Bölüm 77

2.1K 423 1.5K
                                    

Her şeyi bir kenara bırakıp hayatımıza devam etmek gibi bir lüksümüz olduğunu Pazartesi sabahı okula gitmek için uyandığımda anladım. Mesela masamın üzerinde bir sürü şüpheli erkek resmî yoktu artık. Yada adını yazdığım ve not aldığım bazı bilgileri de çöpe atmıştım. Dün akşam evde hummalı bir temizliğe girişimi öncelik olarak yaşadığım saçma salak 105 günün izlerini silmeye başlayarak yapmıştım. Bundan sonra başımıza ne gelecekti bilmiyorduk ama izleri ne kadar silmek istesem bile o izler olmadığı sürece biliyorum ki, şimdilerde içimde taşıdığım gurur ve gücü yaşayamayacaktım. Kirli geçmişimiz demiştim. O kirli geçmişe 105 gün daha ekleyip sırt çantamdaki ağırlığı biraz daha artırmış olsam bile, onlar bana aitti. Bize aitti. Bizim geçmişimizdi. Bizimle beraber her yola girecek olan geçmişti.

Bölüm sınıfına girdiğim zaman o günleri çerçeveye almış, tüm resimlere tek tek bakıyormuş gibi hissettim kendimi. Ben böyleysem, Ayşenur nasıl olacak diye düşünmeden edemiyordum. Bugün İsmail abi tarafından okula bırakılacaktı ve kaldığı yerden devam edecekti. Kızlar da ona ve özellikle bana dersler konusunda yardımcı olacaklardı. Doktora gittikleri zaman sadece vitamin eksikliği olan Ayşenur'un bir an önce psikoloğa da gitmesi için Ayfer teyzeye mesaj atmıştım ve karşılık olarak Fidan aşkımın gittiği doktordan randevu aldığını söylemişti.

Şimdiden sonra silinmeyecek ama bize hayatın gerçeklerini öğretecek geçmişimizin izleriyle yaşamayı öğrenecektik.

"Helüüü," diye bir giriş yaptı sınıfa Ayşenur. Sesini duyan herkes ayaklanıp boynuna atlarken öncelik olarak karşıdan izlemeyi tercih ettim. Masanın üzerinde, asıldığı yeri gördüğü zaman vereceği tepkiyi merak ediyordum.

"Orospu çocuğu tavan!" diye bağırdı sinirle, "Şeyim olsa bir dakika düşünmem sikerdim seni ama tornavidam var yanımda..." Öğretmen masasına çıkıp tavana ulaşmaya çalıştı ama başarılı olamayınca ve hoca sınıfa girince inmek zorunda kaldı. Çizim yaptığımız süre boyunca hepimizin keyfine diyecek yoktu. Hüzünlü dinlediğimiz slov şarkılar yerini başka şarkılara bırakmış, omuzlarımız hareket halindeyken ayakta çizim yapıyorduk.

Mola saatinin geldiğini haber veren zilin çalmasıyla Ayşenur müziğin sesini yükseltip önlüğünü havada sallamaya başladı. "Tey tey tey tey," diye bağırırken kravatımı boynumdan çıkartıp elime verdi. Bölümün koridoruna doğru tek sıra halay eşliğinde giderken bölüm şefi dahi bu halimizi dolu gözlerini saklamaya çalışarak izledi.

Bir elimde kravat, bir elim Ayşenur'da kantine inmek için elektrik bölümünün olduğu kata geldik. "Aman bre deryalar, kanlıca deryalar," derken Kutay ve diğer direkler gülmeye başladılar, deli olduğumuza bir kez  daha kanaat getirdiklerine emindim.

"Biz nişanlıyız, deryalar." diyerek kantine doğru merdivenlere yöneldim.

Kantinde bile sırayı bozmadan en başa gidip tekrar geri döndük. Herkes alkışlar ve ıslıklar eşliğinde bize ritim tutuyordu. Kim bilmiyorum ama birisi kantindeki makinadan başka bir şarkı açtı. Bu sefer gelen kasap havasıydı ve biz omuz omuza verirken sıranın sonuna Kutay hariç elektrik erkeklerinin geçtiğini gördüm. 5 metre 12 cm uzunluğundaki halay sırasına tekstil kızları bile dahil oldular. Mola boyunca bir kere bile yerimize oturmadık. Bir ara soda şişelerinin patlatıldığını gördüm. Eray sallayıp patlatırken Tuğrul şişenin altına yatıp köpükleri içiyordu. Tabi, ziyan olmasın.

"Bahçe duvarından aştım, bahçe duvarından aştım," diye bağırırken Fidan resmen Kutay'ın olduğu masaya çıkıp oynamaya başlamıştı. Masaları bile kenara çekmişlerdi oynamak için.

"Herkes haddini bilecek," diye bağırdığımda kulakları sağır edecek kadar yüksek ıslık sesleri yükseldi.

"Ezgi Başkan oley, Ezgi Başkan oley, Ezgi Başkan oley, oley." diye tezahürat yapılırken herkesle beraber zıplıyordum.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin