23

110 10 6
                                    

Bazen tek düşündüğüm şey 'acaba Calum ve arkadaşları ile tanışmasaydım hayatım nasıl devam ederdi?' oluyor. Başımızın her seferinde bir belaya bulaşması bizim vazgeçilmez bir şey olduğu için yavaştan buna alışacağımızı düşünsem de yine de sıkılmıştım.

Bugün Ocean'ın fikriyle şehirden uzaklaşıp ormana piknik yapmaya gelmiştik. Phoebe ve Ashton karavanıyla bizi götürmüştü. Her şey harika gidiyordu ve ben çok huzurluydum.

Karavandan indiğimizde etrafımızda kimsenin olmayışı bizi rahatlatmıştı. Arkadaşlarımlayken tek başımıza olmayı tercih ediyordum. Kim etmezdi ki?

Ocean yanına çok kullanışlı eşyalar almıştı. Oturmak için puf ve çadırın eki olan sandalye. Birkaç battaniye ve kilim.

Ocean, Phoebe ve ben bunları kuma yerleştirirken Ashton ve Luke yemeklerle ilgileniyordu. Calum ve Michael'ın ne yaptığını kimse bilmiyordu.

Ocean işimizi bitirince şöyle bir baktı. "Bunları iyi ki getirmişim. Otururken rahat edeceğiz."

Ona katıldığımı gösterircesine kafamı salladım. "Şu puflar favorim."

Pufun üzerine kendimi bıraktığımda Ocean önce beni izledi. Sonra benim üzerime kendini bıraktı. Phoebe bizim gibi yapmadı ve yandaki sandalyeye oturdu.

Mutlu bir şekilde yatarken başımızda biri belirdi. "Ne yapıyorsunuz burada?" Gelen Calum'du.

Yattığım yerden kafamı kaldırıp ona baktım. "Oradan bakınca nasıl görünüyoruz?"

Gözlerini devirdi. "Rahat mı birde ben deneyeyim." Üzerimize atladığında acıyla bağırdık.

Ocean, Calum'un kıçına bir tane geçirirken ben de puflardan birini alıp kafasına vurdum. O da bağırdığında Ocean ile el çakıştık.

Yerden kalktığında söylendi. "Siz ikiniz bir araya gelmemelisiniz."

Sonra Phoebe'ye bakıp konuştu. "Sen favorimsin." Phoebe kıkırdadı.

Ashton ve Luke başlarını karavandan çıkarıp bize baktılar ve güldüler.

Luke içeri girdiğinde Ashton konuştu. "Siz ne yaptınız böyle?" Sonra da gülmeye başladı.

Ocean ile birbirimize bakıp güldük. "Hiçbir şey."

Calum karavana girip Luke'a yardım ederken Ashton da bizim yanımıza geldi. "Bunları hanginiz getirdi? Çok iyi olmuş." Pufa kendini bıraktığında yüzü güldü.

Ocean ona baktı. "Ben getirdim. Çok rahat değil mi?" Kafasını salladı.

Michael yanımıza geldiğinde başımı ona çevirdim. "Neredeydin?"

Michael güldü. "Calum bana ışınlanmayı öğretti."

Anlamamış bir şekilde ona baktım. Omzunu silkip karavana girdi ve su alıp geri geldi.

"Lessie'nin yanına mı gittin yoksa?"

Michael gözlerini büyütüp Ocean'a baktı. "Nereden bildin?"

Ocean kahkaha attı. "Calum'a ışınlanmayı öğreten bendim. Sihirli güçler benden geliyor. Her şeyi biliyorum ben!" Göz kırptı.

Michael büyülenmiş gibi ona baktığında Calum başını ne ara gittiğini anlamadığım karavandan uzattı. "Tüm sırrımız ortaya çıktı, Michael! Ne yapıyorsun?"

Michael suyundan içti. "Artık birilerinin öğrenmesi gerekiyordu. Üzgünüm."

Ocean, Michael'ın koluna vurdu. "Düşmanlarına karşı yaptıklarından dolayı asla üzgün olma. Üzgünüm üzgün değilim demeyi öğren."

Next DoorWhere stories live. Discover now