8

85.8K 7.6K 16.7K
                                    

Two Feet - Love Is A Bitch

*

Koluma giren bir sürü beden vardı. Hiçbiriyle bir şeyler başaramamıştım. Sekslerden zevk alamamak da değildi ama ne bileyim, olmasa da olur, yaşarım gibi geliyordu.  Başkalarının birçok duygularını hapsetmiştim odama; kilitlemiş ve asla çıkarmamıştım. Sevgi kelimelerini saklıyordum ve benden nasıl nefret ettiklerini izliyordum. Mutlu veya mutsuz anılarla dolu olması zerre önemli değildi; önemli olan şey, bir şeylerin yaşanmış olmasıydı.

Yorgan altı sevişmeleri, okşanmamış üyeler, yorgun bedenler... Hepsi aynı zamazingolardan ibaretti benim için.

Bazen yaşayamadığımı düşünürdüm.

Fakat son iki günde birilerinin dudaklarının arasında yaşadığımı hissetmek garip geliyordu.

Onun dudaklarının arasına sığınan dudaklarım yer yer yeşeren topraklar keşfetmişti. Aramıza uzanan köprüyü düşlemek tahrik ediciydi. En son sevişmemde de bu kadar zevk aldım mı diye düşünmeden edemiyordum.

İki gün geçmişti.

Koskoca iki gün medyadan ve haberlerden bihaber yaşamış evdeki üç yabancı bedenle aynı atmosferi solumuştum. Taehyung benimle o günki pek tutkulu öpüşmemizden sonra konuşmamıştı. Ara sıra Jimin -benimle tek taraflı olarak tanışmasında adını bahşetmişti,- ziyaretime geliyordu. Bana yeni kıyafetler getirmişti ve ben de en sonunda üzerimdeki transparan gömlekten kurtulmayı başarabilmiştim. Duş almak çok sancılı bir durumdu ki şöyle anlatayım; evdeki ısıtma sistemi berbattı. Hatta böyle bir şeyin icadından bu evi yaptıranların haberdar olup olmadıklarını bile merak ediyordum. Evin içi sıcak olmadığı gibi su da son derece soğuktu. Duş alana kadar kırk takla atmış, sonunda titreye titreye banyodan atabilmiştim kendimi.

Bir ihtimal şömine olduğunu düşünüyorsanız düşünmeyin. Çünkü yok. Yani kendimi banyodan çıktıktan sonra önüne atabileceğim bir şömine yoktu. Ben de en ilkel yöntemlerden birini uygulayıp battaniyelerin altına sığınmıştım. Fakat faydası olmamıştı. Çoktan soğuk burnumu ısırmış, şifayı kapmıştım.

Burnum akıyordu.

Jimin'le, geldiğim ilk günden beridir yaptığım doğru dürüst ilk iletişimimi gerçekleştirdiğim ve rica ettiğim peçetelerle burnumu tahriş ede ede siliyordum.

Battaniyenin altında kaymış ve titreyerek sarınmıştım. Taehyung gelmiyordu. İki gündür aynı çatı altındaydık fakat odama uğramıyordu. Hoş uğrasın da istemiyordum fakat en azından gelmesini beklemiştim. Sadece yemek masalarında yüzünü görüyordum.

İki gün içerisinde tam tamına beş buçuk kere kaçmayı denemiştim fakat siz zaten girişimlerimin başarı elde edemediğini bulunduğum konumdan anlamışsınızdır. Buçuğa gelirsek...

Gelmeyelim.

''İyi misin?''

İnce ses tonuyla sarındığım battaniyeyi göz hizamdan indirip bana adımlayan Jimin'e bakmıştım. Yüzünde inceden bir endişe vardı.

''Hasta olacağını söylemiştim. Keşke banyoya girmeseydin.''

''Daha fazla yıkanmasaydım küflenip fosil olacaktım,'' dedim burnumu çekerek. Burnum tıkalı olduğu için sesim garip çıkmıştı. ''En azından temiz ve huzurlu öleyim.''

''İnatsın cidden,'' dedi Jimin gülerek karşımdaki sandalyeye oturup, ''Taehyung sana zarar vermeyecek. Sok şunu kafana artık.''

''Diyelim ki bana zarar vermeyecek,'' dedim battaniyeyi üzerimden atıp doğrulmaya çalışırken, ''Başkalarına da zarar vermeyeceği anlamına mı geliyor bu?''

grindhouse // taekookWhere stories live. Discover now