8-Mektup

6.6K 588 71
                                    

Draco, Karagöl'ün kenarında oturmuş kendisini sakinleştirmeye çalışırken öfkeden köpürmeye devam ediyordu. Fiona'nın Weasley'yle birlikte gitmiş olmasından nefret ediyordu. Onunla gitmesine engel olma hakkı olmamasından nefret ediyordu. Yanlış seçim yapmış olma düşüncesinden nefret ediyordu.

"Hey Malfoy!" diye seslenen Weasley'yle birlikte bir türlü zapt edemediği öfkesi daha da çığrından çıkarken Weasley gelip yanına oturdu.

"Ne oldu Weasley?" diye sordu burnundan soluyarak. "Beni Fiona'dan uzak durmam için tehdit etmeye mi geldin?"

"Hayır." dedi Weasley. "Seni bunun için tehdit etmeme gerek yok. Zaten yanından ayrılmayacağım için ona yaklaşamayacaksın."

Sözleri bu mümkünmüş gibi Draco'yu daha çok çıldırtırken, "Amacın ne senin?" diye sordu fazlasıyla öfkeli bir ses tonuyla. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Fiona'yı senden korumaya çalışıyorum." dedi Weasley. "Çünkü farkında mısın bilmiyorum ama onu mahvediyorsun. Ve eğer senin yüzünden bir kez daha ağlayacak olursa ben de seni mahvederim."

"Boş tehditlerde bulunuyorsun Weasley." dedi Draco alaylı bir ses tonuyla. "Beni lanetlemeye çalışırken sümüklü böcek kustuğunu unutmadım. Granger'a Bulanık dediğim için sinirlenmiştin hatırladın mı?"

Sözlerini bir sessizlik takip ettiğinde Weasley gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Yumruklarını sıkıyordu.

"Ne o? Bu kez Granger'a Bulanık dediğim için beni lanetlemeye çalışmayacak mısın? Yoksa artık gözünde eskisi kadar önemli değil mi?"

"Fiona'ya bu gece sana zarar vermeyeceğime dair söz verdim." dedi Weasley ayağa kalkarken. "Ama sana bir lanet borcum var. Uygun bir zamanda öderim."

"Fiona'yla aranızda ne var?" diye sordu Draco kendisine engel olamayarak, o da Weasley gibi ayağa kalmıştı.

"Deliriyorsun değil mi?" diye sordu Weasley. "Sevgili olma ihtimalimiz delirtiyor seni."

Draco bir şey söylemek yerine yumruklarını sıktığında, "Daha çok delireceksin." dedi Weasley. "Çünkü Fiona'nın aşkını kazanıp sonra da onu terk edecek kadar ahmaksın."

***
Hermione'nin öngördüğü gibi altıncı yılın boş zamanları Ron'un düşündüğü gibi mutluluk dolu gevşeme saatleri değil, onlara verilmiş olan yüklü miktarda ev ödevinden geri kalmamaya çalışılan zamanlardı. Sanki her gün sınavları varmış gibi çalışmakla kalmayıp, üstelik dersler eskisinden daha fazla çalışmalarını talep eden bir hâldeydi.

Fiona bu günlerde Profesör McGonagall'ın söylediklerinin ancak yarısını anlıyordu; hatta Hermione bile ondan bir iki kere söylediklerinin
tekrarlanmasını istemek zorunda kalmıştı. İnanılmaz şekilde, ve Hermione'nin dargınlığı artarak, Melez Prens sayesinde Harry'nin en iyi dersi aniden İksir olmuştu.

Sözsüz büyüler artık sadece Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinde değil, Tılsım ve Biçim Değiştirmede de
isteniyordu. Fiona sıklıkla sınıf arkadaşlarına ortak salonda veya yemek zamanlarında baktığında, yüzlerinde sanki aşırı dozda Kaka Olduğunu Bilirsin Sen almış gibi morluk ve gerginlik görüyordu; fakat onların büyülü sözleri yüksek sesle
söylemeden sihir yapmakta gerçekten zorlandıklarını biliyordu.

Seralarda dışarıda olmak bir rahatlıktı; Bitkibilimde şimdiye kadar olandan daha tehlikeli bitkilerle uğraşıyorlardı, fakat en azından Zehirli Tentacula onları arkadan beklenmedik biçimde yakaladığında hâlâ yüksek sesle küfür etmeye izin veriliyordu.

Muazzam iş yüklerinin ve sözsüz sihirleri pratik etmekle geçen çılgın saatlerin bir sonucu olarak Fiona, Harry, Ron ve Hermione'nin Hagrid'i ziyarete gitmek için vakit bulmaları şimdiye kadar mümkün olmamıştı. Uğursuz bir işaret olarak, öğretmenler masasında yemek yemeye gelmeyi bırakmıştı ve birkaç fırsat çıktığında da koridorlarda veya dış arazide karşılaştıklarında, selamlarını duymakta veya onları fark etmekte esrarengiz bir şekilde başarısız olmuştu.

İMPOSSİBLE 【HP】Donde viven las historias. Descúbrelo ahora