46

5K 333 201
                                    

-Rohat Karaöz-

"Rohat, gel şurada oturup bir şeyler yiyelim abi. Tansiyonum düştü, vallahi bayılacağım." Baha fazlasıyla ciddi bir şekilde söylenirken yine de gözlerimi devirmeden edemedim. Kafamla onaylayıp otelin kafesinde bir masaya oturduk.

"Söyle donatsınlar masayı. Açım ben." Elini karnına koyup ovalamaya başlayınca da alayla güldüm. Şu an ona iyi davranıyorsam Ezo içindi. O kız için ne kadar üzüldüğünü biliyordum. Yoksa normal koşullarda Baha'ya dayanmanız için sabır taşı olmanız lazım.

"Bence para sıçmıyoruz, sence kardeşim?" Kafasına bir tane vurup oturduğum sandalyede arkama yaslandım. "Bir tost falan ye, kızlara bakalım sonra." Kaşlarını çatıp masada bana doğru yaklaştı.

"Rohat şerefsiz misin? Lan amcan otelin sahibi, ne diye bir tost yiyeyim?"

"Baha, açma şu konuyu. Yemeğini ye, çıkalım. Sinirlenince hoş şeyler olmuyor, hadi." Bir şey söylemesine izin vermeden garsonu çağırdım.

Tost dışında bir yemek söylediğinde gözlerimi devirdim ama sesimi çıkarmadım. Amcam otelin sahibi olabilirdi ama ne ben burada isteyerek kalıyordum ne de amcam hariç ailesi, bu durumdan memnundu.

Bu otelde, diğer kalan herkes gibi kalıyordum. Herkes gibi eşit, sabah kahvaltı, akşam yemek servisi, ayrı ve özel temizlik yok, herkes gibi işte. Tek fark süit odada hiç para ödemeden kalıyordum. Sadece bu bile beni, haksızlık yaptığım düşüncesi ile boğuşturuyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra Baha yemeğini yemiş ve kahvesini de içmişti. Bu halini gören, sanki Ezo hiç gelip ona sığınmamış, kızın kötü durumunu hiç öğrenmemiş gibi rahat derdi. Ama aslında öyle değildi.

Baha çoğu kötü şeyi içinde yaşayan biriydi. Canının yandığını belli etmez. Ezo'yu nasıl mutlu edeceğini ve ona nasıl yardım edeceğini, ben tam da bunları düşünürken, düşündüğüne eminim. Sadece yapısı gereği dışarı fazla vuramıyordu üzüntüsünü.

"Doydun mu yoksa mutfağa mı geçeceksin?"

"Keşke başta söyleseydin, direk geçerdim." Söylediği şeye gözlerimi devirip kalktım masadan ve beraber asansöre yürümeye başladık.

"Rohat," Ofladım. Olduğum yerde durup arkamı döndüm. "Ne var Baha ne var?" Gözlerini devirdi.

"Ne tersliyorsun anacım? Güzel bir şey soracaktım oysa ki." Sakin kalmaya çalışarak güldüm. Vallahi sinir hastası olacağım, az kaldı.

"Efendim Baha'cığım? Efendim canımın içi? Söyle gülüm ne oldu?" Hınzırca sırıtınca benimde gülme isteğim gelmişti.

"Reyhan ile ne zaman bir yola çıkmayı düşünüyorsunuz? Herhalde ben, yani sap olan ben, evlendikten sonra mı? Bu da tahminen birkaç yüzyıl sürer. Hı, ne zaman?" Bu soru derin bir nefes alma isteği oluşturmuştu ve yan taraftaki duvara sırtımı yaslayıp oflamıştım.

"Bilmiyorum Baha," Omzunu duvara yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi ve bana döndü. "Şu an sadece ben bir şeyler hissederken bir yola çıkmak istemiyorum, bu onu zorlamışım gibi duracak ve belki de uzun sürmeyecek bir ilişki olacak." Hevesle ona döndüm.

"Reyhan ile evlenmek istiyorum ben, Baha. Bilmiyorum, anlatamıyorum da ama ben onu her şeyiyle kabul edip evlenmek istiyorum, bunu deli gibi istiyorum. Henüz erken evet ama bu ufak diye düşündüğüm sevgi içime sığmıyor." Baha'nın gülümsemesini yakaladım.

"Rohat sen bu duygulara daha küçük mü diyorsun kardeşim? Ayıp, sen aşık olma yolunda adım adım ilerliyorsun." Elini omzuma koydu ve ciddi bir şekilde konuştu.

"Bana kalırsa, erken falan değil. Reyhan'ın sana bir şeyler hissetmesi an meselesi. O gün o hastanede sana nasıl baktığını gördüm, nasıl pişman olduğunu. Sonra sen yokken telefona gelen mesajları da gördüm. Kardeşim sen ne yap biliyor musun, şimdi yukarı çık ve söyle. Hiçbir şey için erken değil ama geç olabilir." Baha'nın az önceki halinden eser kalmamıştı. Şimdi ciddi bir şekilde bana aşk doktoru kesilmişti. Böyle ani değişmeleri benimde dengemi bozsa da tavsiyeleri kuvvetli oluyordu her zaman.

Belki de o an gaza geldim ve olacakları düşünmeden kafamı sallayıp girdim asansöre. Aynadan saçımı düzeltirken, üzerimdeki dünden kalma tişörtün kokup kokmadığını anlamak için burnumu yaklaştırdım. Parfüm kokum burnuma dolunca da derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

Asansörden inip odamın kapısının önüne geldiğimde ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum. Ama düşünmek de istemiyordum. Çünkü düşünürsem sonuçları da düşünecektim ve kötü bir şey olsun istemiyordum.

Kapıyı çalıp beklemeye başladım. O sırada ayağımla ritim tutuyordum ama kalbimin hızına yetişemiyordum. Aniden sıcak ve fazlaca heyecan basmıştı.

"Rohat?" Reyhan kapıyı açtığında birkaç saniye hiçbir şey diyememiştim ve sadece yüzüne bakıp gülümsemiştim. Bu halime bir an önce son vermem gerektiğini de biliyordum çünkü deli gibi gözüküyordum.

"Rohat iyi mis-..."

Aniden ensesinden yumuşak bir şekilde tutup kendime yaklaştırmıştım onu ve kulağına eğilip kalbimin sesini dindirmeye çalışmıştım.

"Seni seviyorum." Nefesinin kesildiğini, ben nefesimi tuttuğumda fark ettim. Kalbim az öncekinden daha fazla çarpıyordu ve kokusundan başım dönmeye başlamıştı.

Hafifçe uzaklaşmaya çalıştığım sırada omzumdan tuttu ve boynuma sarıldı. Bu hareketi gülümsememe neden olurken ardından kulağıma fısıldadığında ise ağzım kulaklarımdaydı artık.

"Seni çok seviyorum."

*
*

Rahatlayanlar? ✋🏻

Öyle etkili yazamadım ama o sahnelerin hepsimi zihnimde ağır çekimde hayal ettim ve o kadar güzeldi ki *-*

Bu bölümü de serviste yazıyorum...

dünden kalma - textingWhere stories live. Discover now