Bölüm 12

29.2K 1.1K 34
                                    

Simge eve döndükten sonra Kıvanç'ı yatırmış ve sonrasında parmakları yorulana dek cep telefonundan, çocuk velayeti ile ilgili Antalya'da yardım alabileceği avukat aramaya başlamıştı.

Dünya üzerinde en kalabalık meslek gruplarından biri olmalıydı ancak Simge neredeyse baktıklarından hiç birini yeterli bulmamıştı. Yaman'ın İstanbul'dan birini bu işe vekil atayacağından adı kadar emindi. İstanbul'daki her şey gibi avukatlarda oldukça gösterişliydi.

Kıvanç'ı riske atamazdı. Yamanla girişeceği mücadelede ona kazanması için fırsat bırakmamalıydı. Asla baba olmayacağım diyen adam iki gün içerisinde Kıvanç'tan oğlum diye bahsetmeye başlamış, üstelik onu tanımak istiyorum demişti. Bir kaç gün sonra onu senin elinden almak istiyorum neden demesin ki.

Birlikte bir avukat tutar, bu meseleyi anlaşmalı çözeriz dediyse bile Yaman buna yanaşacak gibi durmuyordu. O yüzden en iyisi kendisini güvende hissedebileceği bir avukat bulmaktı.

Merve'yle konuşup için döktüğü için kendisini öfkesinden bir parça kurtulmuş hissediyordu. Yamana söyleyemediği küfürleri dile getirirken, gözünde canlandırdığı o ukala surat ifadesi ve pişkin gülüşe gün olup gerçekten aklından geçen her şeyi söyleyebilmeyi istedi.

*******

Sabah Kıvanç'ı kreşe bıraktıktan sonra Merve'yle ortak kurdukları arka tarafı mutfak, ön tarafı çiçekçi olan mağazaya girdiğinde, burnuna dolan çiçek kokularını bastıran taze kahve kokusuyla gülümsedi.

İçerde mırıltıyla hazırlık yapan Merve'nin sesini duyduğunda kendisini bir kaç gün önceki kadar normal hissetti.

''Ben geldim'' diye seslendi arkaya doğru.

Arkadan gelen takırtılar kesilerek.

''Hoş-gel-diin. Kahve yaptım. Yanına da en sevdiğin sandviçten. İki dakikaya geliyorum''

''Oh. Kahve de mis gibi koktu.. Hadi acele et.''

Böyle karşılayan dostun olması güzel bir histi. Üzerimdeki karamsarlıktan sıyrılmasına neden olmuştu bu karşılayış birden.

En darda olduğu vakitlerde tanımıştı Merve'yi. Kıvanç karnında hızla büyürken, nice kapılar çalmıştı iş için. En sonunda sokaklarda avare avare gezerken, devren satılık bir çiçek dükkanı gördüğünde kalp atışı sekteye uğramış ve hem heyecanlanmış hem de umutlanmıştı. Dükkanı devreden kadının kızının yeni ortaya çıkan taze çiçek alerjisi, onu dükkanı devretmek zorunda bırakmıştı. Göz yaşları içinde onunla konuşurken, hayalinden kızı için vazgeçmek zorunda oluşunu anlattığında hem onun adına üzülmüş hem de doğacak çocuğu ve geleceği için endişelenmişti.

Neyse ki Kıvanç çok sağlıklı bir çocuk olarak doğmuştu. Doktorunun söylediğine göre, son zamanlarda çocukların neredeyse tamamı alerjik doğuyormuş ancak Kıvanç çok şanslıymış ve tabi Simge de öyle.

Merve pastacıydı. Butik bir pasta atölyesinin sahibiydi ve son dönede popüler olan canlı çiçekle pasta dekorasyonuna merak sarmıştı. Bu sebeple kurdukları bağlantı, neredeyse her gün yanına uğrayarak elinde o gün yaptığı pasta, kurabiye veya aklına her ne geldiyse, kapısını çalar ve

''Bak bakalım sence nasıl olmuş?'' der ve gözlerini dikerek ağzına attığı lokmayı takip ederek vereceği tepkiye göre menüsüne ekler veya tarifi değiştirir, yine olmazsa yırtıp atardı.

Düğün pastası tasarladığı için, gelen kişilerin tamamını çiçek ihtiyaçları için ona yönlendirdi. Bir süre sonra neden ayrı ayrı iş yapıyoruz ki. Birlikte gayet güzel işler başarabiliriz diyerek verdiği gazla yola çıkmış ve şimdiki işlerinin temellerin atmışlardı.

Tutkunun BedeliWhere stories live. Discover now