1-Babasının Biricik Kızı

10.1K 200 17
                                    

"Ey doğru sözlü eczacı!
Gerçekten çabuk etkiliyor ilaçların.
İşte ölüyorum, bir öpücükle..."
Ve Romeo ölür.
...
-Belki milyon kere izledin şu oyunu Evrim, yetmezmiş gibi beni de peşinde getiriyorsun her seferinde.

Handan her zaman ki sıkılmış bakışlarıyla bana sitem ediyordu.

-Napayım Handan çok seviyorum şu oyunu, biliyorsun zaten tiyatro oyuncularına da zaafım var. Hem bak sayemde izlemediğin tiyatro oyunu kalmadı, kültürleniyorsun fena mı? Dedim.

Gerçekten de hep bir oyuncu olmak istemişimdir, üniversitede okurken de konservatuar öğrencilerine hayranlıkla bakardım. Her hafta mutlaka tiyatrolara gider daimi olarak en ön koltuklardan yerimi ayırttırırdım.

-Aman sorma içim şişti kültürlenmekten. Replikleri ezberledim artık. Diyip omuz attı.

Handan her zaman ki Handan dı işte. Doğal yaşam alanı hastane ve kutu gibi bir odalı eviydi. TUS ta yüksek puan yapmış, Radyolojiden uzmanlığını tamamlamıştı. Özel bir hastanenin acil bölümü radyologuydu. Benim aksime hep zeki ve çalışkandı. Babası Diş Doktoru, annesi ise aile hekimiydi.
Bana gelince bende doktor bir baba ve öğretmen bir annenin biricik kızlarıydım. Hep haylazdım çocukluktan bu yana taklitler yapar insanları güldürmeye bayılırdım. Babam ise daima ciddi olmamı tembihler, kendisi gibi ciddi ve işinde iyi bir cerrah olmam için beni yönlendirmekten geri kalmazdı. Yönlendirmek şöyle dursun, lise zamanlarımda her gün zebani gibi başıma dikilip testlerimi bitirmeden hiç bir yere gitmeme asla izin vermezdi. Neyse ki zor bela Tıp Fakültesini kazandım da, biraz olsun baskılarından kurtuldum diyecekken bir de beyin cerrahı olma şartı koşunca artık pes demek zorunda kaldım. Zaten ite kalka okuduğum okulumu bitirip aile hekimi olmaya karar verdim. Mesleğimi seviyordum, zaten böyle güzel bir meslek sevmeden yapılamaz.

-Daldın yine, oyun da kaldın sen oyunda, dedi Handan.
-Yok yahu niye oyunda kalacağım. Sahile inip biraz yürüyelim mi, sende açılırsın biraz olsun? Dedim ve güldüm.
-Kalsın tatlım kalsın bu gün gönlümü alamazsın. Yarın acile gel ama mümkünse elin boş olmasın. Beni Yusuf gelip alcak istersen seni de eve bırakalım.
-Yok kuzum ben taksiye atlarım. Siz takılın zaten bizim ev size ters kalır, dedim.

Handan ile vedalaşıp, biraz ilerideki taksi durağına yürümeye başladım. Hava güzeldi. Bahar havasını ve gün batımını çok severdim çünkü bana Afrika'ya gönüllü staja gitmiş olduğum günleri hatırlatıyordu. Öyle güzel zamanlardı ki; yokluğu, mutluğu, sevinci, kaygıyı kısacası bir çok karmaşık duyguyu bir arada yaşamak mümkündü orda. Her ne kadar ailem gitmemem konusunda ısrarcı olsalarda, hayatımda bir kerede olsa böyle bir tecrübe yaşadığım için çok ama çok mutluyum. Lakin sınırlamalar bunla da kalmıyordu. Babam beni kendi çalıştığı özel hastanede bir pozisyona yerleştirmek istiyordu. Ben ise yeni ufuklara yelken açmak...

Babam başarılı bir beyin cerrahı, yıllarca Amerika da yaşamış. Annem de İngilizce öğretmenliği bölümü okuduğu sırada Amerika ya eğitim almaya gittiğinde babamla tanışmış. Bir süre sonra babam annem için Türkiye'ye dönmek zorunda kalmış, çünkü biricik dedeciğim annemin uzun süreliğine Amerika'ya gitmesini göze alamamış.
...
Yaklaşık yirmi beş dakika sonra evin önündeydim. Taksiciye ücretini ödeyip teşekkür ettikten sonra apartman kapısını açıp asansöre bindim. Eve girdiğimde vestiyerin üzerinde bir not gördüm. Bizimkiler yine yürüyüşe gitmişlerdi.

"Annecim biz babanla biraz yürüyeceğiz, hava çok güzel. Ocağın üzerinde çorba yaptım iç aç bırakma kendini kuzum."

Mesaj niye atmıyor ki buraya yazmak için uğraşmış dedim kendi kendime. Biraz dinlenip duşa girmeyi düşündüm. Atama beklediğim için şu sıralar evdeydim ve kendime ayıracak epey vaktim vardı. Çorbanın altını yaktım.
Dün gece yarım bıraktığım Uğultulu Tepeler kitabımı elime alıp bir taraftan çorbayı karıştırmaya başladım. Çorbam ısınınca kitabı bir kenera koyup masaya oturdum. Bu aralar ne kadar da boş geçiyordu günlerim. Aklıma yine Afrika'daki anılarım aklıma geldi. Onlarca çocuk çorba denilemeyecek kadar sulu bir yiyeceğin başına oturup, bembeyaz dişleriyle birbirlerine gülerek yerlerdi. Belki o gün için en lezzetli yemekti ve aç olmalarına rağmen asla birbirleri ile yemek uğruna kavga etmezdiler.
Telefonum sesi ile ana dönebildim. Handan arıyordu.

-Efendim Handan, ne çabuk özledin beni.
-Evrim kuralar açıklanmış gördün mü?
-Neee! Mesaj gelmedi bana. Dur dur bakıyorum hemen siteden. Diyip heyecanla kapattım ve kura sonuçları listesini buldum.
Evrim Erden - 545 Mardin Artuklu İlçe Sağlık Müdürlüğü.

YANGIWhere stories live. Discover now