Güldü. Aynı anda şarkının sesi kesildi ve birkaç tıkırtı geldi. Muhtemelen telefonumu kapatıp küvetin ucuna oturmuş beni izliyordu.

"Bu durumda yalvarması gereken sensin." dedi alaylı bir tınıda. "Sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyoruz, neredeyse bir saattir zilini çalıyorum. Bana çilingir çağırttırmak zorunda mıydın Yoongi?"

"Ben senden büyüğüm Jungkook."

"Öyle davranmıyorsun." dediğinde uzun süredir kapalı duran gözlerimi açmış ona bakıyordum. "Eline siktiğimin jiletini alıp ergen veletler gibi davrandığın için olsa gerek benden büyük olduğunu sürekli unutuyorum."

"Hiçbir yerimi kesmedim." dedim gözlerimi devirerek ve suyun tamamı vücuduma nüfuz etsin diye yattığım küvette doğrularak boynumu hafifçe çıtlattım. "Her zamanki sinir krizleri falan. Ama iyiyim, sorun yok."

"Bunun için dün senin yanında olmayı denedik. Telefonlarımızı açmış olsaydın böyle olmazdı. Olayı vaktinde çözmüş olurduk."

"Biliyorum."

"Wheein yolda, gelmek üzeredir. Senin için çok endişelendi."

Sessiz kalmayı tercih ettim. Wheein'in benim için bir menajerden fazlası olduğunu biliyordum. Sürekli kıçımı topluyordu, yediğim bokları temizleyip üstüne bir de bu krizlerim ve intihar teşebbüslerimle ilgileniyordu. Tabii ücretini de buna göre alıyordu ama bir şekilde epey ilgiliydi işte.

"Ve ben de endişelendim." diyerek devam etti Jungkook. Onu her zaman ciddi göremezdim. Şimdi de olmamak için tüm çabasını ortaya koyuyor gibiydi. Siyah düz bir tişört ve mavi kotuyla hemen karşımdaydı. Kollarını kaplayan dövmelerini rahatlıkla görebiliyordum. Siyah saçlarını arkaya doğru tarayıp alnını açmıştı. "Eğer ölürsen işimden olurum, ondan yani."

"Eminim sadece ondandır." dedim. Sesimdeki alayın anlaşıldığını biliyordum. Jungkook'un bana değer verdiğini bilmek ama bu değeri belli etmemek için çırpınmasını izlemek her zaman eğlenceli olmuştu.

"Tabii ki de sadece bundan, senin gibi boktan birini sevdiğimi düşünmedin herhalde?" Kaşlarını çatıp elinde tutmaya devam ettiği jileti kaldırarak bana baktı. "Ergen."

"Ergenlerle düzgün konuş."

"Komik değilsin Min Yoong-"

"Aptal!" Banyo kapısı bir kez daha sertçe açılıp içeri bu sefer Wheein girdiğinde, beyaz çantasını yere fırlatmasını ve yanıma doğru hızla gelmesini izledim. Yerlerde kısım kısım sular vardı ama bunu dert etmedi. "Senin ağzına sıçacağım Agust D, bu sefer sahiden hak ettin."

"En azından boynunda bir iple tavandan sarkarken bulmadık." diyen Jungkook oldu ve bunu son olayımıza gönderme olarak söylediği açıkça belliydi.

Tamam, bunu kabul edebilirdim. Bazen intihar işi hobimmiş gibi davranıyordum. Sinir krizleri veya öfke nöbetlerinden sonra girdiğim o boşluğa düşme anı bana bu tarz şeyler yaptırıyordu ve son seferinde kendimi asmak istediğim için garip girişimlerde bulunmuştum. Neyse ki beni oturduğum yerden tavana astığım ipe bakarken bulmuşlardı.

Hep kıl payı kurtarıyordum işte.

Menajerim ve stilistim içinse bu durumlar artık normaldi. Onlar garipsemek yerine beni başı boş bırakmamaya odaklanmayı seçiyordu.

"Bir gün geberip gideceksin," dedi benim konuşmama izin vermeden bileklerimi ve boynumu kontrol ederek. Sonra suya da kısaca bakış atmış bir sorun olmadığını anlayarak önüne düşen açık saçlarını arkaya atarak derin bir nefes almıştı. Sağına dönmesini ve derin nefesler almaya devam edişini izlemiştim.

cruel : yoonmin ✓Onde histórias criam vida. Descubra agora