🍂 '2

13.1K 609 20
                                    

Bütün köyün beni konuştuğunun bilincinde olarak, başıma gelen talihsiz olaydan sonra evden dışarı adımımı atmadım. Biliyordum, bazıları bana acıyan gözlerle bakarken, bazı insanlar da kınayarak bakacaktı. Olayın aslını öğrenmek için pek çok komşu gelmişti zaten şu birkaç günde eve. Ben odama kapanmışken, annem türlü bahanelerle geçiştirmek zorunda kalıyordu dedikodu malzemesi arayan insanları.

Ömer ve babasının bizim eve gelip konuşmasının ardından üç gün geçmişti. Sabahleyin sıçrayarak uyandım. Kâbus görmüştüm. O iğrenç herif, iznim olmadan, zorla bana dokunuyordu yine. Zorla üzerimdeki giysileri parçalıyor, gözyaşlarıma, çığlıklarıma aldırmıyordu bile. Ölecek gibiydim. Zar zor aldığım nefesler ciğerlerime yetmiyordu. Ağlayarak yataktan kalkıp kendimi banyoya attığımda, yüzümün biraz da olsa iyileştiğini farkettim. Halil abim evlenmeyi kabul ettiğim için dövmüyordu artık beni. Evde üç gündür korkutucu bir sessizlik hakimdi.

Bugün ise zoraki evliliğimin temelinin atılacağı gündü. Akşama kız isteme olacaktı. Titreyen ellerimle musluktan akan suyu yüzüme çarparken içinde bulunduğum çaresizliğe lanetler okudum.

Kahvaltıyı sessizlik içinde yapan ev halkını, öğleye doğru bir telaş bürümüştü. Akşama gelecek olan Ömer ve ailesi güzel bir şekilde ağırlanmalıydı. Evdeki hizmetlimiz Ayşe abla odama gelip benim için kırık beyaz, uzun, güzel bir elbise seçmiş, suratımı asmamam için tembihlemişti beni. El mecbur onun dediklerini başımla onayladım. "Ah kuzum.." dedi odadan çıkmadan önce. "O kadar güzelsin ki, o kadar masumsun ki, melek gibi..."

"Ben artık masum değilim Ayşe abla!" dedim sertçe. "Unuttun mu? Kirliyim artık ben."

Gözyaşlarım usulca süzüldü yanaklarımdan. "Duymamış olayım bunları!" diyerek kızgınlıkla baktı gözlerime. "Başına talihsiz bir olay geldi diye kirli mi oldun yani? Sakın! Sakın öyle düşünme Zeynebim. Sen tertemizsin. Hâlâ masum, hâlâ çok güzelsin. Ömer çok şanslı bir adam."

Ömer'in adını duyar duymaz daha çok asılan suratımla birlikte kendimi yatağa bıraktım usulca. Kapının kenarında çıkmak için bekleyen Ayşe ablaya baktım öfkeli gözlerle. "Ben istemiyorum evlenmek falan Ayşe abla. Benim hayallerim çok başkaydı, biliyorsun."

"Biliyorum kuzum, biliyorum ama Halil ağabeyine karşı gelemiyor kimse. Âdeta barut gibi dolanıyor etrafta. Esiyor gürlüyor sürekli. Laf söz dinlemiyor."

"Neden Ayşe abla, neden?" diye bağırdım aniden. "Neden böyle davranıyor? Arkamdan çok mu kötü konuşuyorlar? Kahvede laf eden falan mı oldu ki, onun sinirlerini bu kadar yükseletecek?"

Ayşe ablanın gözlerini benden kaçırmasıyla anladım, durum benim sandığım kadar basit değildi. Kim bilir ne çirkin iftiralar dolanıyordu milletin dilinde.. Bir köyde yaşıyorsanız dikkatli olmanız gerekiyordu çünkü ufacık bir söylenti katlanarak kocaman bir dedikoduya dönüşebiliyor, insan hayatını mahvedebiliyordu.

Ayşe abla odadan çıkınca, akşama doğru hazırlandım. Elbisemi giyerek yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Uzun, kızıl saçlarımı serbest bıraktım. Aslında yazma geçirecektim başıma ama Ayşe abla saçlarımı açmamda bir sakınca olmadığını söyleyince ben de umursamadım.

Açık mavi gözlerimle aynada kendime bakarken, bu akşamın bir an önce bitmesi için dualar ettim. Böyle mi olacaktı? Mutsuz bir evliliğe mi mahkum olacaktım bir ömür? Üstelik bana ait olmayan bir bebeğe annelik yapacaktım..

Ömer annesi ve babasıyla gelmiş, sohbet edilmiş, ardından benim yaptığım kahveler eşliğinde kız isteme olayı sona ermişti. Ömer'in kahvesine Ayşe ablanın ısrarları sonucu biraz tuz atmıştım. Yüzükler de takıldığında rahat bir nefes aldım. İsteksizdim. Ruhsuzdum. Gülüşlerim sahteydi. Bütün akşamı Ömer'le göz göze gelmemeye çalışarak geçirmiştim. Nihayet kız isteme saçmalığı bitip Ömer ve ailesi eve gidince kendimi odama kapattım yine.

Yedi Köyün ZeynebiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant