20

130 13 8
                                    

Kafamda hissettiğim yastık ile birden sıçradım. Herkes hazırlanmış bana bakıyordu. Bu insanların derdi neydi?

Sinirle onlara baktım. "Daha nazik olamaz mıydınız?"

Calum güldü. "Seni nazikçe uyandırmayı denedik. Ama çok derin bir uykun vardı."

"Yine de yastık fikrini sevmedim!"

Yataktan kalktım ve kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Askılı ve dantelli kırmızı bir tişört ve siyah şort giydim. Ayağımda taşlı sandaletlerim vardı. Saçlarımı hızlıca tarayıp parfümümden sıktım. Birkaç takı takıp banyodan çıktım.

"Işık hızıyla hazırlandın. Bu kadarını beklemiyordum."

Saçlarımı savurdum. "Biz boksörler böyleyizdir."

Göz kırpıp kapıyı açtım ve çıktım. Calum arkamdan gülüyordu.

&

Bu kahvaltıya başka bir isim vermem gerekseydi kesinlikle şaheser derdim.
Çünkü tanımlayabilecek en iyi kelime o.

Ashton masayı gördüğünde ağzı 'O' şeklini aldı. "Eve gidince bunları özleyeceğim."

Phoebe kafasını salladı. "Her sabah cococops ile kahvaltı yaptığım günleri özlemeyeceğim bir hayat istiyorum."

Luke elini saçından geçirdi. "Saçlarımın uçlarını maviye boyayacağım demiştim. Bugün boya alalım."

Ocean heyecanla Luke'a döndü. "Yaşasın! Ben boyayabilirim saçını."

Luke gülümsedi. "Sen boyayacaksın."

Phoebe bana döndü. "Saçlarını başka bir renge boya. Ne bileyim kahverengi falan."

Calum kaşlarını çatarak Phoebe'ye baktı. "Hayır, Beverly sonsuza dek sarı kalacak."

Phoebe de aynı şekilde ona baktı. "Sana ne!"

Kahkaha atarak araya girdim. "İkiniz de kesin sesinizi. Saçlarımı boyamayacağım."

Calum zafer dolu bir gülüş yaptı. Michael sarı saçlarına bakıp konuştu. "Sarıyı severim."

Güldüm. "Sarı sevmeyen bir tek Phoebe var zaten."

Phoebe ağzına domates tıkıştırırken gözlerini devirdi. "Sarışınlardan nefret ediyorum diye pankart açacağım."

Kahkaha sesleri yükseldiğinde kahvaltıya başladık.

Kahvaltıdan sonra Calum'un bizim için tuttuğu araba ile alışverişe gittik. Hiçbir şeyden eksik değildik, gerçekten.

Alışveriş merkezine geldiğimizde Michael büyülenmiş gibi mağazaya bakıyordu. "Hayatımda görebileceğim en büyük şey."

Ocean kafasını salladı. "Katılıyorum."

"İçeride daha fazlası var. Aptallar, ağzınızı kapatın. Bizi kötü gösteriyorsunuz."

"Evet, haklısın Calum. Hadi gidelim." Calum ve Phoebe yürümeye başladığında hepimiz onların peşinden gittik.

İçeri girince herkes ayrı bir mağazaya gitti. Biz de Ocean ile gezmeye karar verdik. Ama hangi mağazaya gideceğimize karar veremiyorduk. O kadar çok vardı ki. Daha önce hiç böyle bir yere gelmemiştim.

"Şurada Chanel var." dedi Ocean.

"Ocean, bak burada Givenchy duruyor. Aman Tanrım!"

"Hadi hepsine girelim!" Kahkaha atarak mağazaya girdik.

Next DoorOù les histoires vivent. Découvrez maintenant