10

91K 7.3K 13.6K
                                    

Rayland Baxter - Bad Things

*

Bazı tutkular ancak benzerimiz olan insanlarla yaşanır. Bizim kadar tutkulu olanla, bizim kadar kötü olanla, bizim kadar aç olanla. Sahip olmak isteyenle, savaşanla, vahşi olanla... En az benim gibi olanla. Çünkü bir ateş ancak başka bir ateşle büyür.

Kim Taehyung'la da böyle miydi bilmiyorum.

Onunla bir tutkunun iki valsçısı olmak garip geliyordu. Her öpücüğün sonu tutkuya tutunuyor dahası tutkunun savsak adımlarını tenimin üzerinde usul usul hisliyordum. Bu tam olarak tutku muydu onu da bilmiyorum. Fakat bildiğim şey bedenlerimizi birbirine yakın tuttuğumuz vakitlerde arada oluşan dengenin salt tutku olmayışıydı.

Bir şeyler paylaşıyorduk.

Onun teninden benim tenime köprü olan bir şeyler vardı.

Bu sanki bir nevi kanaldı. Konuşamıyorduk. Ağzımızda sızlanan günahları birbirimizin dudaklarına aktarıyor dokunuşların derdini dinliyorduk. Kim Taehyung'la sağlıklı iletişim kurmak oldukça güçtü. Bunu güçleştiren etken ise yine bendim. Onunla konuşmak istemiyor, sesini duymaya tahammül edemiyor fakat bedeni ne vakit meridyenime sızsa adım adım ona ilişiyordum.

Birbirimize benzemekten korkuyordum.

Paylaştığımız tutkunun, bilmediğim ama varlığından emin olduğum zevk zamazingolarının bu köprüde sallanıyor oluşu endişelendiriyordu beni. Onunla yasak şeyler yapma fikri bile muazzamken yasak olduğunu kabul edememek korkunçtu.

Ona benzemekten korkuyordum.

Omzuma süs olan tutamların tenimdeki dansını seyre dururken ılık nefesinin git gellerini boynumda hisliyordum. Az evvel uykuya dalmış başı usulca omzuma yer etmişti. Ben ise onun düzenli soluk sesiyle uçağın karanlık koridoruna bakıp düşünüyordum.

Yanlış yapıyorduk.

Yanlış yapıyordum.

Kanuna teslim olup bu saçmalığa derhal son vermem gerekiyordu. Fakat bu fikir zihnimde ne vakit oyalansa gözlerimin önüne Hoseok düşüyor ve ben tüm o fikir çerçevesini kırıp yerine farklı stratejiler yerleştiriyordum. Fakat olmuyordu.

Boka batmıştım.

Şimdi kanuna teslim olsam da Taehyung'un söyledikleri kulaklarımda çınlarken bunu yapmak oldukça güç olurdu. Belki yalan söylüyordu. Onca bilgiye nasıl eriştiği şüpheli ve tartışılırdı. Fakat bu fikir bir saat evvel zihnimden pasaportu ve kimliği görevlilere teslim ederken sallanarak düşmüştü. Hatta sallanmakla kalmamış tuzla buz olan parçalara topuklarımla basmış ve idraka kapılarımı sonuna kadar açmıştım.

Kim Taehyung benim tek çaremdi.

Onunla buraya kadar yol katetmiş oluşum da bundandı belki de. Teknik olarak düzen benim kurallarım çerçevesinde dönmüyordu fakat yakalanmamıştım. Yakalandığımda kanun içime üç beş soluk yerleştirmeme müsaade etmeden kelepçeleri takar ve yıllarca süründürürdü. Onunla gelmiş olmak enteresan bir şekilde doğru hissettiriyordu.

Ona muhtaç olmuş olma fikri ne derece çılgına çevirse de olay bundan ibaretti. Ona mecburdum. Spesifik bir şekilde bunu dillendirmek ona kudret sağlıyor olmalıydı. Bu yolculuktan sonra her fırsatta kelimelerini bu yönde seçeceğinden de emindim.

Fakat korkaktım.

Hoseok'u tüm bu olanlarla tek başına bırakmıştım. Tüm o karmaşaya girecek gücüm de yoktu. Korkak herifin tekiydim. Benim için gözünü kırmadan ateşe yürüyecek bir adamı tüm o baş ağrısıyla baş başa bırakmıştım.

grindhouse // taekookWhere stories live. Discover now