🍂 '9

11.9K 495 102
                                    

'Ahu gözlerini sevdiğim dilber
Sana bir sözüm var diyemiyorum
Sırrımı ellere veremiyorum
Derdimi ellere diyemiyorum.'

"Ne oluyor Ömer? Neden bu kadar sinirlendin de yapıştın abimin yakasına?" diye sordum Ömer'in öfkesinden çekinerek. Arabayı kullanırken direksiyonu sıkan parmak boğumlarından bile belli olan öfkesi nasıl yatışır diye düşünürken bu soruyu sormam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama merakıma yenik düşmüştüm. "Şerefsiz!" diye tısladı Ömer. "Abi deme bir daha ona."

"Ne diyeyim?" diye sorduğumda bakışları kısacık bir an beni buldu. "O eve ben olmadan asla gitmeyeceksin Zeynep. Duydun mu beni, asla!"

Öfkelenme sırası bendeydi. Abim kötü biri olabilirdi ama o evde sadece abim yaşamıyordu. "Bu konuda söz hakkına sahip değilsin Ömer." dedim sesimin kararlı çıkmasına dikkat ederek. "O ev benim doğup büyüdüğüm ev. Sadece Halil abim yaşamıyor orada. Annem, Hasan abim, Cihan ve babam da var. Onları görmek istediğimde giderim ve sen buna engel olamazsın."

"Gitmeyeceksin diyorum!" diye bağırınca Ömer, bunu beklemediğim için olsa gerek, yerimde sıçradım. Ağlamamak için direnmeme rağmen buğulanan gözlerimle ona baktım. "Halil'in dediklerini duysan emin ol benim sana söylememe gerek kalmadan o eve gitmeme kararı alırdın." dedi. Sustum ve konuşmasını devam ettirmesini bekledim. "Sen benim karımsın. Abin dahi olsa sana laf söylemesine, adını lekelemesine izin vermem anladın mı?"

Evin önüne gelince bahçeye girerek arabayı uygun bir yerde durdurdu. "İn!" diye sertçe emir verdiğinde onu duymazdan gelerek, "Abim ne dedi sana?" diye sordum. "Zeynep in!" dediğinde omuzlarımı kaldırıp indirdim. "İnmiyorum." dedim kendimden emin bir ses tonuyla. "Abimin sana ne söylediğini duyana kadar da inmeyeceğim."

Gözlerini kapatarak ofladı. Sakinleşmek istermiş gibi başını koltuğa yaslayarak derin nefesler aldığında onun öfkelenmesinden hoşlanmadığımı fark ettim. Kendimden beklemeyeceğim bir şey yaparak oturmakta olduğum yolcu koltuğundan kalktım ve Ömer'in omzundan destek alarak onun kucağına oturdum. Benim bile şaşırdığım bu hareketimle birlikte aniden açılan yeşilleriyle şaşkınlıkla bana bakan Ömer, "Ne yapıyorsun sen?" diye sordu.

"Sinirli halini sevmiyorum." dedim ve belimi arkamdaki direksiyona yaslayarak Ömer'in kucağında kıpırdandım. Bu hareketimle irkilen ve kaskatı kesilen Ömer, belimi tutarak koyulaşan yeşilleriyle bana bakmaya devam etti. "Söyler misin? Abim sana ne dedi?"

"Duymak istemeyeceğin bir şey." diye yanıtladı beni ve ardından yutkundu. "Zeynep, kucağımdan inmezsen hiç istemeyeceğin şeyler olacak."

"Belki de istiyorumdur." diyerek tekrar kıpırdandım kucağında. Altımdaki sertliğini hissedebilmiştim ve şu anki cesaretimi nereden aldığımı ben bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey artık Ömer'in tam anlamıyla karısı olmak istediğimdi. Onunla zorla evlendirilmiş olsam bile artık zamanın geldiğini düşünüyordum. Üstelik ben zaten bakire bir kız değildim. Acımasızca bekareti alınan biriydim ve ilk ilişkimi yaşamıyor olacaktım ne de olsa.

"Ne dediğinin farkında değilsin sen." diyen Ömer koyu yeşil gözlerini gözlerime yaklaştırdı. Bir an dudaklarıma kayan bakışları tekrar gözlerimi bulduğunda iki elini de belime koymuştu. Benim ellerim onun omuzlarındaydı.

"Farkındayım Ömer. Sen değil miydin karı koca olmak isteyen, tam anlamıyla biz olmak isteyen?" Gözleri kısıldı. Üzerinde oturduğum için sıyrılan elbisem yüzünden rahat edemesem de umursamadım. Şu an nereden geldiğini bilmediğim cesareti tekrar bulamayabilirdim.

"Arabadayız." dedi sanki yeni fark etmiş gibi. "Odamıza gidelim." diye ekledi. Doğru noktaya değinmişti çünkü ben bile ânın yoğunluğundan dolayı arabada olduğumuzu unutmuştum. Başımı sallayarak yolcu koltuğuna dönmek için hareketlendiğim esnada belimi tutan kolları daha da sıkılaştı ve kucağından kalkmama izin vermedi. Beni kasıklarına bastırarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yapacağı şeyi anladığımda gözlerimi yumdum ve kendimi ânın tadını çıkarmaya bıraktım.

Yedi Köyün ZeynebiWhere stories live. Discover now