Bölüm 89 (Ö.B)

Start from the beginning
                                    

Dizlerim titrerken her gün olduğu gibi çıktığım merdivenleri saymaya başladım. "Bıkmayacaksın saymaya," dedi Kutay burukça tebessüm ederken. "Bıkmayacağım."

"Olsun," omuz silkti, "Ben senin her haline aşık oldum..." Bugün kabul günündeydi sanırım. Durup durup iltifat edecek gibi, yada içimdeki burukluğu götürmek ister gibiydi.

Çıktığımız 48 merdivenden sonra o bölümüne girdi, ben 16 merdiven daha çıktım. Son kez plaketi sildim, son kez bölümüme adım attım. Unutmuyorum, şu koridordan Ayşenur'un cesedini siyah torbayla çıkarttıklarını unutmuyorum. Nuri'nin ağlayarak yanıma gelmesini unutmuyorum. Ayfer teyzenin feryat ederek geldiğini unutmuyorum. Kızların yıkık hallerini, yerlerde sinir krizi geçirmelerini unutmuyorum. Unutmadığım her kötü anı beni daha da güçlendiriyor, unutmadığım her saniye beni daha da büyütüyordu. Hiçbirisini de asla unutmayacaktım.

Bölüm sınıfıma girdiğimde kimsenin gelmediğini görerek sırama son kez oturdum. Ne çizimler yaptım bu masada. Ne halaylar çektik bu koca sınıfta. Ne dertler anlatıldı bu sıralarda. Ne kahkahalar attık bu duvarlar arasında...

Dilara geldi, Ayşenur geldi, Fidan geldi, Gülcan ve tostu geldi, Çiğdem geldi derken tüm sınıf toplandık. "Hadi ama," diye bağırdım taziye evine benzeyen sınıfa, "Şu koridoru son kez halay sesiyle inletmeyelim mi?" O ona baktı, bu buna baktı derken, hepsi aynı anda ayaklandı.

"Le le le Sakine, niye gittin düğüne? Gel beraber kaçalım..." diye söylemeye başladığım zaman çok işlevli kravatımı elime alıp koridora doğru yollandım. Bölüm şefimiz ve diğer hocalarımız hayranlıkla bizi izlerken bölümü bitirip tekrar sınıfa girdik. Baştan sona sınıfta da dolandıktan sonra hocamız sınıfa girdi.

"Ah benim dertli kızlarım ama bir o kadar da eğlenceli kızlarım. Hepinizi çok özleyeceğim. Ara sıra bizi ziyarete gelin de hasret giderelim. Bugüne kadar okuttuğum en zor seneyi sizlerle geçirdik." Ayşenur'a baktım, tavana bakıyordu. "Hepimiz hocam," diye seslendi. Elbetteki en zor ona geçmişti. 105 gün boyunca resmen mahzene kapatılmıştı.

Karnelerimizi dağıtan hoca hepimizle tek tek sarılıp vedalaştı. Tüm sınıfı toplayıp bizlerde emeği olan bütün öğretmenlerimizi görmek üzere ressamlıkla veda etmeye başladık. Taşını, duvarını, sırasını, kapısını, bilgisayarını sevdiğim bölümüm, seni çok seviyorum. Gerçekten çok seviyorum, sana böyle bakınca içim titriyor.

Müdür Rahmi beyden başlayarak hocalarımızı gördük ve bahçeye çıktık. Kızlar da en az benim kadar sessizdiler. Hepimiz bu okulu öylesine seviyorduk ki, biliyorsunuz zaten, yine olsa yine bahçesinde yatar kalkardık. Büyük bahçede mal gibi oturup etrafımıza bakınırken elektrik direkleri yanımıza elektrik idaresini kurdular.

"Hadi çıkalım," dedi Murat kimseye bakmadan. Onun içinde de bizim gibi yükler vardı, boğazında oturan bir yumru vardı.

"Çiçeğim," dedi Eray Çiğdem'i kaldırarak, "Akşama mezuniyet gecesi var, yine geleceğiz ama ağlama lütfen..." Kız bu dakikaya kadar ağlamamıştı zaten. Eray konuşunca ağlamaya başladı. "Yaaaaa, sus be muhallebi." Olacak gibi değildi. Tam kalktık, okuldan çıkacağız derken Tuğrul ve Gülcan kantine veda etmeye gidince tekrar yerimize oturduk.

"Ezgi Başkan," diyerek yanımıza tekstil sınıfı geldi. "Buyurun kızlar?"

"Seninle de vedalaşmak istedik, bizde hakkın çok fazla..." Ayağa kalktım. "Sen olmasaydın Buse belki de gerçekten ölmüştü. İyiki bu okula böyle bir öğrenci gelmiş, yaptıkların unutulmaz..." Arkasından döküm bölümü geldi, bilgisayar, elektrik, metal, makina, mobilya dekorasyon, derken mezun olan herkes yanıma geldi, helallik istedi. Hatta mezun olmayan öğrenciler bile geldiler. Hepsiyle konuştuktan sonra Gülcan ve Tuğrul'un vedası da bitmişti. "Son kez çubuk kraker yedik de," dedi Tuğrul başını eğerek. Bence kantini komple yemişlerdi. Amk 19 dakika 27 saniyedir öğrencilerle konuşuyorum, bir paket çubuk krakeri 57 saniyede gömüyorsunuz siz. Ne yaptınız geriye kalan saniyelerde, birbirinizi mi yediniz?

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Where stories live. Discover now