23

8K 467 131
                                    

Ekrandaki fotoğraf ile dudaklarım kıvrılırken karnıma kramplar girdiğini ve heyecanlandığımı hissettim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ekrandaki fotoğraf ile dudaklarım kıvrılırken karnıma kramplar girdiğini ve heyecanlandığımı hissettim. Birazdan yanıma gelecekti ve bir türlü sakin kalamıyordum. Hayır bu heyecanın nedenini de anlamıyorum, alt tarafı konuşacağız.

Sırıtarak telefonu kapattım ve kafamı kaldırdığım sırada parkın ortasında telefonla oynayan Reyhan'ı gördüm. Aniden midem bulandı ve kalbim daha hızlı atmaya başladı. Buna daha fazla dayanamayıp şuracıkta can verecektim herhalde. Allah'ım...

Telefonuma mesaj sesi geldiğinde ise ondan olduğunu anladım.

Reyhan: Neredesin

Rohat: Parkta, sadece sen, tek başına  oturan ben, köpeğin ve birkaç ufak çocuk var. Sence hangisi olabilirim?

Reyhan: Dur bakayım

Reyhan: Köpeğim olma ihtimalin yüksekti ama eledim

Reyhan: Bazen şu çocuklara aşırı benzesen de o kadar kısa değilsindir canım, eledim

Reyhan: Ben ve bankta oturan sen kalıyor, e yana kay bari

Telefondan kafamı kaldırdığım sırada üstüme bir gölge düşmüştü ve gözlerimi yüzüne dikmiş hayranlıkla onu izlerken elimi bir şeyin yalaması ile kendime gelebilmiştim.

“Hoşt ulan it!” Yüzümü buruşturarak ıslak elimi üzerime sildiğimde ise hem Reyhan'ın yanımdaki varlığının hem de kurduğum cümlenin farkına geç vardım.

“Sensin it, dangoz!” deyip kafama vurduğunda ise acıdığı için elimi kafama götürmüştüm. Bu kız napıyordu bu kadar güçlü olabilmek için ya? Beynim gözlerimden fışkıracaktı az kalsın...

“El değil, Thor'un çekici mübarek.” Kısa bir kahkaha attığı sırada tasmasını çıkardığı köpeği yanımızdan ayrıldı ve bir süre sessiz kaldık.

Mesajlardaki halimden eser yoktu şimdi ve bir şekilde konuşmaya girmem gerekiyordu benim. Derin bir nefes alıp birkaç dudak egzersizi yaptım. Ağzımdan çıkan 'mmm' sesleri dudağımı gıdıklarken Reyhan'ın bana olan tuhaf bakışlarını hissettim.

“Seninle konuşmak kolay değil kızım, egzersiz yapıyorum.”

“Harbiden salaksın he, kendine gel ya.” deyip güldüğünde dudaklarımı yalayıp boğazımı temizledim.

“Hayat nasıl gidiyor yeğenim?” Kurduğum cümlenin farkına birkaç saniye sonra varmıştım ama bunların hepsi heyecandandı. Kendime gelemiyorum, manyak oldum iyice kızın yanında yahu.

“Nasıl olsun raffık, idare ediyoruz işte,” Bir an gülecek gibi olsam da dirseğini omzuma dayadı ve ciddileşip bana tip tip baktı. “Kardeşim deli misin? 'Yeğenim' nedir ya? Yine düzgün konuşmuyorsun bak, buradan atacağım engel daha pis olur he.” Derin bir nefes aldım.

“Kardeşim diyorsun, aramıza binlerce engel koysan ne yazar canımın içi.”

“Ağız alışkanlığı yahu, üstüne alınma.” Koluyla omzumu sertçe itti.

“Ya biz neden buluştuk? Konusu ne bunun, teması falan ne? Hep boş sohbetler ya...”

“Boş insanla boş sohbetler yapılır.”

“Evet ama hoşsun işte.” Söylediğim lafa gözlerini devirirken telefonu çıkarıp saate baktı.

“Bende bilmiyorum neden buluştuk, bir an ağzımdan çıkmış. Hadi dağılalım, sıkıldım zaten.” deyip ayağa kalkınca istemsizce kolunu tuttum. Şaşkın bakışlarıyla bana baktı. O sırada ensemde durmadan bir dil dolanıyordu, ıslak ıslak.

“Gitme.” Birkaç saniye ne dediğimi anlamaya çalıştı, ki ben de aynı şekikdeydim.

“Yani şu itini almadan gitme, boynumdaki tüm deriyi emcükledi anasını satayım.”

*
*

it deme it

dünden kalma - textingWhere stories live. Discover now