14

80.5K 6.3K 11.9K
                                    

Troye Sivan - The Good Side

*

İlk kız arkadaşım, abartı duygularımın bir eseriydi. İnsanın en büyük hatalarından biri, hayatına giren ilk insanı geleceği gibi görmesidir. Muhtemelen daha önce hiç kız arkadaşım olmadığı için ve kızlara nasıl yaklaşacağımı bilemediğim için afallamıştım. Güzel yalanlar içinde yaşamak, daha önce yaşamış birisini ilki olarak görmek, hayatın kalbimize soktuğu acımasızlıklardan sadece biri. Çiçeğe alerjiniz varsa sevdiğiniz birine çiçek isimleri takamazsınız. Ben bunu çok geç öğrendim. Sevgilim benden ayrıldığında, dünyanın en abartı tepkilerini bir iki dakika içinde verip ardından sigara içmiştim. İlk sigaram değildi ama o gün abartı duygularımın hiçsizliğe kavuştuğu ilk sigaraydı.

Sigaraya ihtiyacım vardı.

Tam şu anda bir dal sigara hiç fena olmazdı.

Hayır, hayır. Sakın bunu Taehyung'dan ayrılıyorum diye kendimi iki edebiyata harmanlayıp oradan oraya savurmak için yaptığımı savunmayın. Böyle bir şey için değildi bu. Fakat insan psikolojisini inceleyen biri olarak söyleyeyim sigaranın yalnızca psikolojik bir yatıştırma objesi olduğunu savunan meslektaşlarımı kesinlikle kınıyorum. Sigara bir yerde yalnızca dumanı tüten nikotinden daha fazlası olabiliyordu. Mesela tam şu anda. Tam şu anda yanımdakilerden sigara istememek için kendimi sıkıyordum.

Dün gece Taehyung'dan ayrıldıktan hemen sonra Seokjin ve diğer adamla arabaya nasıl bindim havaalanına nasıl gittim hepsi kesik kesikti. Hepsinin farklı bir perdeden yaşamıştım. Taehyung gitmeden önce Seokjin ile kısa bir konuşma yapmış ardından alelacele arabaya bindirilmiştim. Nasıl geldim, güvenlik kontrollerinden nasıl geçtim hepsi bulanıktı. Yalnızca sabahın en erken saatlerinde Seul'e vardığımızı haber veren anonsun sesini işitebilmiştim.

Bir arabadaydık. Seokjin ve yanındaki adamın arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim, bir başka adamın arabasının içindeydik. Ve sürüyordu. Nereye sürdüğünü bilmiyordum fakat bir yerlere sürüyordu işte. Tahminlerim tepetaklak olmuştu. Tezlerim öyle bir sarsılmıştı ki ben daha ne olduğunu anlamadan Seul'e varmıştım. Yakalanacağım sanmıştım. Buna o kadar güçlü inanmıştım ki her şeyden elimi ayağımı çekmiş ve yalnızca uçak iner inmez bileklerime geçirilecek kelepçelere odaklanmıştım.

Fakat hiçbir şey olmamıştı.

Kimin arabası olduğunu bilmediğim araca sapasağlam binmiş yol alıyordum. Öncesinde ne olduğunu sormayın çünkü olay bundan ibaretti işte. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar hızlı olmuştu sanki. Ya da bu Seokjin'in hızına bağlı bir akıştı. Herif çok hızlı ve dikkatliydi. Korkuyor olmasını bir yere atacak olursak kesinlikle gölgeli işlerde payı olduğunu hamlelerinden çakardınız. Tıpkı benim gibi.

''Hadi gel.''

Düşüncelerimin arasına giren sesle birlikte arabanın durduğunu da farkedebilmiştim nihayet. O kadar dalgındım ki arabanın durduğunu ve önde tanımadığım iki adamın dışarı çıktığını işitememiştim. Seokjin bana doğru gülümseyerek bakıyordu. Başta sahte bir gülüş olduğunu savunan algılarımı mudur eden şefkat irislerimdeki kaygıyı ortadan kaldırmıştı. Sanki daha önce tanıdığı bir dostuydum ya da çok yakın bir arkadaşı. Bakışlarındaki şefkat buna tutunuyordu. Sanki daha önce de beni tanıyormuş gibi gülümsüyordu. Yüzündeki ifadenin samimiyetini anında bünyesine alan zihnim bakışlarıyla birlikte içimi ısıtmıştı. Onu sevmiştim. Bu sempati nereden geliyordu bilmiyorum fakat onu sevmiştim. Belki de biraz bana benzettiğim içindi. Bana benziyordu. Dün korkudan titreyen çocuk bana benziyordu.

Başımı hafifçe sallayıp son kez nerede olduğumuzu anlamak için kafamı cama çevirdikten sonra kapıyı açmıştım. Sabahın ilk saatlerinin soğuğu ve temiz havası bedenime çarparken titremiştim. Etraf yabancıydı. En azından Taehyung'la olduğum süredir görmediğim farklı bir mekandı. Büyük bir eve açılan bahçe mevsimden budanmış çimlerle kaplıydı ve henüz daha yeni budanmış olmalı ki rüzgar her yanımdan uçup gitse burnumu dolduran kokusu başımı döndürüyordu. Ev kimindi bilmiyorum. Doğrusu nerede olduğumu bile kavrayamazken bunu bilmek epey tuhaf olurdu. Dağlık bir alanda olduğumuzu tahmin ediyordum. Geçtiğimiz yollar boyunca sürekli ağaç görmüştüm ve yollar hep bozuktu. Sürekli çukurlara girip çıkmaktan midem alt üst duruma gelmişti. Etraftaki ağaçlara da bakacak olursak emin olduğum bir şey daha vardı ki ormandaki canlıları bir kenara atacak olursak burada nefes alan tek canlı organizma bizlerdik.

grindhouse // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin