Bölüm 30

22.8K 1K 50
                                    

Bölüm 30

"Akşam yemeğine kalsaydınız. Hazır hep birlikteyiz, çok fazla fırsatımız olmuyor tüm aile birlikte yemek yiyebilmek için. Ne dersiniz?"


Münevver Hanım telefonda tatlı diliyle bir saat için gelmeye ikna etmişti onu. Şimdiyse yaklaşık iki saattir orada olmalarına rağmen akşam yemeğine kalmak için ikna etmeye çalışıyordu. Simge'nin beklentisinin ötesinde bir gün olmuştu. Herkes çok sıcak ve çok samimi davranmıştı ve gülmeden geçen anları neredeyse yok gibiydi.

Münevver Hanım ve Mehmet Bey, Kıvanç'ı mutlu etmek için ellerinden geleni yapmışlar, kızları onlardan arta kalan zamanlarda Kıvanç'la ilgilenebilmişlerdi. Bir ara bununla ilgili kendi aralarında tatlı bir tartışma bile yaşanmıştı.

Nişan parti organizasyonunu yaptığı evin küçük kızı Ceyda,


"Sevgili annecim ve babacım. Kıvanç'ı biraz da biz sevebilir miyiz artık. Saatlerdir sıra bekliyoruz şurada. Hatta kura çektik önce kim sevecek diye şanslı kişi olarak alabilir miyim artık onu? Yeter sizin sevdiğiniz."

Ceyda'nın öne çıkarak Kıvanç'ı almak için mücadele ettiğimi gören büyük ablası Melda, "Kendi kendine kura çekip kazandın. Yok öyle bir şey. Ben büyüğüm ve ilk önce ben seveceğim. Sıranı bekle ufaklık ''dedi ve Kıvanç'ın elinden tutmak için uzandığında elinde servis için hazırladığı meyve tabağıyla gelen Selda, "İkinizde hile yapıyorsunuz. Bence ona soralım ilk önce kim olsun diye." dedi ve Kıvanç çevresinde birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışan kadınların arasında sıkılınca,  "Anne.. annem nerde. Ben annemi istiyorum" diye mızıldanmaya başladığında hepsi anında geri çekildi.

Kıvanç, Bir süre Simge ve Yaman arasında oturmuş, sonra Melda'nın hediye paketi getirmesiyle, merakına yenik düşerek onun yanına gitmişti. Kendisiyle gurur duyan Melda, "Anne olsaydınız ne yapmanız gerektiğini önceden bilirdiniz. Şimdi sıranızı bekleyin." demiş ve Kıvanç'a, " Benim de bir oğlum var. Ama senden biraz büyük. Bir sonraki gelişinde onu da getireyim birlikte oynarsınız. Abilik yapar sana. Çok akıllıdır benim oğlum." dediğinde, yeni bir oyun arkadaşı olması fikriyle heyecanlanan Kıvanç, " Neden bugün gelmedi. Birlikte oynardık hemen. Adı ne oğlunun? Kaç yaşında. Benim hiç abim yok ama abi nasıl olur biliyorum. Batuhan'ın bir kız kardeşi var ve ona abi diyor hep. Sürekli peşimizde zaten. Ne zaman geliriz bilmiyorum. Anne ne zaman geliriz biz sonra?"


Kıvanç, Yine soruları peş peşe sıralamaya devam ederken, Münevver hanım yanlarına gelmiş ve oturmuştu.


"Çok tatlı bir çocuk maşallah. İyi yetiştirmişsin kızım."


"Teşekkür ederim Münevver Hanım. Elimden geleni yapıyorum."


"Kıvanç için her hangi bir konuda bir şeye ihtiyaç duyduğunda artık biz varız. Yaman burada olmasa bile bize ulaşabilirsin. Tamam mı kızım? Her konuda sana destek oluruz.''


"Çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Artık büyüdüğü için çok fazla sıkıntı yaşamıyorum. Ama tabi bu dediğinizi aklımda tutacağım. Endişeniz olmasın." diyerek normalde bu tip şeylere ihtiyacı olmamasına rağmen, yaşlı kadını geri çevirmedi ve kalbini kırmadı.


"Yemek hazırlattım belki kalırsınız diye. Bir şeyler yiyelim, öyle gidersiniz."


"Çok teşekkürler ancak gitmemiz gerek. Merve'yi bütün gün yalnız bıraktım ve gidip yardım etmem lazım. Başka bir zaman inşallah."


"Peki kızım. Çalışan birisin sonuçta. İşin gücün vardı ama yakın zamanda bekliyorum. İstediğin zaman gelebilirsin. Kapımız sana her zaman açık."

Münevver hanımın sıcaklığı Simgeyi mahcup ediyordu. Yıllardır sakladığı Kıvanç yüzünden ona hiç kızmamış olmasını başta hayretle karşılamıştı. Sonrasındaysa hayranlığına dönüşmüştü duyguları. Çok samimi ve sıcak tavırları olan neşeli ve iyi kalpli bir kadındı Münevver Hanım. Onu suçlamak yerine evinin ve kalbinin kapılarını açmıştı. Aslında tüm aile öyleydi. Uzaktan onları seyrettiği sürece kalbinde sızlayan sancının nedeni hem Kıvanç'ın böyle bir sevgi ve ilgiden yoksun kalışına neden oluşuydu, hem de tüm bu insanların Kıvançla geçirecekleri zamanlarını elinden almış olduğu gerçeğiydi.

Yamana dönerek, "Kalkalım mı artık?" dedi. Yaman baş hareketiyle onu onaylayarak yavaşça ayağa kalktı ve "Görüşürüz fıstığım." Dedi ve teyzesine sarıldı. Teyzesi ona sarılırken kulağına "Canım oğlum. Sakın bırakma onları. Senin altın madenin onlar. Sakın bırakma." diye fısıldadı ve geri çekildiğinde gülümsedi.

Herkesle vedalaşıp yeniden minik arabalarına bindiklerinde arkalarından bir de su döktürmüştü Münevver Hanım.

"Gerçekten harika bir teyzen var Yaman. Bu kadar güler yüzlü ve samimi bir kadın insan olması harika. Kıvanç, sen de sevdin mi Münevver Hanımı?" diye sordu oğluna Simge.

"Mümmemev nene çok komik anne. Mehmet dedeye İhtiyar diyor sürekli."

"Eğlendim mi bakalım?" diye soran bu kez Yamandı. "Yeniden gelmek ister misin?" Sorusuna Kıvanç şevkle, ''Evet, hep gelelim biz. O ablanın oğluda gelir belki, arabalarımla oynarız. Anne arabalarımı getirebilirim miyim sonra?  diye yanıt vermişti.

Kıvanç, hayatına yeni giren YAMAN'la birlikte onun akrabalarıyla tanışmayı hiç yadırgamamış, aksine çok hoşuna gitmişti. Çevresinde insanlar olmasından özellikle hoşlanan bir çocuktu. Böylesi kalabalık bir aile ile karşılaşan belkide başka bir çocuk olsaydı, korkar ve huysuzluk çıkartırdı. Ancak o herkesle tanışmış ve her birine kendini sevdirmişti. Sonrası için planlar yapacak kadar yakınlık kurmuşlardı bile.


Yaman yola çıktığında, eve dönmek yerine dükkana gittiler. Simgenin önce eve gidelim. Sen arabanı alırsın, bizde oradan dükkana geçeriz demesine rağmen, ''Ben taksiyle gider alırım. Önce sizi dükkana bırakalım. Hem merak ediyorum işyerini'' dedi ve Simgeden aldığı yol tarifiyle dükkanın gittiler.


Henüz Merve gelmemişti ve kalfaları Müge, Kıvanç'ı görür görmez koşarak yanına gitmiş ve kapının önündeki masada onunla oynamaya başlamıştı. Müge,  Kıvanç'ı oyalarken Simge, Yamana içeriyi gezdirmiş ve neler yaptıklarını anlatmıştı. Şanslarına bugün etkinlik yoktu ancak Merve bir görüşme için Xo otelde bir çiftle görüşmeye gitmişti.

"Çok güzel bir yer. Pastanecilikle çiçekçiliği birleştirmek harika bir fikirmiş. Tebrik ederim."

"Aslında tam pastanecilik değil ama temel olarak öyle denebilir. Parti organizasyonu ve catering işimiz. Pasta haricinde de şeyler hazırlıyor çünkü Merve. Tatman lazım. Harika bir aşçıdır."

"Eğer Ceyda'nın nişan yemeğinde yediklerimi Merve yaptıysa kesinlikle katılıyorum. Harika bir menüydü. İşim gereği pek çok yemeğe katılıyorum biliyorsun. O gece yediklerim gerçekten enfesti."

"Bunu sevindim. Lezzete görsellik kadar önem veriyoruz çünkü. Karnın açsa hazırda ne var bakabilirim hemen."

"Teşekkür ederim. Teyzemde bir şeyler yedim biliyorsun. Akşam da uçakta bir şeyler atıştırırım acıkırsam."

"Peki, sen nasıl istersen. Akşam kaçtaydı uçağın?"

"Saat dokuzda. Biraz geç saate aldım ne olur ne olmaz diye. Epey vaktim var hala. Yemek değil ama bir kahveni içe.."

Sözünü tamamlayamadan kapının açılma sesiyle birlikte ikisinin de bakışları kapıya çevrildi ve gelen kişiyi görmeleriyle ikisi de ayrı ayrı şaşırarak;

"Onun ne işi var burada?" "Aa Cüneyt Bey, bu ne sürpriz!"

Tutkunun BedeliWhere stories live. Discover now