109.Bölüm

1M 36.5K 230K
                                    

Heyecanla yeni bölümü bekleyen herkesin, kalbinden öperim. Böylesi bir tutkuya sahip olmanız, durmaksızın yorumlar yapmanız, ilginiz ve sevginiz beni gururlandırıyor. Ne DM mesajlarınıza ne de yorumların tümüne cevap veremesem de hepsini elimden geldiğince okumak için çabalıyorum. Lütfen cevap alamadığınızda gönül koymayın.

İyi ki beraberiz, iyi ki yol arkadaşlarımsınız.

Var olun, sizleri çok seviyorum. 💛

♠️

Sergio'nun bakışları, Bora'nın kapkara gözlerine pelesenk olmuştu. Derin bir nefes aldığında, yüzüne samimi bir gülümseme yayıldı. Saniyeler geçerken tüm dikkatimi zarftan çıkacak isme odaklamaya çalışmıştım. Sergio, biraz sonra, yanı başımda en büyük hayaline kavuşacaktı ve bu an'ı onunla paylaşmak eşsiz olacaktı. Gözleri ağır ağır, en sonunda benim gözlerime çevrildiğinde, dudaklarım iki yana kıvrılmıştı.

"Bunu çok bekledin," dedim, sıcacık bir şekilde. "Al o zarfı..." Sergio, beni onaylarcasına başını salladı. Belki de benden destek görmek onu daha çok rahatlatmıştı. Ayağa kalktı ve onun gibi ayağa kalkan Bora'nın elindeki zarfa uzandı.

"Yalnız," dedi Bora, otoriter bir tonlamayla. O da ayağa kalkmıştı. "Senden söz istiyorum Çınar. Nazlı'yla aradaki iletişimi keseceksin!"

Sergio, bir kez daha gülümsedi. Ya da gülümseyen artık tümden Çınar Akbulut'tu. Bora'nın elindeki zarfı aldı. Gözlerini kapatarak, zarfı kalbine bastırdığında kardeşine sarıldığını düşünmüştüm. "Affet beni," dedi, fısıldar gibi.

"Affettim," dedim hızla. Sergio gözlerini açtı. "Senin en büyük hayalin bu!" Zarfı dört parçaya ayrılacak şekilde yırtıp, elindeki parçaları yere attığında afallamıştım. "N'apıyorsun?!" diye sordum, şaşkınlıkla. "Saçmalama Sergio!"

"Ben bir kardeşim için, diğerinden vazgeçmem Bora Karabey!" dedi Sergio, tükürür gibi. Bakışları, yere saçılan zarf parçalarına değdi. "Blöf mü yapıyordun yoksa ciddi miydin asla bilemeyeceğim ama... Umurumda değil!" Bora, ellerini cebine sokarken, dik fakat ifadesiz bir şekilde Sergio'ya bakıyordu. "Sen kabul et ya da etme... Ben Nazlı'nın hayatından çıkmayacağım!"

"Mehmet Şahindağ hala hayatta tabii," dedi Bora, Sergio'nun söylediklerinden etkilenmediği belli bir şekilde. "Hala kardeşinin kim olduğunu öğrenmek için bir şansın var, değil mi?"

Sergio işaret parmağını sallayarak, "Mehmet'in de tek şartı bu olsun, asla öğrenemeyecek olayım, gene aynısını yaparım!" dedi. Birkaç saniyeliğine bakışları Aydın'la Gökhan'a çevrilip yeniden Bora'yı buldu. "Ben ne şimdi ne de sonra, öz kardeşim ve Nazlı arasında bir seçim yapmayacağım!"

"Beni kardeşi için kullanan bir adamın bunu anlayabileceğini zannetmiyorum." Cümleler dudaklarımdan döküldüğünde, Bora'nın kapkara gözlerini yüzümde hissedebiliyor fakat ona dönmüyordum. Sergio'nun yüzüne yayılan ifade, anlayış doluydu. Benim için üzüldüğünü göstermekten geri durmuyordu fakat ben üzgün değildim. Ben bu gerçeğe çoktan alışmıştım. "En başından beri amacın zaten bunu Mehmet Şahindağ'dan öğrenmekti, Bora'ya boyun eğmene değmez. Kendi adıma zarfı yırtıp attığın için teşekkür ederim." Sergio bir şey söylemek üzere dudaklarını açtığında, başımı iki yana salladım ve o da dahil herkese arkamı döndüm.

Adımlarım Bora'nın yatak odasına doğru ilerledi çünkü Leo oradaydı. Yatakta Noir'la oyun oynuyorlardı. Sevim Hanım ise başlarında, sessizce kitabını okuyordu ve ben gözlerimden akan yaşlar hakkında ne düşündüğünü bilmiyordum. Sevim Hanım'ın beni kaç kez ağlayarak gördüğünü de. Ama en kötüsünü, sanırım ki, hatırlıyordum. Telefonunu kullanabilmek için, Anıl'ı arayabilmek için ona ağlayarak yalvarmıştım. Bakışları, o gün de, şimdi olduğu gibi merhamet yüklüydü ve bana kıyamayıp telefonunu verdiğinde, neredeyse sonu oluyordum. Gözlerimden akan yaşlara aldırmadan gülümsediğimde, Sevim Hanım da bana gülümsedi ve hiçbir şey söylemeden odadan çıktı.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin