Bölüm 13

25.9K 1K 44
                                    

Cüneyt...

Öğle arası olduğu için herkes dışardaydı. Cüneyt, Resepsiyonda çalan telefona kayıtsız kalamayarak dahili telefondan bir kaç tuşa basarak aramayı kendine çekti.

-Tanyürek Hukuk Bürosu

*Merhaba. Benim bir avukatın yardımına ihtiyacım var. Ama öncesinde konunun uzmanı olup olmadığını bilmem gerekiyor.

-Hukuk büromuzda her konuda uzman avukat çalışmaktadır. Konudan bahsederseniz eğer size yardımcı olmaya çalışabilirim.

*Babalık davası ve velayet ama biraz karışık bir konu.

-Afedersiniz, isminizi öğrenebilir miyim? Hitap etmek açısından soruyorum.

*Simge ben. Simge Akkuş.

-Simge Hanım, dediğim gibi büromuzda çalışan avukatlarımızın hepsi işinin ehlidir. Özellikle velayet davalarında sizi tatmin edecek bir sonuca ulaşma konusunda yardımcı olacaklardır.

*Bakın ben her hangi biriyle görüşmek istemiyorum. Gerçekten bu konuda kaybedecek çok şeyim var ve risk almak istemiyorum.

-Endişenizi anlıyorum ancak böyle şeyler telefonda anlaşılmaz. Yüz yüze konuşmadan ne siz avukatın nasıl olduğunu anlarsınız, nede telefonda konuştuğunuz avukat size davanızı yüzde yüz kazanma ihtimali verir ki vermemelidir zaten. Konuyu bilmeden her davanın altına girilmez. O yüzden lütfen randevu ile gelerek, konunun uzmanı olan avukatlarımızdan biriyle görüşün ve bu şekilde karar verin. Beğenmezseniz davanızı vermek zorunda değilsiniz. Çayımızı içer ve gidersiniz.

*Benim o kadar vaktim yok beyfendi. Bugün o avukatı bulmak zorundayım. Oğlumun geleceği tehlikede!

-Velayet davaları çocukları tehlikeye atmaz. Biraz daha detaylı anlatır mısınız? Ne gibi bir tehlike var?

*Ben de sizin isminizi öğrenebilir miyim lütfen. İsmini dahi bilmediğim birine en büyük sırlarımdan birini anlatmak üzereyim çünkü.

-Çok afedersiniz. Benim hatam. İsmim Cüneyt Tanyürek. Aradığınız Hukuk bürosunun sahibiyim.

*Pekala Cüneyt Bey, telefonla ilk kez konuşuyoruz ama bir şekilde samimi olduğunuzu hissediyorum. O yüzden anlatacağım. Benim oğlumun babası iki, üç gün önce ortaya çıktı ve çocuğun nüfus kaydını kendi üzerine almak istiyor. O oldukça güçlü biri. İstanbul'da bir reklam ve organizasyon firmasının sahibi ve oldukça güçlü bağlantıları olan biridir.  Oğlumla ilgili eminim çok ünlü ve çok başarılı bir avukat tutmuştur ve benim karşısına zayıf çıkmamam gerekiyor, çünkü elindeki kozla oğlumu elimden almak isteyebilir. Eğer böyle bir şey yapmaya kalkarsa hazırlıklı olmak istiyorum.

-Konuyu az çok anladım. Güçlü bir baba ile mücadele etmek için güçlü bir avukat istiyorsunuz. Ancak kaybettirecek kozu söylemediniz.

*Ben ona bebeği aldırdığımı söylemiştim.

-Bu çocuğu elinizden almasını sağlayacak bir koz değil. Suistimal davası açabilir en fazla. Bu konu telefonla konuşulmak içim uzun bir konu. Eğer bugün saat iki de gelebilirseniz yüz yüze görüşerek tüm detayları bir araya getirir ve karşı tarafın neler yapabileceğini ortaya çıkarabiliriz. Şu kadarını söyleyebilirim, aradığımız o güçlü ve başarılı avukatla konuşuyorsunuz. Sizin davanızı bizzat ben üstleneceğim.

Telefonu kapattıktan sonra neden bu davayı kabul ettiğini düşündü. Zaten işi başından aşkındı. İşleri yetiştirebilmek için tüm personel yemeğe çıkmış olmasına rağmen, kendisi bir kuru sandviç ile geçiştirmiş ve önündeki dosyaları okuyarak notlar alıyordu. Üstelik kadının bahsettiği dava oldukça basitti. En fazla üç beş celsede sonuçlanabilecek basit aile hukuku işleriydi.

Belkide farklılığa ihtiyacım var dedi. Zorlu davalarla uğraşmak, monotonlaşan davaların arasında bu kadına umut vermiş olmak ona iyi hissettirmişti. Güçlü bir avukat olarak ihtiyacı olana elini uzatmak onun vicdani göreviydi. Bu düşünceyle gülümsedi.

Vicdani görevmiş. Hah.. İstanbul'dan bir avukatla kapışmanın vereceği heyecan ve değişiklik duygusuydu onu tetikleyen. Belki birazda kadının tatlı ses tonu..

Öğleden sonra, yaptığı telefon görüşmesi ve verdiği randevuyu unutmuş, uzun zamandır uğraşmakta olduğu sahtecilik davası ile ilgili müvekkiliyle görüşüyordu. Sonuca varmalarına çok az kalmıştı.  Camın ardındaki hareketle bakışları odaya doğru gelen Zehra ile arkasındaki kadına döndü. Eğer telefonda olmasaydı vauv diyebilirdi belki ama telefondaydı. Üstelik kadın kömür karası gözleri ile doğrudan ona bakıyordu. Öğle arasında yaptığı görüşme sonrası not alarak takibe alması için not kağıdını Zehra'ya vermişti.

Telefondaki müvekkil ile olan görüşmesini kısa keserek kapatması gerektiğini söyledi. O esnada kadın içeri girmiş ve hala doğrudan ona bakıyordu. Kalbinde bir heyecan peydah oldu. Kısa bir an için karşılıklı ayakta durdular. Cüneyt telefona olabildiğince çabuk kapatmak için kısa cümleler kurarken bir yandan hissettiği heyecanı isimlendirmeye çalışıyordu. Böyle bir kadın beklemediği için hem şaşkınlık hem de avukatınız ben olacağım dediği için keyifli hissediyordu.

*****

Endişeleri ile ilgili konuşurken sürekli elindeki çantayı sıkıyor ve peşinden saçını kulağının arkasına sıkıştırıyordu. Üstelik saçı olağanüstü düzgün görünürken yapıyordu bunu. Gergindi. Hem de çok gergin. Oğlundan bahsederken gözlerinin içi ışıldıyor ve dudağının kenarları hemen yukarı kıvrılıyordu. Çocuğun babasından bahsederkense tam tersi bir ifadeyle ona karşı duyduğu kızgınlığın izleri düşüyordu yüzünün herbir santimine.

Rahatlamaya ihtiyacı olan gerçekten endişeli bir anneydi. İki gün süresince düşünceler zihnine hücum etmiş ve oğlumu kaybedeceği endişesi zirveye ulaşmıştı. Onu rahatlatmak ve endişe edeceği kadar büyük bir mesele olmadığını söylemek gerçekten kendini daha iyi hissettirmişti. Oğlunu elinden alamazlar dediği anda onun yüzünde beliren rahatlama ve yüz kaslarının gevşeyerek gülümsemeye dönüşümü muhteşem güzellikte bir şeydi.

Güçlü bir avukat olarak zor durumdaki bu anneye yardım etmek gerçekten vicdanını rahatlatıyordu. Ve bu annenin karşılaştığı en güzel anne olmasıysa vicdan rahatlığından çok daha öte hisler hissetmesine neden oluyordu.

Devam edecek...

Tutkunun BedeliWhere stories live. Discover now