122.Bölüm

1.1M 35.9K 194K
                                    

"Onun zaafı gücü," dedim, gülümseyerek. Bora'nın gözleri kısıldı. "Bizim de elimizde çok iyi, psikolojik bir darbe var aslında... Onu köşeye sıkıştıracak, neye uğradığını şaşırtacak, kenarda beklettiğim ve en nihayetinde zamanı gelen bir hamle... Bazı hamleler, aslında o kadar da değerli değildir hani... Ancak, düşman her şeyin lehine ilerlediğini, savaşı kazandığını zannettiğinde değerli olur. İşte bizim hamlemiz de böyle bir hamle... Daha doğru bir zamanı olmamıştı öncesinde..."

"Nasıl yani?" diye sordu Bora, şaşkınlıkla. "Ne o?"

"Anlatacağım sevgilim... Ama öncesinde arkana yaslan ve keyif almaya bak... Çünkü bu akşam, Mehmet Şahindağ ile telefonda konuşacaksın ve şu an ne kadar keyif depolarsan, akşam da o kadar işine yarar bu keyif!"

OCTO için Kara devrinin başlayıp başlamadığını bilmiyordum fakat Mehmet Şahindağ için çok sıkıntılı bir dönem başlamak üzereydi.

"Arkama yaslanıp keyif almam için, derhal konuya girmen gerekiyor..." dedi Bora, kaşlarını kaldırarak. İçini kaplayan merak hoşuma gitmişti. "İçinden konuşuyorsan eğer, duymuyorum sevgilim..." dedi, imayla.

Küçük bir kahkaha attım. "Leo, Demir'i çok merak etmişti. Gördüğüne göre, Sergio onu artık götürebilir. Begüm ve Demir'i de Aydın'la Gökhan, senin eve götürsünler. Dinlenmesi lazım Begüm'ün, çok yorgun."

"Yalnız kalalım, diyorsun?" dedi Bora. Gamzesini ortaya çıkarmak suretiyle gülümserken, aklından nelerin geçtiğini tahmin edebiliyordum. "Olur... Uyar bana... Severim ben, yatakta seninle sohbet etmeyi..."

Merdivenlerden duyulan adım sesleriyle beraber, boğazımı temizledim. Leo'nun da Begüm'ün de elinde birer sandviç vardı. Önünde masa olan U koltuğa otururlarken, "İçecek hiçbir şey bulamadık," diye hayıflandı Begüm. "Dolapta sadece içki ve su vardı."

"Sandviçini ye, sonra eve git..." dedi Bora. Begüm, abisini onaylamak için başını salladı. "Alınması gereken bir şeyler var mı? Geç olmadan hallettireyim?"

"Alınması gereken çok şey vardı ama Çınar Abi halletti," dedi Begüm. Sandviçinden bir ısırık daha aldığında, Bora'nın kaşları çatılmıştı. "Anne yanı beşik de aldırmış. Sevim Teyze üç gündür evde dip köşe temizlik yapıyor, evi havalandırıyor, gelen eşyalarla uğraşıyor..." dedi, bir eliyle ağzını kapatarak.

"Eren nerede?" diye sordu Bora.

"DC'de o, abisinin yanında..." diye cevap verdi Begüm. Muhabbetten sıkıldığını belli etmek ister gibi, bakışlarını Leo'ya çevirdi ve gülümsedi. "Sen de bizimle eve gelecek misin?"

"Bilmem," dedi Leo, ciddiyetle. Bakışları gözlerimi buldu. "Gidebilir miyim Nina?"

"Geç olmadan eve dönmen gerek ve yolun uzun," dedim, üzüntüyle. Leo'nun yüzü asılmıştı. "Belki Sergio'ya sorabilirsin, bir saat vaktiniz varsa... Olur." Demir'in birden vıraklamasıyla Leo yerinde sıçradı. "Hayret! Daha bir buçuk saat dolmadı!" dedim, gülerek.

Begüm, elindeki sandviçi henüz bırakamadan Bora, Demir'i ana kucağından çıkartmış ve kucağına almıştı. "N'oldu?" diye sordu, Bora. Sesi yumuşacıktı. "Biz seni rahatsız mı ediyoruz?" Kulaklı ve kurbağa ayağı izleriyle dolu yeşil şapkasını düzeltti. "Huzurunu mu bozduk?"

"Neden İngilizce konuşmuyorsun?!" diye bağırdı Leo. Bora'nın bakışları şaşkınlıkla kendisine bağıran Leo'ya çevrildi. Elindeki sandviçi öfkeyle fırlatmış ve ayağa kalkmıştı. "Bıktım sizi anlayamamaktan!" Begüm'ün de Bora'dan bir farkı yoktu. Demir'in yanına varamadan, salonun ortasında kalakalmıştı.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin