38-Öz

1.2K 39 3
                                    

-Baran sana ne diyebilirim ki! Bu öyle birşey ki yani ne istiyorsun? Ne söylememi bekliyorsun?
-Bak benim hissettiklerim çok derin Evrim, ben bu hissi daha önce hiç yaşamadım, ben böyle sevmedim hiç. Şimdi böyle yaparak sana olan duygularımı görmezden gelme. Şayet bana karşı hiç birşey hissetmiyorsan eğer bunu bana söyle. Gözlerime bak ve ben senin gibi hissetmiyorum de! Sen bana beni sevmediğini söylemediğin sürece ben seni asla bırakmam.
-Anlamıyorsun ama sorun sevgi değil ki, çok engeller var Baran. Sen evlisin ben evleniyorum kaldı ki senin ailen beni istemiyor.
-İsteyecekler elbet ben seni istiyorsam eğer onlar da seni isteyecek.
-Baran yapma!
-Ne yapma anlamıyorum, söyle!

Elimi tuttu ve gözlerimin içine uzun uzun baktı. Baran bu sefer çok başkaydı.

-Evlenme o adamla! Bunu bize yapma lütfen.
-Baran sen iyi misin? Biz diye birşey yok! Aramızda olanlar hiç olmamalıydı, yaşanmamalıydı. Sen evlenip çocuğa karışıp bir ağa torunu yetiştirmeli bende önüme bakmalıydım.
-Evrim böyle söyleme lütfen.

Baran defalarca lütfen demişti. Bu benim için çok şaşırtıcı bir durumdu. Baran emreder diğerleri yapardı!

-Bak lütfen git, geri dön Mardin'e ve evliliğini gerçekleştir.
-Öyle birşey olmayacak Evrim bunu ikimizde biliyoruz. O kadın asla benim eşim olmayacak. Asla böyle bir evlilik olmayacak.
-Güldürme beni ne olur, bunları söylemek için çok geç.
-Evrim bana inan biraz olsun inan ve o adamla evlenme. Eğer beni biraz olsun seviyorsan evlenme! Ben herşeyi düzeltene kadar bana mühlet ver.
-Neyi düzeltebilirsin ki bu saatten sonra!
-Herşeyi bizi, ben ben...
-Baran git lütfen, bak bizimkiler uyanırsa şimdi gece gece laf anlatamam.
-Evrim ben boşanacağım, bana sadece zaman ver.
-Ne zamanı, sizde boşanma diye birşey var mı ki? Hem töreniz ne olacak! Songül ile şartlı evlenmediniz mi siz? Ben bunları bilmiyor muyum?
-Hayır bak ben ne yapıp edip bu evliliği bitirmenin bir yolunu bulacağım! Ne pahasına olursa olsun! Büyüklerle konuşacağım, bir yolunu bulacağım bir şekilde.
-Baran şu söylediğine inanmak isterdim lakin olmuyor anlıyor musun? O insanların içine girdim ben! O kızcağıza yapılan eziyeti gördüm.  Zar zor kaçtı da kız kendini kurtardı.
-Ne gördün, Revin'i mi? Sen Revin'in neden kaçtığını nerden biliyorsun ki?
-Biliyorum, hasta hasta kaçtığına göre kızcağız bıkmış olmalı yaşadığı baskıdan. Tek başına hiç bir yere salmıyorlar, hastaneye bile!
-Evrim bizim dostumuz olduğu gibi düşmanlarımız da çok, elbette bizden birine zarar vermek isteyenlere karşı ailemizin her bireyini koruyacağız. Hem sen ne biliyorsun Revin hakkında söyle bakalım.
-Ne bileceğim işte kaçmış onu duydum bir tek.
-Evrim ben bu işin içinde senin parmağın olduğunu biliyorum, bana şakın yalan söylemeye kalkma. Nerede Revin?
-Ben gitsem iyi olacak geç oldu.
-Evrim!

Kolumu sıkıca tuttu, beni bırakma hiç niyeti yoktu.

-Bana sakın ama sakın yalan söyleme, sadece Revin'i nasıl kaçırdığını baştan sona anlat.
-Ben ne anlatayım sana olan oldu kendi rızası ile kaçtı kız. Hem kaçmasa ne yapacaktı, öldürecekti ailesinden biri.
-Evrim Revin neden kaçtı? Bana yalan söyleme sakın! Ne oldu da kaçtı?
-Ne diyebilirim ki?
-Doğruları söyle sadece ne biliyorsun? Söyledikleri gibi Revin'in kaçmasına yardım mu ettin?
-Kim ne diyor umrumda bile değil Mardin benim için artık kapandı!
-Evrim bak ben seni savundum anlıyor musun? Revin kaçtıktan sonra sende apar topar gidince insanlar seni suçladı.
-Ben bir suç işlediğimi düşünmüyorum. Suç ve cezalar kanunlar tarafından konulur, üç beş kişinin uydurduğu töreler tarafından değil!
-Bak Evrim ne olursa olsun şimdi bana anlat sana olan güvenimi kırma.
-Baran bana olan güvenini kırmamak adına sana yalan söylemek yerine hiç birşey anlatmamayı tercih ediyorum. Ne yazık ki sana anlatamam.

Aslında Revin'in başına gelenleri anlayabilseydim Baran'ın evliliği de bitebilirdi. Sonuçta Aziz Kiran Revin'in ablasını kaçırdığı için berdel olmuştu ve eğer Revin'e ne yaptığı öğrenilirse herşeyin seyri değişebilirdi.

-Evrim ikinci kez sormayacağım benden birşey saklaman hiç hoş değil hele ki Revin'in hakkıdaki bir şeyi saklaman.
-Bak kendin söyledin bu senin hakkında birşey değil, Revin'in hakkında birşey yani benim söylemem asla yakışı kalmaz. Eğer çok merak ediyorsan gidip Revin'e sormalısın. O söylemek isterse söyler.
-Öyleyse bana Revin'in yerini söyle, gidip kendim soracağım.
-Baran bu beni aşan bir olay, Revin kendi rızası ile senden ve aşiretinden kaçtı. Eğer çok söylemek isteseydi gelip seninle konuşurdu değil mi? Sana anlatırdı ya da gideceği yeri sana söylerdi değil mi? Peki söyleseydi kaçmasının bir anlamı olur muydu?
-Bu böyle olmayacak anlaşıldı.

Demesiyle birlikte elini cebime atıp telefonumu aldı.

-Şifreyi söyle!
-Baran saçmalama ver telefonumu.
-Evrim söyle yada telefonunu alırım ve Revin seni arayana kadar geri vermem.
-Ver şunu bana!

Baran telefonumu sıkıca tutuyordu. Ona doğru adım attım ama telefonumu havada tutuyordu ve uzanmam çok zordu. Bir kaç kez zıpladım ve Baran'ın havadaki kolunu çekiştirmeye başladım.

-Ver diyorum telefonumu ver bana!
-Olmaz Evrim, sen Revin'in yerini bana söylemeden telefonunu sana veremem.

Ben zıplayıp Baran'a yetişmeye çalışırken bir anda belime sarıldı. İçim bir anda onun kokusuyla doldu. Özlediğimi farkettim ama kendimi kaptırmadım.

-Bırak ne yapıyorsun ya!
-Sarıldım ne oldu?
-Niye sarılıyorsun ki şimdi!
-Ne bileyim çok dibime girince sen içimden geldi.
-Ben onun için mi yaklaştım sana, telefonumu alabilmek için yaklaştım.
-Ne yapayım sen yaklaştın, bende sarıldım.
-Bir daha öyle birşey yapma, hadi şimdi git sen. Telefonumu da ver. Sabah Revin'i arayacağım ve senin onunla görüşmek istediğini söyleyeceğim. Eğer görüşmek isterse sizi bir araya getirebilirim.
-Peki öyleyse, al telefonunu ben de gideyim ama bir şartla.
-Off ne şartı şimdi ne o!
-O adama karşı birşey hissediyor musun?
-Baran lütfen.
-Bana bak ve doğruyu söyle Evrim, bunu bilmek istiyorum. Şayet bana şimdi onu sevdiğini söylersen bir daha ne senin kapına dayanırım ne de peşinden gelirim. Bu benim dayanağım anlıyor musun? Eğer onu seviyorsan benim için sen diye birşey olmaz.
-Baran bu öyle birşey değil ki!
-Nasıl öyle birşey değil? Kafana silah dayayıp seni evlendirmiyorlar. Elbet bir sebebi var bunun.
-Evet elbette var.
-Bak bana şimdi söyle, bu gün tüm samimiyetiyle duymak istiyorum. O adamla neden evleniyorsun? Ona karşı birşey hissediyor musun?
-Baran Alpay'la aramızdaki şey aşk değil, daha farklı şeyler var aileler var anlıyor musun?
-Ailen mi dayatma yapıyor?
-Hayır, yani evet. Bunları anlatmam çok zor. Bizimkiler Alpay'ın ailesini tanıyor ve seviyor. Kaldı ki birlikte iş yapacaklar, bir hastane açmayı düşünüyorlar. Yani bu evlilikte hem manevi hem finansman olarak iki ailenin birbirine olan bağlılığı.
-Yani babanın finansmana ihtiyacı var ve bu da o adamın babasında var. Sen de bu finansmanın kefilisin. Anlamıyorum ailen nasıl bu kadar gaddar olabilir?
-En azından kafama silah dayayıp töre adı altında zorla evlendirmediler dimi? Beterin beteri var!
-Bak kızgınlığını anlayabilirim ama sen nasıl bu oyunun parçası oldun anlamış değilim.
-Baran lütfen uzatmayalım hadi git sen. İyi geceler.
-İyi peki, yarın senden telefon bekliyorum.
-Neden?
-Revin ile görüştüreceksin ya beni.
-Hadi git, ayarlayacağım ben birşeyler.

Gülümsedim. Hiç pes edecek gibi değildi. Bir yandan içimde bir mutluluk hissettim. Ona güveniyordum ama Revin'in güvenini de kırmak istemiyordum. Kapıyı usulca açtım ışıkları açmadan odama sıvışmayı düşünüyordum ki oturma odasının ışığı açıldı.
-Kızım hayırdır bu saatte? Kimdi o gelen?

YANGIWhere stories live. Discover now