13

85.6K 7K 13.8K
                                    

The Weeknd - Die For You

*

Hayat, bir takım değişikliklere sebep olmamız ve o değişikliklerin tahmin edemediğimiz başka bir takım değişikliklere ayak uydurmaya çalışmamız kısır döngüsünde ilerliyordu. Zaman ise hiç etki edemediğimiz ve tüm çabalarımıza rağmen hiçbir şekilde ayak uyduramadığımız üzerimizdeki en büyük etkiydi. Zamanımızı da bir değişikliğe sebep olmak, bir değişikliğe ayak uydurmak ya da hiçbir şey yapmadan değişikliğin gelip bizi bulmasını beklemek gibi bilinçli ya da bilinçsiz üç seçenek arasından seçim yaparak harcıyorduk. Ancak zaman etkisinin zaten hali hazırda kontrol edilemezliğinin yanında, bir etki yaratabilecek değişimler arasında seçim yaparken de en verimli seçimi yapmanın ben de dahil birçok insan için düşünüldüğünden çok daha zor olduğunu farkediyordum. Bana kalırsa bunun en büyük sebebi ise kendimizi ve düşüncelerimizi zamanda yanlış konumlandırıyor olmamızdır.

Ve anlıyordum ki zaman her şeyin ilacı değil de bedeliydi.

Karşımdaki hiç tanımadığım adamın ağzından dökülen tek kelimelik endişenin zihnimde sızıntı yapmasının da en önemli etken olduğu kaçınılmaz bir gerçekti. Düşünüyordum fakat düşüncelerim bulunduğum zaman biriminden kaymıştı adeta.

Çok değil, yabancının bakışları benimle kesiştiği vakit ortama büyük bir sessizlik hükmetmişti. Sonunda konuşulmamış, Taehyung'un yaptığı işaretle söyleyeceklerinin hepsini yutmuştu. Sağlıklı düşünemiyor değildim. Aksine zihnim çoktan harekete geçmişti fakat düşüncelerim doğru konumlanmıyordu.

''Birileri,'' dedim sesimin sakin çıkması için özen göstererek, ''Birileri bana neler olduğunu anlatabilir mi acaba?

Taehyung konuşmamla birlikte bana dönmüş ardından dudaklarını dişleyerek yanında duran yabancıya işaret vermişti. Yabancı gözlerinden saklayamadığı endişeyle bir bana bir de Taehyung'a bakarak kapıyı kapatmış ve daha henüz dün uyuduğumuz yatağa doğru giderek sessizce oturmuştu. Ve ben bir açıklama bekliyordum. Birinden birinin bana söyleyeceği şeyi duymaya ihtiyacım vardı. Taehyung benden hariç her yere bakarken yüzünü görebilmek için yüzümü çevirmek zorunda kalıyordum.

''Evet,'' dedim sabırsızlığımın okunduğu bir tonla, ''Bir açıklama bekliyorum.''

Taehyung'un bakışları yeniden beni bulduğunda gözlerindeki o çözülmesi zor ifade bana değmiş ve afallamıştım. Bir şey saklıyorlardı. Ve tahminlerimin beni yanıltmayacağı şekilde Taehyung bunu çok profesyonelce saklayacak dahası bundan bihaber planlarına dahil olacaktım. Biliyordum. Taehyung bana hiç söylemeyecekti.

''Polisler.'' dedi basitçe omuz silkerek.

Söyledikleri ile sinirle gülmüş ve bakışlarımı tekrar ona çıkartarak yüzündeki o ifadeyle yeniden buluşmuştum.

''Polisler öyle mi,'' dedim sinirle. Artık öfkelenmemin yeri ve zamanının geldiğinden neredeyse emindim, ''Polisler.''

Taehyung başını hafifçe sallayarak bakışlarını bana dikmiş yüzümdeki öfkeye bizzat değmişti. Fakat renk vermeyip odadaki diğer yabancıya dönmüştüm. Onun da ağzından bir şeylerin dökülmeyeceği ortadaydı.

''Şaka mı yapıyorsun,'' Ciddileşerek söylediğim sözler öfkemi açık etmişti. Artık odaya hakim olan bir diğer şey öfkemin tatsız aurasıydı, ''Çocuk mu kandırıyorsun Taehyung, ne polisi?!''

Şaşırmıştı. Öyle ki hareketleri duraksamış, yüzündeki ifade donmuştu. Ama buraya kadardı. Artık ne olup bitiyorsa haberim olmalıydı. Günün sorumlusunun bu olay olduğundan neredeyse emin olmuştum artık. Ortada ne dönüyorsa Taehyung'un kanayan eliyle bağlantılıydı. Polis olayı tamamen palavraydı.

grindhouse // taekookWhere stories live. Discover now