35

66.8K 3.5K 16.8K
                                    




Coldplay - O (Fly On)

*

Vücudumdan geçen ruhani bir histeriyle uyanmıştım. Kulaklarımda çiseleyen yağmurun sesi, henüz açmakta zorlandığım göz kapaklarıma ninni okuyor gibi camı dövüyor, bedenim sanki uykunun tatlı sıcaklığıyla ısınan çarşafın içine gömülüyordu. Uyumakta inat eden yanıma sokulup gözlerimi açmadan çıplak kalçalarımın altına kadar kayan yorganı çekiştirmek için zayıf bir hamlede bulunmuş, fakat uyku sersemliğiyle üzerime çekmeye gücüm yetmemişti. İnat etmemiştim. İçgüdüsel bir şekilde kolumu yanıma atıp bedenimin sanki bir alışkanlığı gibi aradığı sıcaklığa sokulmaya yeltenmiştim. Fakat daha kolumu atar atmaz buz gibi bir soğukluk elimi ısırmış, eş zamanlı olarak kulağımın arkasından sinsice üfleyen korku huzursuzca gözlerimi aralamama neden olmuştu.

Gözümü açtığım boşluk, bana bundan ne kadar nefret ettiğimi hatırlatır gibi sefilce gülerken bir süre nefesimi tutmuştum. Bundan nefret ediyordum. Bundan kesinlikle nefret ediyordum. Boş bir yatakta uyanmak, özellikle o yatak gecesinde Kim Taehyung'un teriyle ıslandıysa, kupkuru bir çarşafa elimi uzatmak en'im olan tüm nefretlerin başını çekiyordu.

Bir süre öylece gözlerim kapalı durmuş, ardından sırtüstü dönüp derince bir nefes vermiştim. Gözlerimi yeniden açtığımda gecesinde bu tavandan seyrettiğime yemin edebileceğim yıldızların günün aymasıyla birlikte göğe çekildiklerini görmem ise sanki dünün bir rüyadan ibaret olduğunu düşündürmüştü. Bir gecelik bir rüyaydı. Sıkıntılardan uzaklaştığım, tasaları unuttuğum bir gecelik cennet ayaklarımın altından kayıp gitmişti sanki. Gerçekliğin acımasızlığına gözlerimi aralamış, bir yerlerde pusuda bekleyen korkulara uyanmıştım. Bacaklarım ve kollarım yatakta rastgele saçalanmış, yorgan kasıklarımı saklarken Taehyung'un nerede olduğunu düşünüyordum.

Nihayet tembellikten kurtulan bedenimi doğrultmaya çalışırken kaslarımdaki sancılanmalarla yüzümü buruşturmuş, kendime daha nazik davranmak için bir süre kalçalarımın üzerinde beklemem gerekmişti. Çıplak bacaklarım yataktan sallanırken adeta bedenimi eşeleyen soğuktan ötürü tüylerim ürperiyordu. Dün gece banyodan sonra onun kucağına yerleşmiştim. Üzerimdeki tek parça bornozun kuşağı bacaklarımı ona araladığım vakit esmer parmaklarının arasında çözülmüş, çıplaklığım çıplaklığının mağlubu olmuştu. Giysilerim salondaydı. Şimdi kasıklarımı örten çarşaf hariç üryandım. Öylece ne yapacağımı düşünürken odada gezdirdiğim boş bakışlarım kenarda duran katlanmış iki parça kumaşa ilişmiş, bununla birlikte içime yayılan sıcaklık üşüyen bedenimi de sarmıştı. Dün gece bornozla birlikte salonda bıraktığım giysilerdi bunlar. Benim için katlamış olmalıydı.

Yataktan zar zor inip onlara ulaşmam sancılı bir serüvendi. Soğuk kaslarımı ıslak bir çimentoya işler gibi katılaştırmıştı sanki. Öyle ki hareket ederken zorlanıyor, belimi doğrultamıyordum. Katlanmış eşyalarıma kavuştuğumda pantolonumu üzerime geçirmiş, ardından tişörtümü elime alıp odadan çıkmıştım. Bir elimde tişörtüm, her teli bir tarafa dağılmış darmadağınık saçlarımı karıştırarak yürüyor, esneyip duruyordum. Hava kapalıydı. Bu yüzden evin içi günün ilk saatlerinde olmamıza rağmen olduğundan daha karanlıktı.  Yağmurun çatıya vuran çıtırtıları evin içerisinde mutlak bir huzurla dağılıyor, boş koridorun sessizliğine güzelce eşlik ediyordu. Huzur vericiydi. Soğuktu fakat sıcacık hissediyordum. Sanki sahiden evdeymişim gibi bir histi; sanki sahiden kendi evimde yürüyor, sıradan bir sabahı karşılıyordum.

İçeriye girdiğimde başta çıtırdayan ateş kulaklarımı doldurmuş, gördüğüm ilk şey içine atılan odunları henüz küllenmiş, yanan şömine olmuştu. Kapıdan içeriye adımladıkça genişleyen manzaram beni salondaki birkaç sabit eşyaya seyirci tutmuş, kanepelerin üzerindeki çarşafların tamamen söküldüğünü görmüştüm. Ardından bakış açıma masanın yanındaki mama kabından yiyen Yeontan dolmuştu. Varlığını unuttuğumdan bir an için yadırgamıştım fakat alışıyordum da. İçeride gezdirdiğim bakışlarım ansızın sabırsızca arandığım esmer bedene iliştiğinde ise ciğerlerime bir dolu soluk çekmem için beklemem gerekmişti.

grindhouse // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin