9

94.1K 7.6K 18.9K
                                    

The Weeknd - Kiss Land

*

Hiç hayatın kontrolü konusunda kesinti yaşadığınız oldu mu? Bir yerde hata verip boşlukla burun buruna geldiğiniz ya da direk o boşluğu bire bir yaşadığınız? Sanki herşey kontrol altındaymışta kumsala vuran dalgalar gibi bütün kontrolü alabora eden bir kuvvet tüm sistemi işgal etmiş gibi. Bu zil zurna sarhoş olup geceyi uçuk bir gündemle kapamak sabahına ise büyük bir boşlukla uyanmakla eşdeğerdir. Hiçbir şey hatırlamıyor dahası müthiş bir baş ağrısıyla güne gözlerinizi aralıyordunuz. Sanki dün hiç yaşanmamış ama siz başınızdan bir araba dolusu darbe almışsınız gibi.

Hayatın ipini elimden düşürmüştüm.

Kafayı bulmamıştım fakat muazzam bir baş ağrısı iki şakağımın arasında sızlanıp duruyordu. Zihnimin sonuca giden merdivenlerini tırmanırken ayağım boşluğa gelip duruyordu. Merdiven basamaklarını yerinden sökmüşlerdi sanki ve ben adım attıkça olduğum yerde sayıp duruyordum.

Algılayamıyordum.

Son iki günde başımdan geçen olaylar akıl sağlığımı yitirmem için mükemmel dizayn edilmişti ve elbette ki buna karşı savunmasız kalan algılarım yeteneğime kem vurup duruyordu. ''Sonunda,'' diyordum, ''Sonunda aklımı yedim.''

''Söylediklerimi anladın mı?''

Taehyung'un ses tellerinden tırmanıp perdeme sıçrayan tınıyla birlikte birkaç dakika için zihnimi tamamen kapamamak adına çektiğim perdeyi aralayabilmiştim.

''İçeriye gireceğiz ve valizleri banttan geçireceksin. Ben de o sırada biletleri ve pasaportu kontrol ettireceğim.''

Suratına alık alık bakmaya devam ediyordum. Kulağımda bir çınlama baş göstermişti ki bunun da öfkeden ya da heyecandan kaynaklandığının gayet tabi farkındaydım.

En başından alalım.

Araba yolculuğu sırasında kahkaha atıp ciddiyetini sorgulamış ardından olan biteni tamamen kavrayarak çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştım. Tabi o ciddiyetin farkındalığından hemen sonra gelen ufak bir şok yoklamasına mağruz kalmıştım fakat orası mühim değildi. Taehyung herşey yolundaymış gibi davranmaya devam etmişti. Yüzüne salyalar sıçratıp saldırmaya yeltenen yumruklarımı bile umursamamış sanki onunla basit bir sohbet ediyormuşum gibi dinlemişti.

Üstelik küfür de etmiştim.

Yol kırk beş, elli dakika kadar sürmüştü. Bu sırada Taehyung'a ve diğerlerine arabayı durdurmaları için avazım çıktığı kadar bağırmaya devam ediyordum. Fakat bu durum kimsenin ilgisini çekmiyor olmalı ki hepsi müthiş bir dikkatle yola odaklanmış, bu yol boyu devam etmişti.

Sonrası mı?

Ah sonrası...

Gözümün önü kararmış ve arka koltuğa yığılmıştım ya, orası mühim değil.

Eh, tabi bu durum üç kere tekrar etti ama siz bunu da boşverin, gereksiz bir ayrıntı.

''Doktor,'' dedi tekrar perdemi aralayarak, ''Söylediklerimi anladın mı?''

''Siktir oradan.''

Ağzımdan acelesiz dökülen iki sözcükle birlikte yüzüme mimiksiz bakmayı sürdürmüş ve kendime gelmem için kendince müsaade tanımıştı. Hayır, ben buna müsaade demiyorum. Siz ne demek isterseniz deyin ama bunun adı ''Kendine gel yoksa şuracıkta boğazını sıkıp öldürürüm,'' demekti. Nereden mi anladım? Boğazının hemen solunda kalan damar ikinci bir organ gibi atıyordu ve bilin bakalım sıktığı yumruklarının hedefi kimdi?

grindhouse // taekookWhere stories live. Discover now