65

2.5K 187 59
                                    

Baya oldu yazmayalı, özlemişim be

Söyleyecek çok bir şey yok aslında, ilhamım yoktu yazamıyordum :')

*

-Rohat Karaöz-

"Olmuyor işte, olmuyor!"

Mutfağın kapısında ağlamaklı sesini duydum. Kaşlarım istemsizce çatılırken kapıyı iyice aralamadan önce bekledim. Ne diyordu bu kız?

"Anasını satayım kaç yıl oldu, bir insan hiç mi gelişmez?" Burnunu çektiğini duyduğumda ağladığını fark ettim ve bu içeri dalmama neden oldu.

Reyhan, yere çökmüş dizlerini kendine çekmiş ve elleriyle oynarken aynı zamanda ağlıyordu. İçeri girdiğimi fark ettiğinde başını kaldırıp baktı ve beni görünce dudağı büküldü, ağlaması derinleşti.

"Reyhan? Ne oldu, neden ağlıyorsun?" Direk kollarıma tutunup sarılınca bende aynı şekilde tepki verdim fakat onu böylesine ağlatan sebebi öğrenmek için can atıyordum.

"Biri bir şey mi yaptı, noldu konuşsana kızım delirtmek mi istiyorsun beni?"

"Bana kızım deme, ben senin karınım!"

Kafasını kaldırıp söylediği şeye gülmek istedim ama ağlama nedenini daha çok merak ediyordum ve bunun güldüreceğini hiç sanmıyordum.

Henüz fark ettiğim, una bulanmış elleriyle gözyaşlarını sildi ve burnunu temizledi. Daha sonra derin bir nefes alıp gözlerime baktı.

"Rohat, ben yapamıyorum. Olmuyor." Sakin kalmaya, aklıma kötü şeyler getirmemeye çalıştım.

"Ne olmuyor? Reyhan düzgünce anlatsana şunu, bak sakin kalamıyorum."

"Elimden hiçbir şey gelmiyor. Ne pasta, ne kek, ne yemek!" Ellerini gösterdi ve yüzüme baktı. "Ben çok beceriksiz bir eşim ve ikimiz adına üzülerek söylüyorum ki, aç kaldık. Bütün hayatımız boyunca aç kalacağız, çünkü senin beceriksiz bir karın var!"

Üzülerek söyledikleri rahatlamama neden olurken, böyle basit bir şeye üzüldüğü için kahkaha atmaya başladım. Her ne kadar sinirini bozsa da, bu kadar minik bir sebepten bu kadar ağlaması çok çocukça gelmişti. Sevimli bir kız çocuğu gibiydi şu an.

"Gül sen gül, yarın bir gün yemek yapamadığım için kavga edersin benimle." Hışımla ayağa kalktığında oturduğum yerden onu izlemeye devam ettim.

Lezan'ın evinde sadece birkaç saatliğine yalnız kaldı bu kız. Nasıl bir dert yaratmıştı öyle kendine? Kızlar alışverişe çıkmıştı, ben ve Baha otelde amcamla birkaç işi halletmiştik, Yekta ise henüz gelmemişti bile. Hepimiz birkaç saat içinde Lezan'ın evinde buluşacağımızı söylemiştik. Reyhan ise burada kendini yiyip bitiriyormuş.

"Güzelim böyle bir şey için ağlanır mı? Neden üzüyorsun kendini? Deneye deneye geliştirirsin kendini, ne olacak?" Ellerini lavaboda yıkayıp mutfaktan çıktığında ayağa kalkıp arkasından ilerledim.

"Kaç yaşımdan beri denediğimi biliyor musun sen?" Dudağımı büzerek cevap verdim. "On dört!"

Ağzımdan çıkan ıslığa engel olamadım. Sinirle yüzüme bakmaya devam edince kollarım arasına alıp birkaç saatin özlemini giderdim.

Evleneli bir ay olacaktı ve birkaç saat bile ayrı kalamıyordum. Kokusu burnumda tütüyordu, konuşurken büzülen dudakları, boğazını sürekli kaşımasını, böyle çocuk gibi davranmasını özlüyordum. Yokluğunu ise, düşünmek bile istemiyordum. Çıldırırdım.

"Karıcığım onca sene mesajı alamadın mı?" Çenesini göğsüme koyup bana baktı. "Yüce Rabbim, artık vazgeç diyor, olmaz senden diyor." Gülüşüme karşılık gözlerini devirdi ve beni itip koltuğa uzandı.

Tabii ki peşinden gidip kafamı karnına koydum ve sımsıkı sarıldım bedenine. Anasını satayım, kulu köpeği olmuştum. Tuvalete gidince bile peşinden gidesim geliyordu.

"Reyhan?"

"Hım?"

"Çocuk mu yapsak?" Kafama vurduktan sonra saçımı çekti ve ofladı.

"Okula başlayacağım sen çocuk diyorsun. Valla evlenmeden önce söyleseydin bu kadar meraklı olduğunu, evlenmezdim kardeşim. Bu ne ya, gına geldi seni durdurmaktan." Her kelimesinde titreyen karnına kafamı bastırdım ve uzun konuşmasına rağmen hâlâ konuşacağını, nefesi kesildiğinde anladım.

"Kardeşim diyor hâlâ ya,"

"Rohat sen geri zekalı mısın karnımla alıp veremediğin ne?" Saçımı çekiştirmeye devam etti ama bir etkisi yoktu. Sıfır acı, etkisiz eleman gibiydi elleri.

"Kocacığım, diyeceksin o zaman. Ne bu böyle her sinirlendiğinde asker arkadaşıma bağlıyorsun?"

"Tamam Rohat."

Bedenini kollarımın arasında sıkıştırarak konuştum. "Geçiştirme beni karıcığım, söyle kurtul."

"Tamam kocacığım."

"Ha şöyle, ağzını yüzünü yediğim." deyip doğruldum ve yanaklarını sıkmaya başladım. Aynı zamanda gıdıklarken karşı koymaya çalışıyordu.

"Rohat bak tekme atarım, dur!" Kahkası tüm salonu doldururken bu sesi kulaklarıma hapsedebilirdim.

Tam yüzüne eğilmişken karnıma yediğim darbe ile koltuktan yere düştüm. Kolum salonun ortasındaki sehpaya çarpmıştı ve çok acımasa da yüzümü buruşturup Reyhan'a çok acıyormuş gibi gösterdim.

"Nasıl düşürdün öyle kızım ya, dirseğim kırıldı. Of," Sesim ciddi çıkmıştı ama gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Kıyamazdı ki o bana.

Kapının çalmasıyla ayağa kalktı. "Keşke sende kendini bu konuda geliştirebilsen koçum, geçen sefer yemiştim bu numarayı."

*
*

Bu bölüm biraz geçiş bölümü gibi bir şey oldu. Finali erteledim biraz, bunları daha çok yazmak istiyorum.

Uzun zamandır yazmadığım için böyle bir bölüm atayım dedim, günün devamı diğer bölümde olacak.

İnşallah çok bekletmem bu kez :/

dünden kalma - textingWhere stories live. Discover now