🍂 '6

11.8K 517 137
                                    

'Zülüf Dökülmüş Yüze
Kaşlar Yakışmış Göze
Usandım Bu Canımdan
Derd İle Geze Geze.'

"Pardon, buraya yakın bir otel var mı? Biliyor musunuz?"

Yaklaşık babam yaşında olduğunu düşündüğüm adama sorduğum soruyla adamın bakışları aniden bana dönerken, tedirginlik içinde adamın cevabını beklemeye başladım. Beni iyice bir inceledikten sonra, "Sen buraların yabancısı mısın?" diye sordu.

"Sayılır." diye cevapladım saçları kırlaşmış adamı. "Köyden geldim."

"Hımm." diyerek belli belirsiz mırıltılar çıkaran adam topladığı tezgahın üstünü silerek tekrar bana baktı. "Ne işin var kızım tek başına buralarda? Hem hangi köydensin sen?"

Adamın soruma cevap vermeyip başka sorular sorması üzerine bıkmış bir vaziyette ofladım. Akşam olmuş, hava kararmıştı. Ben ise nasıl geldiğimi anlayamadığım pazarda birine soru sorma ihtiyacı duyarak, meyve tezgahını toplayarak gitmek için hazırlanan adama yaklaşmış, gayet seviyeli bir şekilde sorumu sormuştum. Adamın başka konulara girmesi artık canımı sıkmaya başlamıştı. Ne kadar süredir yürüdüğümü bilmiyordum ve ayaklarım ağrıyordu artık.

"Akçaköy." diye yanıtladıktan yaklaşık beş saniye sonra kendi kendime kızdım. Elin adamına yerimi yurdumu niye söylüyordum ki ben? Sinirlendiğim için adama sertçe, "Size otel var mı yakınlarda diye sordum. Cevaplayacak mısınız yoksa bilen başka birine mi sorayım?" dediğimde çattığı gür kaşlarıyla beni incelemeye devam ediyordu.

"Akçaköy mü?" dedi şaşırmış bir vaziyette. Neden bu kadar şaşırdığını anlayamasam da tanıdık falan olur diye korkmadan edememiştim ama bu korkum çok sürmemişti. Koskoca şehirde tanıdık birine denk gelecek halim yoktu ya. Üstelik bizim köyden olsa muhakkak tanırdım ben bu adamı.

"Evet, noldu ki?" dedim sabrımın sınırına yaklaşmak üzereyken. Adam ağır ağır başını sağına doğru çevirdi ve kısa bir süre baktıktan sonra bakışları tekrar bana döndü. "Ben otel falan bilmem kızım. Ben de köylüyüm, yabancıyım buralara. Kan çekti herhal, seni böyle bir başına görünce dayanamayıp sordum kusuruma bakma."

"Peki. Sorun değil. İyi akşamlar." dedikten sonra adamdan uzaklaşmak için arkamı döndüm hemen. Eğer bizim köye yakın bir köydeyse beni tanıma ihtimali vardı. Hey Allah'ım şansıma bak, koca şehirde bir köylüye denk gelmiştim. Üstelik adam benim de köylü olduğumu anlamıştı.

Başımı eğerek çok mu dikkat çekiyorum, şehirdeki insanlardan çok mu farklıyım acaba diye düşünerek elbiseme baktım. Sabahki yeşil elbisem yakıştığı için ve mavi gözlerimin rengini ortaya çıkardığı için değiştirmemiştim ama gayet güzel bir elbiseydi. Belki başımdaki yazma dikkat çekmiştir diye düşünerek yürümeye devam edecektim ki arkamdaki adamın, "Kızım." diye seslendiğini işitince ürkek bakışlarla tezgahın başındaki adama baktım.

"Gel hele, yan tezgahtaki adam benim arkadaşım olur. Kendisi de Akçaköylü. Seni tanıyordur belki. Yardımcı olur sana." deyince aniden adamın sağındaki tezgahın sahibine döndü bakışlarım. Önce karanlıkta fazla seçemesem de, akşam olduğu için diğerleri gibi meyvesini, sebzesini toparlayarak gitmek için hazırlanan adama dikkatlice baktığımda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olduğum yerde kalakaldım.

Bu adam benim en yakın arkadaşım Narin'in babasıydı!

Arif amcanın haftanın belirli günlerinde kamyonuyla şehire patates, soğan vs. satmak için geldiğini biliyordum. Biliyordum bilmesine de bu şekilde koca şehirde karşıma çıkacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti.

Yedi Köyün ZeynebiWhere stories live. Discover now