Bölüm 4

4K 593 1.5K
                                    

Gün koydum ama duramıyorum. Hangisinden bölüm yazarsam atacağım haberiniz olsun. İyi okumalar.

Sınavları başarıyla bitirmenin bize verdiği yetkiye dayanarak bölüm sınıfımızda parti düzenlemiştik. Kolalar alındı, müzikler açıldı. Önümüzde t cetvellerimizle çizim yaparken bir yandan hepimiz ayakta şarkıya eşlik ediyorduk. Bizim de partimiz böyleydi. Masaların arası 60 cm olduğu için t cetvellerimizi birbirimize uzatarak halay çekiyorduk. Kolanın kafa yaptığı kızlar olarak bunlar bize çok normal geliyordu.

Bizim keyfimiz fazla yerindeydi. Ama Dilara bugün çok suratsızdı. Murat'la tartışmışlar. Ben diyorum onlar elektrik erkeği, hayır gelmez ama dinlemiyor ki. Kolasını fondip yapıp anırıyordu.

"Murat, gözünü ağlatacağım senin. Oyacağım o ela gözlerini, hayvan." Kola kafa yapıyor derken çok ciddiydim. Çünkü el kol hareketleri olsun, ses tonu olsun votka şat yapmış gibiydi. Bize enerji veriyor, bu kızcağıza tartışmadan dolayı üzüntü. Utanmasa ağlayacaktı.

Demet ablam giderlenirken, Dilara'ya da giderlenmesi için kafasına t cetvelimle patlattım. "Vurma lan," dedi ağzını yamultarak. "Zaten canım sıkkın."

"Bir şey olmaz. 10 molasında barışırsınız. Tabii reisinin yanından ayrılırsa." Padişahımız Kutay reis, Murat da sadrazam paşaydı sanki.

"Muratgilin damından atlatacağım o şerefsizi." Ne için kavga ettiler acaba, çok merak ettim.

"Sebep neydi gülüm?"

"Karlar yağdı şerefsiz dağlarına." Takmış bizim kız kafayı o türkülere.

Kafaya her şeyi taka taka gençlik elden gidiyordu da haberimiz yoktu. Bunu ne zaman anlardık acaba, Bilmiyordum. Ama elbet bit gün her şeyin, en azından şu an üzüldüğümüz her şeyin bomboş olduğunu anlayacaktık. O günü görmeyi istiyordum. Bir an önce şu saçma sapan olayların arasından sıyrılıp gerçek hayata giriş yapmak istiyordum. Böyla kollarımı açıp gerine gerine, 'Ben geldim amk,' diyesim vardı mesela.

Saçmalayanlarda bugünsün Ezgi.

Hiç susmayanlarda her günsün Sebastian.

Bugün Pazartesi ve okul çıkışı müzik gurubunun seçmeleri için konferans salonuna toplandık. Çiğdem, Dilara, Sebasfidan, Ayşenur, Gülcan da benimle beraber gelmişlerdi. En azından bir sürü insan arasında tek başıma şarkı söylemeyecektim. Zaten ben bu kızlarla söylemeye alışkınım anam. Yalnızken söylemem ki.

Bölümümüze yakın olduğu için konferans salonuna ilk biz girdik. Kızlar arka tarafa kurulduğu zaman ben sahneye doğru ilerledim. Nuri hoca ve rehberlik öğretmenimiz, adını bilmiyorum, sahnede konuşuyorlardı.

"Ezgi, kızım bak şu şarkıyı bir dinle. Hepiniz birer paragraflarını okuyacaksınız. Gelenler arasından seçme yapılacak." İnşallah ben seçilmem.

Kulaklıklarımı takıp ön sırada şarkıyı dinlemeye başladım. Herkese mi şarkı veriyorlar diye düşünürken kendimi şarkıya verdim. Karadeniz şivesi vardı. Nuri hoca Karadenizli olduğu için bu şarkıyı seçmesine hiç şaşırmadım.

Üst üste dinlediğim şarkının sonuna doğru Nuri hoca seslendi. 16 dakika 20 saniye geçmişti ve ben şarkıyı 3 kez dinlemiştim. Kulaklıklarımı çıkarıp kafamı kaldırdığım zaman salonun ve sahnenin dolduğunu gördüm.

"Ezgi, gel kızım sen de." Yerimden kalkıp sahneye doğru giderken bilgisayar bölümünden bir kızın sesini duyduk. "Hocam ilk ben söyleyebilir miyim?" Aman da heyecana bakın hele hele. Al gülüm, sahne senin olsun.

Onayı aldıktan sonra sahnenin ortasında yerini aldı. Mikrofon kullanmayacaktık sanırım. Sahnenin arkasında kucağına gitarı alıp oturan elektrik erkeği Murat vardı. Beyimiz pek bir romantik ya, gitar çalıyor demek ki.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin