🍂 '3

12.6K 574 117
                                    

"Söğüdün yaprağı narindir narin
İçerim yanıyor dışarım serin
Zeynep'i bu hafta ettiler gelin."

Kadının içli içli söylediği türküyü dinlerken, başıma örtülen kırmızı yazmadan görebildiğim kadarıyla etrafı seyrediyordum. Amacı beni ağlatmak olan kadın türküyü söylemeye devam etti, ben ise dalgın dalgın etrafıma bakınmaya. Günlerdir ağladığım için mi bilinmez, tek gözyaşı akıtmamıştım bugün. Ağlayıp ağlamadığımı kontrol etmek için arada örtüyü kaldırıp bakanları umursamadım. Üzerimdeki kırmızı bindallının içinde huzursuzca kıpırdandığım sırada yanımdaki sandalyeye biri oturdu.

"Zeynep bu güzellik var mı soyunda
Elvan elvan güller biter bağında
Arife gününde bayram ayında."

"Zeynebim, Zeynebim, Allı Zeynebim
Yedi köy içinde şanlı Zeynebim."

Kına gecesi dedikleri geleneksel tören için evimizin yeterli büyüklükteki bahçesinde toplanmıştık. Yakın komşular ve akrabaların davetli olduğu tören devam ederken, bahçenin ortasına konulan iki sandalyeden birine ben oturmuştum. Yanımdaki sandalyeye bakmasam da Ömer'in oturduğunu biliyordum. Günlerdir kaçıyordum kendisinden. Göz göze gelmemek için cebelleşiyordum ama aynı eve girdiğimizde ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Kadın türküyü sonlandırdığında derin bir nefes çektim içime. Kendi ismimin geçtiği türkü sanki beni boğuyordu. Eskiden çok sevdiğim türküden nefret eder hâle gelmiştim. Benim düşüncelere daldığım esnada, çevremizde çember oluşturan kalabalık, alkışlar ve başka bir türkü eşliğinde etrafımızda dönmeye başladı. Oflayarak bu ânın bitmesini dilerken Ömer'in kulağıma doğru eğildiğini hissettim. Kalbim hızlandı birden. Nefesi kulağımın dibindeydi.

"Günlerdir benden kaçmaya çalıştığının farkındayım Zeynep." dediğinde, alkışlar eşliğinde ve yüksek sesle türkü söyleyenlere rağmen söylediklerini net bir şekilde duymuştum. "Bu nereye kadar böyle devam edecek bilmiyorum ama, yarın karım olacaksın."

Öfkeyle çatılan kaşlarımla Ömer'e baktım. Ne demek istiyordu?

Kırmızı yazmanın ardında gördüğüm sureti, çatılı kaşlarımın eski haline dönmesine neden olmuştu. Şu an bile seçebildiğim yemyeşil hareleriyle bana bakıyordu. Ömer'i belki de ilk kez şapkasız görüyordum. Başından çıkarmadığı şapkasıyla gelmişti düğün alışverişimize bile. Bakışlarım istemsiz bir şekilde saçlarına kaydığında, gür, açık kahve saçlarının olduğunu gördüm. Niye saklıyordu ki bu kadar güzel saçlarını?

Düşüncelerim ellerime değen soğuk parmaklarla tuzla buz olurken, önümde eğilen kadına baktım. Ömer'in annesi avucumu açmaya çalışırken kolumu dürterek kulağıma eğilen Ayşe abla, "Avucunu açma!" dedikten sonra uzaklaşmıştı. Âdet yerini bulsun diyerek avucumu açmadım ben de. Ardından hissettiğim metalle birlikte ânında açılan avucuma kına koydu kayınvalidem. Altın ve kınayı koyarak avucumu kapatıp üzerine de kırmızı bir bez geçirdi. Diğer elime tutuşturduğu toprak testiyle birlikte beni ayağa kaldırırken yavaşça başımdaki kırmızı örtüyü de açmıştı.

Hareketli bir türkü tutturdu bu kez kadınlar. Bir yandan söylerken diğer yandan alkış tutturmuşlardı. Testi kırma geleneğini yerine getirmek için isteksiz de olsam oynamaya ve aynı zamanda Ömer'in etrafında dönmeye başladım. İçinde şeker dolu olan testiyi elimde tutarken ara ara sallıyor, hareketli türküye eşlik ediyordum. Etrafında oynayarak dönerken Ömer'in beni izlemesi hafif utandırsa da, belli etmemeye çalışarak oyunumu devam ettirdim. Ömer'in tam karşısına geldiğim esnada göz göze gelmiştik. Olduğum yerde salına salına oynarken aniden testiyi yere fırlattım. Paramparça olan testiden dökülen şekerler Ömer'in ayaklarının dibine kadar sıçramış, köyün çocukları da çığlıklar atarak, dağılan şekerleri toplamaya başlamışlardı.

Yedi Köyün ZeynebiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora