23-Meçhul

1.9K 51 1
                                    

-Alpay senin burda ne işin var Allah aşkına?
-Evrim konuşmaya geldim.

Hay Allah bu ne işti şimdi onca şey vardı zaten başımda.

-Tamamda anlamıyorum nedir seni buraya kadar getiren.
-Evrim daha yeni geldim ve çok acıktım bir yere gidip bir şeyler yiyelim. Oturup konuşalım.
-İyi peki çıkalım hadi.

Çıkmadan Canan hemşireye acil bir durum olursa aramasını söyleyip, taksi çağırdım. Taksi geldikten sonra binip, çarşıda bir restaurantta gittik. Siparişlerimiz verdikten sonra artık mevzuya girmesi gerektiğini belli için Alpay'a baktım.

-Evrim biliyorsun babalarımız uzun zamandır ahbap.
-Evet biliyorum Alpay.
-Şöyle ki, babamın beni Amerika'dan çağırmasının bazı sebepleri vardı. Yani sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Babalarımız yeni bir hastane açmayı planlıyor. İnşaatına geçen hafta başlandı, çok büyük bir proje.
-Babam bana bundan hiç bahsetmedi.
-Evrim açıkcası bu mevzu biraz gizli çünkü babam çalıştığı hastanenin kurucularıyla problem yaşıyor. Kurucular arasında yaşanan anlaşmazlıktan dolayı hastane ikiye ayrılmış durumda ve hastanenin geleceği muallakta. Kimse bu gidişatın ne olacağını kestiremiyor. Babanda keza her an işsiz kalabilir çünkü ortaklar canı nasıl istiyorsa öyle davranıyor. Diğer doktorlarda yaşadığı bu güvensizlikten ötürü stres altında çalışıyorlar. O yüzden babamlar hastanemiz açıldığında onlarıda çağıracaklar. Tabi bunun için kendilerine güvendirmeleri gerekiyor. Biliyorsun hastane doktorları çok başarılı ve ünlüler. Ben ve sana gelince. Evrim nasıl söylenir bilmiyorum.
-Devam et lütfen.
-Evrim... açıkcası babalarımız sadece kağıt üzerinde ortak olmak istemiyor. En azından aralarında bir ilişki olursa kolay kolay ayrılamazlar algısı diğer başarılı doktorları da hastanemize çeker. Biliyorsun sektörde çok güçlü hastaneler var ve onlarla baş edebilmek yeni kurulan bir hastane için neredeyse imkansız. Keza babamların yatırımı çok ama çok büyük. Yani bizim onlara sağladığımız güvence onları stratejik olarak çok fayda sağlayacak.
-Nasıl yani?
-Yani bizi evlendirmek istiyorlar.

Kahkahayı bastım, Alpay onca yolu bunu söylemek için mi gelmişti yani? Zaten ben bunu biliyordum.

-Evet ama böyle birşeyi ikimizde onaylamayız.

Gülümsedi.

-Kendi adıma mı konuşmalıyım?
-Evrim bak bu evlilik çok önemli hem aileler için hem de hastanenin geleceği için.
-İyi de evlilik nasıl bir garanti olabilir ki, boşanma diye bir şey var sonuçta.
-Evrim bu mevzu oldukça derin, detayları elbette konuşuruz. Bana gelince ben bu evliliği onaylıyorum, çünkü Amerika'dan bu hastane için geldim.
-Bilmiyordum açıkcası ben kendimi böyle bir sorumluluğa hazır hissetmiyorum Alpay.
-Biliyorum Evrim biliyorum.

Elimi avuçları içine aldı.

-Bak kağıt üzerinde bir evlilik olcak ve istersen herkese evli rolü yaparız. Sen ne istersen öyle olur Evrim düşünsene kendi hastanemiz olacak! Ben yıllardır bunun hayalini kuruyorum.
-Yani Alpay seni çok iyi anlıyorum ama bunu onaylamam çok zor. Hem senin kız arkadaşın var sonra benim...

Tıkanıp kalmıştım. Baran ile olan ilişkimizin adı yoktu. Ne olduğumuz, ne olacağımız meçhuldü.

-Bak Ece'yi diyorsan biz ayrıldık. Dürüst olmak gerekirse ciddi bir ilişkimiz bile yoktu.
-Alpay açıklama yapmana gerek yok.
-Açıklama yapmıyorum Evrim. Ben biraz mantıklı düşünmeni istiyorum. Çok büyük bir hastanemiz olabilir. Ömrümüzün sonuna kadar başka başka yerlerde nasıl olacak! Biliyorsun hastane şartları çok ağır.
-Alpay aklım çok karışık.

Aklımı karıştıran Alpay ve hastanesinden ziyade Baran ve bendim. Adı olmayan bir ilişkimiz vardı ve bu ilişki ömrünü tamamlamıştı. Yaralanması evlenmesine engel değildi bir kaç güne iyileşirdi. Sonra aklıma Revin geldi, ona söz vermiştim. Bebeğini ve Revin'i kurtarmak, ona yardım etmek istiyordum.

-Evrim şimdi düşünme bunları ben birkaç gün daha burdayım. Biraz birlikte vakit geçirelim, eski günlerdeki gibi...Hadi şimdi yemeğimizi yiyip biraz bana etrafı gezidir. Bu arada bu gece sende kalabilirim değil mi?
-Açıkcası evimde pek bir eşya yok ama.
-Hadi ama böyle şeyleri takmam biliyorsun. Merkeze gidip gelmek zor olur diye diyorum. Zaten bir kaç günlüğüne burdayım.
-Peki bakalım.
-Perfect!

Olaylar çok ama çok karışmıştı. Baran konaktan çıktığımdan bu yana ne aramış, nede sormuştu. Onu merak ediyordum ama aramaktan çekiniyordum. Sonra Alpay buradaydı. Bu gün hiç bitmeyecek gibiydi.

Yemek yedikten sonra biraz yürüdük sonra da Alpay'ın eşyalarını sağlık ocağından alıp, eve gittik.

-Evrim ben bi duşa gireyim.
-Tabi ki eşyalarını da küçük odaya koyalım. Pek bir mobilya yok ama küçük odadaki çekyatta uyuyabilirsin.
-Olsun sıkıntı değil benim için. Dürüst olmak gerekirse, Amerika'daki evimde böyleydi. Yine seninkisi üç odalı, benim evim stüdyo daireydi.

O dairede kim bilir neler olmuştu, tahmin etmek hiçte zor değildi.

Alpay duştayken telefonu iki kere çaldı. Merakıma yenik düşüp göz ucuyla baktım. Babası arıyordu. Beni ikna edip edemediğini mi soracaktı acaba? O değilde Ece'yle gerçekten ayrılmışlar mıydı? Fotoğrafları silmişler miydi?

O sırada Alpay banyodan havlu ile çıktı kendimi toparladım. Alpay spora düşkündü, vücudu oldukça yapılıydı. Saçları ıslandığı için yapışmıştı ama yine yakışıklıydı. Senelerce sevdiğim adam karşımda çıplak öylece duruyordu. Eski ben olsa kalbimin çıkacak gibi atardı. Alpay'la birlikte olduğumu hayal etmeye çalıştım ama beceremedim. Demek ki ona olan arzum tamamen sönmüştü. Oysa bu kadar zamanda duygularımın tamamen sönmesi beni şaşırtmıştı.

Sağ göğsünün üzerinde İspanyolca 'La mejor venganza es el exito' yazan bir dövme vardı. Daha önce üstsüz attığı bir fotoğrafta görmüştüm. Acaba ne yazıyordu?

-Beğendin mi?
-Efendim?
-Dövmemi beğendin mi? Amerika'da yaptırmıştım.
-Evet güzelmiş anlamı ne ki?
-'Başarı en güzel intikamdır.' Demek. Bu sözü felsefe edindim. Benim için başarmak herşeyin üstesinden gelmektir.
-Anlıyorum, kahve yapacağım içer misin?
-Ahh thanks! dürüst olmak gerekirse çok yorgun hissediyorum. Ben uyusam sakınca olmaz değil mi?
-Hayır tabi ki.

O odasına gitti. Telefonumu alıp Handan'a yazdım. Alpay'ın burda olduğunu söyledim. Handan epey şaşırmıştı ama evlilik konusunu anlatmadığım için kendimi biraz suçlu hissettim.

Kahve içtikten sonra biraz dizi izledim. Alpay uyumuştu. Pijamalarımı giyip yatmaya hazırlandığım sırada dışarıdan bir takım sesler duydum. Balkona çıktığımda ise Baran'ı gördüm. Hızlıca gidip kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Bana geliyor olmalıydı, ama evde dinlemesi gerekiyordu. Gece gece neden ayaklanmıştı ki?

-Evrim!
-Bağırma sessiz ol duyacak insanlar. İçtin mi sen?
-Ne içmesi ya!
-Ayakta duramıyorsun içmişsin besbelli!
-Seni özledim.
-Üzgünüm Baran! Burda durmak zorundasın! Git lütfen. Yarın düğünün var burda olman çok yanlış.

Onu içeri almazdım Alpay bendeydi, kaldı ki yarın evleniyordu.

-Evrim beni delirtme! Seni özledim diyorum.
-Baran bana bir söz vermiştin. Sözünde durmadın, bu evliliğe engel olmadın. Şimdi bizim için yapılacak birşey yok. Hadi git artık!
-Öyle olsun doktor! Öyle olsun! Zorla değil doktor! Zorla değil!

Bekir arabadan indi ve Baran'ı arabaya bindirdi. Aralık bıraktığım kapıyı açtım içeriye adım atmıştım ki Alpay ile burun buruna geldim. Birbirimize bakıyorduk, geri gitmesini bekliyordum ama gitmedi. Bizi duymuştu ama kendini ifşa etmemişti. Bana birşey söyleyecek sandım dudakları aralandı, usulca başını yana doğru yatırdı ve beni öptü.

YANGIWhere stories live. Discover now