🍂 '31

8.6K 413 101
                                    

'Benim dinim senin yüzünde övünür,
Bunu unutma, hatırla ama.'

"Zeynooo! Şu güğümleri kaldır şuradan be kuzum."

Bana seslenen Sedef'e kaşlarımı çatarak baktım. Avlunun ortasında durmuş, elinde tuttuğu süpürgeyi bana doğrultarak bağırmıştı. "Ne o kız, dövecek misin beni?"

"Avluyu süpürüyorum, ayağıma dolanıyorlar. Kim koydu bunları buraya?"

"Sultan anne koymuştur güneşte kurusunlar diye." dedikten sonra çeşme başında oturduğum tabureden kalktım. Kahvaltıdan kalan bulaşıkları yıkıyordum. Normalde bulaşıklar mutfakta yıkanırdı ama hava o kadar güzeldi ki burada yıkamayı tercih etmiştim. Avlunun ortasında duran güğümleri kaldırmak için yürürken Ömer evden koşarak çıktı. "Hop!" diye bağırdı arkamdan. "O güğümlere dokunma sakın."

Yaklaşık iki gündür hiç konuşmadığım kocama ters bir bakış attım. Evet, iki gündür neredeyse hiç iletişim kurmuyorduk. Beni alıp bu eve getirdiği gün ettiğimiz kavgadan sonra ikimiz de köşemize çekilmiş, sessizleşmiştik. Aynı yatakta uyuyan iki yabancıydık. Bu sabah da uyanmış, birbirimize hiç bakmadan giyinmiş ve kahvaltıya inmiştik. Normal yaşantımıza devam ediyorduk ama birbirimizi görmüyorduk.

"Sedef, Zeynep'e bir daha böyle işler buyurmayın. Ağır kaldırmasın." diyen Ömer yerdeki güğümleri alarak eve doğru ilerlemeye başlayınca Sedef ve ben arkasından garip garip bakmıştık. "Ömer abi, farkında mısın bilmiyorum ama o güğümler boş."

"Olsun. Boş ya da dolu, bir daha bu kızı ağır iş yaparken görmeyeceğim." Ömer eve girmeden önce Sedef'e bakarak söylemişti sözlerini. Sedef kıpır kıkır güldü bana bakarak. "Hamilesin diye nasıl da koruyor seni."

"Aman, korumasın o beni. Şapşal!"

"Deme öyle kocana."

"Sedef, bana onu savunma. Yaptıklarını ne çabuk unuttun?"

"Öf be sen de! Sanki senin hiç suçun yok. Karnında bebeyle ne işin var şehirde? Aklını peynir ekmekle mi yedin kızım sen?"

"Mecbur kaldım."

Sedef gözlerini devirdikten sonra elindeki süpürgeyi sıkıca tutarak işine geri döndü. "Git başımdan Zeynep, sinirlendirme beni. İşim gücüm var."

Şaşkınlıkla aralanan ağzımı geri kapattım. Evin avlusunda beni yanından kovuyordu, haspam! Çeşmenin başına geri dönmeden önce içeri girdim. Gözlerim Ömer'i aradı. Mutfaktan çıktığını görünce bilerek ona ters ters baktım. Tam yanından kıvırtarak yürüyüp geçiyordum ki kolumu tuttu eliyle. "Zeynep, şöyle bakma bana. Sinirleniyorum."

Cevap vermeye tenezzül bile etmeden yürümeye çalıştığımda kolumu sıktı ve dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Bilerek yapıyorsun değil mi? Beni çıldırtmak için."

"Canımı acıtıyorsun!"

"Sen de benim canımı acıtıyorsun. Bana her öfkeyle baktığında içim sızlıyor."

"Az bile sana!"

"Tek suçlu ben miyim Zeynep? Sen sütten çıkma ak kaşık mısın?"

"Değilim. Benim de hatalarım var ama sen hata değil yanlış yaptın Ömer. Eski karını unutamayışının hikayesini dinledim iki gün önce senden."

Ömer dişlerini birbirine bastırdı. "Durumun öyle olmadığını biliyorsun. Lafı yanlış yerlere çekip bana öfkeleniyorsun. Hem sen de Yusuf itiyle şehre çekip gittin. Ben sen kadar tepki göstermiyorum sana."

"Ömer böyle olmayacak." dedim ve ofladım. "Biz anlaşamıyoruz seninle. Bu noktada bir sonuca varamayacağız."

"Ne olacak peki Zeynep? Boşanacak mıyız?"

Yedi Köyün ZeynebiWhere stories live. Discover now