🍂 '24

10K 424 154
                                    

'Beni etti Mecnun, kend'oldu Leyla.'

~Ömer'den:

Bahçede kahvaltı sonrası babamlarla otururken evden koşarak gelen oğluma baktım. Kahvaltıda üzerine çay döktüğü için Eymen'e kızmadan, hatta bütün şefkati ve tatlı sözleriyle oğlumun üstünü değiştirmek için odaya çıkan karımı aradı gözlerim. Eymen gelip tam karşımda durdu ve o da gözlerime baktı. Hâlâ bana alışamadığını, çekindiğini biliyordum. Uzanıp küçük bileğini avcumun içine aldıktan sonra kucağıma çektim oğlumu. "Gek bakalım aslan parçası." dedikten sonra yanağını öptüm.

"Tıpkı sen oldu bu emmioğlu." dedikten sonra gülen İsmail'e bakıp güldüm ben de. "Babası gibi mert ve korkusuz olacak." diye katıldı Ali de.

"Öyle olacak tabi. Küçük Ömer bu. Değil mi lan?" diyerek Eymen'e baktığımda kucağımda oturarak tuhaf bakışlarla beni süzdüğünü fark ettim. Bana alışmaya çalışıyor olmalıydı.

"Sen kahraman mısın?" diye sordu bana. Bir an ne cevap vermem gerektiğini bulamasam da Eymen cevabımı beklemeden tekrar konuştu. "Annem benim kahraman olduğumu söyledi."

"Doğru söylemiş annen. Sen küçük kahramansın."

"Sen?"

"Ben büyük kahramanım."

"Güçlü müsün?" diye sorduğunda dayanamayıp bir kahkaha patlattım.

"Annen mi söylüyor sana bunları?"

Sorumu başıyla onayladı. Önümüzdeki çayları tazeleyen Zehra'ya göz ucuyla bir bakış attıktan sonra gözlerim Zeynep'i aradı tekrar. Yusuf da görünmüyordu ortalıklarda. "Yengen nerede?" diye sordum Zehra'ya.

"Bilmem. Yusuf abiyle içerideler galiba." diye bir yanıt alınca kaşlarımı çatmıştım. Yusuf ile henüz dün tanışsam da iyi arkadaş olmuştuk. Hoş sohbetiyle, şehirde yaşadığını belli eden konuşmalarıyla kendini sevdirmişti. Zeynep'in kuzeni olması ve beraber büyüdüklerini söylemesi ise daha çok ilgimi çekmişti çünkü Zeynep'in küçüklüğünü de çok merak ediyordum. Karımı her anlamda tanımak, onsuz geçirdiğim her saniyeyi telafi etmek istiyordum. Araya giren bir yıl, mahpusta karımın hasretinden kafayı yemediysem, bunun nedeni karım ve oğlumla geçirmek istediğim zamanları iple çekmemdi. Karıma bir söz vermiştim onu bırakmayacağıma dair. Sözümün eriydim ben. Tutacaktım elbette.

"Çağırsana, ne yapıyorlar içeride?" dediğimde Zehra bana anlamlandıramadığım bir bakış attı. "Ne bileyim ben abi? Git bir bak." dedi bana diklenerek. Dili fazla uzamıştı bu kızın. Anamın söylediğine göre ben yokken Zeynep'le kavga etmişlerdi ve her defasında saygısızlık eden kişi ne yazık ki benim kardeşimdi.

Tam oturduğum yerden kalkacağım esnada Yusuf evin kapısında belirince kucağımda oğlumla oturmaya devam ettim. "Gel Yusuf." dedim gülümseyerek. "Kahvede seninle bir tavla atalım. Ne dersin?"

"Olur valla. Nesine oynayalım?"

Cebimdeki tütün paketini çıkarıp masaya koydum. "Kazanırsan üç paket tütün alacağım sana."

Kahkaha attı. "Sen kazanırsan da tüm kahveye çay ısmarlayacağım."

Başımla onu onayladım ve hâlâ ortalıklarda görünmeyen karımı düşünerek kucağımdaki Eymen'i indirdim. "Ben kahveye gidiyorum aslan parçası. Annen sana emanet ben gelene kadar." dedikten sonra sarı saçlarını ellerimle karıştırarak Yusuf ile beraber kahveye doğru yol almaya başladım. Ali ve İsmail de takıldı peşimize. Tavla turnuvası yaptık. Ben Yusuf ile oynadım, Ali de İsmail'le. Kahvedeki bütün adamlar da bize katılmış, maç seyreder gibi izliyordu bizi.

Yedi Köyün ZeynebiWhere stories live. Discover now