🍂 '1

15.1K 706 84
                                    

02.06.2019

___

Bir ilkbahar sabahı değişti hayatım.

Zeynep. Köylülerin deyişiyle Zeyno.

Zeynep Şahan ben. Aydın'ın küçük bir köyünde, ailesiyle yaşayan genç bir kızdım, daha iki gün öncesine kadar. O sabah bir zalimin zulmüne uğramasaydım eğer, dertsiz tasasız hayatımı yaşamaya devam edecek, bir buçuk ay sonraki üniversite sınavıma hazırlanıyor olacaktım. Lâkin işler değişmiş, o sabah hayatıma karabasan gibi çökmüştü.

Tecavüze uğramıştım. Çığlıklarımı duyan olmamıştı. Feryatlarım boş tarlada yankılanmış ama kimse koşmamıştı imdadıma. İşini bitiren şerefsiz defolup gidince, abim bulmuştu beni. Öğle vaktiydi. Bulduğunda artık kirli bir kızdım herkesin gözünde. Bir suçum, günahım olmasa dahi, kirlenmiş, kadın olmuştum. Beni bulan Halil abim biçare halime aldırış etmeden öldüresiye dövmüştü. Ortada ne kitap kalmıştı ne kalem ne de defter..

"O sınava girmeyeceksin!" diyen Halil abim, gözümün önünde, evin bahçesinde cayır cayır yakmıştı kitaplarımı. "Sen kuyruk sallamasan başına gelmezdi böyle şeyler." diyerek beni ele güne rezil etmişti. Artık o güzeller güzeli Zeynep değildim ben. Bir bakanın dönüp tekrar tekrar baktığı Allı Zeynep değildim. Çevre köylere bile nam salan güzelliğim felaketim olmuştu benim.

Babamı zar zor ikna etmiştim üniversiteye gitmek için. Sonunda izin vermiş, eğer iyi bir yer kazanırsam şehire gönderip beni okutacağını söylemişti. Bu mutluluğumu sağlam bir çalışmayla taçlandırmıştım. Bir yıldır kapandığım odada deli gibi ders çalışıyordum. Hayallerim gerçekleşirse bu köyden kurtulacak, şehirde üniversite hayatı yaşayacaktım. O sabah hayatım kararmasaydı eğer...

Halil abim en büyüğümüzdü. Sertti, heybetliydi. Zalimdi ayrıca. Onun bir küçüğü Hasan abim ise ona nazaran daha yumuşaktı ama evde babam ve Halil abimin sözü geçerdi. Benim küçüğüm Cihan, ben ve annem, pasiftik. Evde ne karar alınırsa ona uyardık.

Yüzümde bir tokat daha patlarken acıyla inledim. "Rezil!" diye bağıran Halil abimi Hasan abim güç bela durdurmuş, önüne geçmişti. "Vurma artık kıza, öldüreceksin!"

Ölü gibi yatıyordum yerde. Yüzüm kan içindeydi. "Ölsün, gebersin!" diye bağıran Halil abimin sözleri, kanlar içindeki yüzümden daha çok acıtıyordu canımı. Bir kabahatim yoktu benim. Tecavüze uğradığım yetmiyormuş gibi bir de Halil abimin şiddetine ve iğrenç laflarına katlanıyordum.

"Etme ağabey. Ne suçu, ne günahı var Zeynebimin. Zorla kötülük etmişler bacıma. Senin bu dediklerini haketmiyor kızcağız."

Hasan abim beni savunuyordu. Biliyordu, ben suçsuzdum. Biraz olsun içime su serpti Hasan abimin bu tavrı. Fakat Halil abimin laflarıyla yine içim kan ağlamaya başlamıştı. "Evleneceksin!" diyordu Halil abim. "Namusumuz temizlenecek. Bütün köy bizi konuşuyor. Elalemin diline düştük!"

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Annem koşarak yanıma gelip beni kollarının arasına aldığında, hem gözyaşlarımı annemin omzuna akıtıyor hem de, "Evlenmeyeceğim, okuyacağım ben." diye söyleniyordum. Benim karşı gelmemle tekrar üzerime yürüyen Halil abimi durduran kişi bu kez babamdı. "Halil!" diye bağırdı öfkeyle. "Bizi elalemin diline düşüren asıl senin bu tavrın. Yeter artık!"

"Osman ağayla konuştum az evvel." diyen Halil abimin laflarını, hıçkırıklarımın arasından duyuyordum. "Zeynep'e talip oldu. Oğlu Ömer'e istiyor. Ben de gelin isteyin dedim."

"Oğul sen ne ettin?" diyen annem benim ağlamama eşlik etmeye başladığında, "Hayır!" diye bağırmıştım. "İstemiyorum ben."

"Çocuklu adama mı vereceğiz kızımızı?" diye soran babam haklıydı. Ömer'in bir bebeği vardı. Üstelik daha yaşına bile girmeyen bir bebeğe nasıl annelik ederdim? Nasıl evlenirdim sevmediğim bir adamla?

Yedi Köyün ZeynebiWhere stories live. Discover now