuk, biri yün biri pamuk.
Oy oy sevduğum oy oy...

Ben sana gönül vermem,
Sen unutursun çabuk, sen unutursun çabuk.
Oy oy sevduğum oy oy...

Unutmam, diyordu Sunay içinden. Seni nasıl unuturum sevdiğim adam, sen benim kalbimsin.

Gözlerunden bellidur,
Sevduğum ağlamişsun, sevduğum ağlamişsun.
Oy oy sevduğum oy oy...

Tutamıyorum kendimi, dedi kendi kendine. Sensiz 18 ay nasıl geçer Yakup'um?

Gözlerunden bellidur,
Nazlı yaralamısın, nazlı yaralamısın.
Oy oy sevduğum oy oy...

Sunay'ın gözlerimin içine Karadeniz'in maviliğindeki gözleriyle bakarak çay bahçesinden ayrılıp evinin yolunu tuttu Yakup. Sunay kimselere belli etmeden biraz ağladıktan sonra kendini toparlayıp gelenlere baktı. Kim olduklarını bilmiyordu tam olarak ancak, Tanrı misafiri oldukları kesindi.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin