39.Bölüm

868K 43.6K 64.6K
                                    

"Abim damat oluyor, sıra da bana geliyor... Gel bana güzel kız, kalbimi çalan hırsız... Haydi halaya, eller havaya..."

Ellerim, Bora'nın sırtında gezmesi gerekirken neden havaya kalkacaktı; onunla ritmik bir fısıltı eşliğinde dans etmek varken, neden halay çekecektim ki? Kimin abisi damat oluyorsa, benim okyanusa karışacağım anı mı bulmuştu sahiden? Sıra kime geliyorsa, benim sıramın içine mi etmeye çalışıyordu?

Şaşkın bakışlarım, yerini anlamsız bir korkuya bırakmıştı. Kendimi, Bora'nın üzerinden yatağa atmış, hızlıca tişörtümü giymiş ve dişlerini sıkıp, gözlerini sımsıkı yuman Bora'yı izliyordum. Az evvel dudaklarımın tutku dolu öpücükler bıraktığı boyun damarları gitgide belirginleşiyordu. Öfkeleniyordu ve haklıydı da tüm konak saçma sapan bir şarkının gürültüsüyle, olmayacak bir zamanda sallanıyordu.

Gözlerini açtı ve bana baktı. Biraz daha yaklaştı ve dudağımın kenarına küçücük bir öpücük bıraktı.

"Senden bir şey isteyeceğim." dedi, zor ve çok kısık çıkan bir sesle. Kafamı, "Tamam." anlamında salladığımda, kulağıma doğru eğildi. "Korkma." diye fısıldadı. Saçlarımı geriye doğru aldı ve boynumun sağ tarafına ıslak bir öpücük bıraktı.

Ben neyden korkmamam gerektiğini henüz algılayamazken, hızlıca yataktan kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Ben de yataktan kalkmış, onu izliyordum. Kapıyı açtı. Odanın önünde Begüm ve Gökhan gülümseyerek Bora'ya bakıyorlardı; onun gülümsemediğine emindim. Gökhan'ın elinde tuttuğu, küçücük boyundan kocaman ses çıkartan hoparlörü aldı ve öfkeyle beton zemine fırlattı. Gözlerim yuvalarından çıkmak üzereyken, Gökhan göz deviriyordu.

"Ben sanki, bunun iyi bir fikir olmadığını söylemiştim Begüm." dedi Gökhan. Begüm'ün gülümseyen yüzü, yerini bıkkın bir ifadeye bırakmıştı.

"Neden bugünden buradasın? Neden benim haberim yok?" dedi Bora, oldukça sert bir ifadeyle Begüm'e. Hemen ardından, Gökhan'a döndü. "Sen neden bu işin içindesin? Ve aynı soru... Neden benim haberim yok?" dedi. Sesinden taşan öfke, insanı korkuturdu. Benden korkmamamı istediği için sanırım, rahat hissediyordum.

"SÜRPRİZ DİYE BİR ŞEYDEN HABERİN VAR MI ABİ?" diye bağırdı Begüm.

"Bana sesini yükseltme!" dedi Bora, dişlerinin arasından konuşmuştu.

"Ya tamam a-aaa! Gerilmeyelim." dedi Gökhan, kendi yüzünde gergin bir gülümseme vardı üstelik. Her an, her şey olabilecekmiş gibi bakıyordu.

"Bu iki oldu Gökhan. İki!" dedi Bora. Gökhan'ın gözleri istemsizce bana kaymıştı.

"Birinci ne?" diye sordu Begüm. Bir Gökhan'a, bir Bora'ya bakıyordu. En sonunda gözleri, Gökhan'ın gözlerini takip ederek beni buldu.

"Sen kes sesini, seninle sonra görüşeceğiz!" dedi Bora, Begüm'e.

"Oğlum tamam! Begüm, bugünden gelmek istemiş. Ben de sabah erkenden gittim işte İstanbul'a. Aldım geldim. Zaten yarın gelmeyecek miydi? Ne var bunda bu kadar gerilecek? Hayır gören de çok önemli bir işini falan mahvetti zannedecek. Uyuyor muydun?" dedi Gökhan. Bora'nın neden bu kadar sinirlendiğini anlamaya çalışıyordu. Sevişmeye kalkacağınızı düşünecek değil ya Naz.

"Öğlenin iki buçuğunda ne uykusu ya? Ben ne bileyim uyuduğunu Allah Allah! Bu saatte uyumazsın ki sen. İki şirinlik yapayım istedim, sonuçta abim damat oluyor." dedi Begüm, sitemle. Begüm, şarkıyı doğrudan size ithaf etmiş Naz. Kendi düğün halayınmış o. Güzelim tangonuzu mahveden ve ellerinin havaya kalkmasını bekleyen olay; bizzat senin düğününmüş.

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin