🍂 '15

12.5K 502 80
                                    

'Sana güneş hep arkandan vurmuş...'

Sininin üzerindeki asma yaprağının içine koyduğum bir miktar bulguru güzelce yuvarlayıp serçe parmak inceliğinde bir sarma elde edince kendimle gurur duyarak sarmayı tencereye yerleştirdim. Başka bir asma yaprağını sininin üzerine sererken bana yardım eden Zehra'ya baktım göz ucuyla. Benimki kadar olmasa da o da güzel sarıyordu. Benimle mümkün olduğunca az konuşuyordu. Neden bana karşı böyle tavırlı olduğunu bilmesem de çok umursamamaya çalışıyordum bu huysuzluklarını. Ağabeyine düşkün olmasına, onu kıskanmasına yoruyordum beni sevmemesini.

Nihayet ikimiz birlikte bir tencere sarmayı sardığımızda, üzerine zeytinyağı döküp, birkaç limon dilimi koydum ve ocağa bıraktım. "Zehra!" diye seslendim bahçeye doğru. "Fırındaki keklere bir bakar mısın? Benim işim var şu an."

"Tamam." diyerek yine suratsız halinden ödün vermeden kekleri kontrol eden Zehra, "Pişmiş bunlar." deyince sarmanın suyunu da ekleyerek ocağı yaktım. Pişen kekleri fırından çıkardıktan sonra burnuma dolan mis gibi kokuyla gülümsemiştim. Hamarat kadındım be!

"Zehra, ben birazdan tarlaya gideceğim. Yaptığım üzümlü keki ağabeylerine götüreceğim. Sen de gelmek ister misin?" diye sordum tüm iyi niyetimle. Ona karşı ılımlı olmaya çalışıyordum bana alışsın diye ama çabalarımın pek işe yaradığı söylenemezdi. "Hayır. Sen git." diyerek çıktı mutfaktan. Al işte! Zehra bir türlü sevmeyecekti beni.

Sedirin üstünde kendi halinda ellerini birbirine çarpan, tuhaf sesler çıkaran Eymen'i kucağıma aldım. Mis kokulu bebeğin yanaklarına öpücükler kondururken, geçirdiğim yorucu haftayı düşünüyordum. Bahçede Ali ve Sedef'in kavgaya tutuştuğu gün doğum yapmıştı Emine abla. Çığlıklarını duyar duymaz önce bir ebe çağırmış, ardından İsmail abiye haber vermiştik. Adamcağız tarladan traktörle uçarak gelmişti resmen.

Ve tüm bunlar olurken, Ömer uyuyordu.

Benim uykusu ağır kocam, Emine ablanın evi sallayan çığlıklarına rağmen uyanmamış, ben de o telaşla onu uyandırmayı akıl edememiştim. Bebek doğunca aklıma gelmişti onun uyuduğu. Uyandırıp Emine ablanın doğum yaptığını söylediğimde ise büyük bir şaşkınlıkla suratıma bakmıştı.

Emine ablanın doğum yaptığını duyan konu komşu, akraba ve köylüler 'mübarek olsun' demek için bir haftadır evi boş bırakmıyorlardı sağolsunlar. Ben ise şu bir haftada hem Eymen hem de misafirlerle ilgilenmiştim. Gerçekten yorucuydu. Emine ablanın doğum telaşından dolayı kavgaları yarım kalan Ali ile Sedef'in araları düzelmese de buraya dönmüştü Sedef. Fakat pek yardımcı olmuyordu ev işlerinde. Kendini iyi hissetmediğini söyleyerek odasında pinekliyordu günlerdir. Bu durum eve gelen misafirlerin dikkatini de çekmiş, yeni bir dedikodu malzemesi vermişti köylülere. Burası böyleydi işte. Köy yeriydi ve biri bin yaparlardı.

Emine abla ve İsmail abinin isim savaşını elbette ki Emine abla kazanmış, oğluna 'Emir' ismini vermişti. Emir Alpay, bu evin yeni üyesiydi artık. Bazen bu kalabalık aileye hâlâ alışamadığımı düşünüyordum. Yalnız kalmak için odama çıktığım zamanlarda bile iş var diyerek ya Sultan anne, ya Asiye yenge ya da Zehra çağırıyordu beni. Yorulsam da ses çıkaramıyordum tabi.

Ömer ise şu bir haftada tarlaya gitmeye devam etmişti ve eski durgunluğundan eser kalmamıştı şükür ki. Geceleri yine sarılarak uyuyorduk. Misafirlerden dolayı birbirimizi çok az görüyorduk ama bunu gece sarılarak telafi etmeye çalışıyorduk. Neyse ki artık misafirler azalmıştı. Hatta şu an evde misafir yoktu ve ben bu durumu fırsat bilerek üzümlü kek yapmıştım. Tarlada çalışan Ömer, Ali ve İsmail abiye götürecektim. Gerçekten yoruluyorlardı ve sıcağın altında yanıyorlardı. Temmuz ayına girdiğimiz için de iyice sıcak olmaya başlamıştı havalar.

Yedi Köyün ZeynebiWhere stories live. Discover now