"Nerede kızım Ezgi?" Ezgi'nin verecek bir cevabı yoktu. Kızını kurtaramadım, karşimi kurtaramadım, diye geçiriyordu içinden. Ayşenur'un annesine bunu diyemedi. Anca sarılmakla yetinebildi. Annesine sarılır gibi, kızına sarılır gibi dakikalarca sarıldılar. Annesi feryat ediyordu. Hiç durmadan bağırıyordu. Kolay değildi. Evlat acısı. Tarifi olmayan bir acıydı. Ancak yaşayan bilirdi.

Anneniz, babanız öldüğünde öksüz derler, yetim derler. Ama evladını kaybeden bir anne babaya kimse bir şey diyemez. Ancak yangın olur. Sönmeyen bir yangın.

"Yaktın kızımın başını Ozan!" diye bağırdı annesi. "Yaktın yavrumu..."

Duyduğu son cümleyle Ayşenur'un annesinden hafifçe uzaklaştı Ezgi. Ne demek yaktın kızımın başımı?

Aralarında bir sorun olmadığını Ayşenur her defasında söylerdi. Hatta okul çıkışları Ayşenur'un otobüsü gelene kadar Ozan bekler, o gitmeden gitmezdi. Serseri bir tip olabilirdi ama Ayşenur'u sevdiğini herkes bilirdi.

Koridora ağlayan gözlerle giren müdür yardımcısı Nuri hoca ayakta gördüğü tek kız olan Ezgi'nin yanına geldi.

"Ezgi..." dedi ağlamaklı sesiyle, "Ne oldu kızım bu kıza?" Ezgi yine cevap vermedi. Nuri hoca sarılınca ona da sarılarak karşılık verdi. Yapabildiği tek şey buydu. Sürekli birileriyle sarılıyor, ama kimse yokmuş gibi boş hissediyordu. Hisleri yoktu. Duyguları yoktu. Bilinci yok gibiydi. Olayı henüz idrak edememiş, Ayşenur'un öldüğü gerçeğini kabullenememişti. Ölüm, ölüm gibi değildi. Ezgi'ye öyle geliyordu.

Aradan ne kadar vakit geçtiğini hala içinden sayan Ezgi 1 saat 16 dakika sonra yanına gelen polis memurunun sesiyle oturduğu taş zeminde ayaklandı.

"İfadeniz alınacak..." Başını sallayıp memuru takip etmeye başladı. Okulun yakınlarındaki karakola geldiklerinde sorgu odasına girecekleri sırada ismini duydu. "Ezgi?" 30'lu yaşlarda, siyah saçları, siyah gözleriyle üst kat komşuları Fatih abiyi gördü. Burada başkomiserdi.

"Abiciğim hayırdır?" Annesi gittikten sonra onlara en çok Fatih abinin annesi Fatma teyze yardımcı olmuştu.

Ezgi donuk yüzüyle Fatih abinin yüzüne 8 saniye baktı. "Arkadaşım..." kelimesi çıktı ağzından. Olayı duydukları için Fatih abi Ezgi'nin arkadaşı olduğunu anlamıştı.

"Gel abiciğim," diyerek sorgu odasına girdiler. Ezgi olayı baştan sona Fatih abiye anlatırken yanlarındaki diğer memur not alıyordu. Ezgi odadan çıkarken içeriye Kutay girdi. Kutay'ın burada olduğunu yeni fark etmişti.

Kutay sorgusu bitince koridora Ezgi'nin yanına gitti. Ezgi hala bir damla yaş akıtmamıştı. Hala duvar gibi duruyordu. Duyguları elinden alınmış gibi bir görüntü veriyordu etrafına. Gelen geçen herkes ona bakıyor, o ise kimseye bakmıyordu. Bakamıyordu.

Fatih abinin araya gelmesiyle adli tıpa gittiler. Saat öğleni geçmişti, ders falan kalmamıştı akıllarında.

Adli tıptaki doktorlar görüşmek istediğini söyledi. Kutay yanından 1 dakika olsun ayrılmamıştı, ayrılmaya da niyeti yoktu. Fatih abi durumu yanlış anlamış dahi olsa sesini çıkartmıyordu. Doktor yerinde yoktu, savcıyla görüşmek için ısrar edince Fatih abi izin istedi.

Savcının odasına girip deri sandalyelere oturdular. Hiç beklemeden aklındaki soruyu sordu Ezgi.

"Kendisi mi intihar etmiş?" Savcı şaşırarak karşısındaki liseli kıza baktı.

"Evet, kendi isteğiyle..."

"Ama direnmiş?"

Savcı bir kez daha şaşırdı. Nasıl bu kadar dikkatli olabilirdi?

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Where stories live. Discover now