Bölüm 58

3.7K 117 117
                                    


Herkese Merhabalar öncelikle...

Tembel bir yazar olunca ve ilham perileriniz size küsünce maalesef bölüm yazmakta oldukça zorlanıyorsunuz. Ne zaman başına geçsem bölümün silip silip tekrardan başlamak zorunda kaldım. Bölümü yazdım fakat büyük bir karışıklık olduğunu yayınlayacağım zaman fark ettim. Bu karışıklığı düzeltmeye kalksam daha çok bekleyeceğinizi bildiğimden bölümden sizi mahrum etmek istemedim. Zaten yeterince sizi beklettim. O karışıklığı düzeltebileceğim en kısa sürede düzeltip bölümü güncelleyeceğim ama büyük bir değişiklik olmayacağından emin olabilirsiniz. Uyarımı da sizlere sunduğuma göre sizi bölümle baş başa bırakabilirim:)

Herkese keyifli okumalar diliyorummmm....


58. Bölüm


"Hanımefendi, burası gördüğünüz üzere özel mülk! Öyle her elini kolunu sallayanı içeriye alamayız lütfen zorluk çıkarmayınız!"

Ayaklarım feci halde şişmişti ve çok fena acı çekiyordum. Üstüne üstlük Sevda'nın bu iki iri cüsseli adamla didişmesini dinliyordum bir saattir. Zaten uzun süren yolculuk iyice yormuştu bedenimi. Hangi akla hizmet dünyanın bir ucundan başka ucuna karnı burnunda bir şekilde gelmiştim ben! Hepsi Sevda'nın suçuydu! Beni de gaza getirip ilk uçağa atladığımız gibi kendimizi burada bulmuştuk.

Sevda hızlıca öne doğru atılsa da iri cüsselere çarparak geriye doğru sendeledi. Korkuyla öne doğru atılsam da "Siz kimsiniz ya? Burası benim evim diyorum sabahtan beri!" diye cırladığında olduğum yerde sabır dilenerek gözlerimi kapattım.

"Evime giremiyorum şaka gibi!"

Sevda robota bağlamış gibi sürekli söylenip duruyordu ve bu artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Sevda ve korumalara arkamı dönerek çantamdan telefonumu çıkardım. Hızlıca Mert'in numarasını tuşladıktan sonra bir iki adım uzaklaştım tartışanlardan.

Anında açılan telefonla bir an şaşırsam da cevap bekleyen Mert'i "Merhaba Mert..." diye cevapladım gözlerim kapalı bir şekilde. Kesinlikle çıldıracaktı!

"Masal.... Merhaba!"

Mert'in sesi telaşlı geliyordu. Bu kaşlarımı çatılmasına neden olurken gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Hemen kötü senaryo üretmeye başlamayacaktım. Bir şey olmamıştır mutlaka! Sadece onu aramam telaşlandırmıştır diye telkinlerde bulunmaya başladım içimden.

"Masal orada mısın?" Mert'in sorusu beni kedime getirdi anında.

"Şey evet buradayım. Biliyorum kızacaksın ama biz Sevda ile sizin evinizin önündeyiz. Türkiye'de... Kapıda korumalar var ve Sevda buraya herkesi toplamaya kararlı!"

Mert'ten cevap beklerken arada Sevda'ya dönüp bakıyordum. Boyuna posuna bakmadan nasıl o iki adama meydan okuyabiliyordu aklım almıyordu.

"Bekleyin Masal orada ben geliyorum. Sakın ayrılmayın bir yere!"

Tam cevap verecekken yüzüme kapanan telefonla şaşkınlıkla kalakaldım. Mert asla yüzüme telefon kapatmaz ve bu şekilde hemen tamam geliyorum diye geçiştirmezdi öylece! Bu işte büyük bir terslik vardı kesinlikle! Mert sanki bizim burada olduğumuzu biliyordu yoksa bana telefonda ne kadar tedbirsiz olduğumuzla ilgili bir sürü laf etmesi gerekiyordu. Ayrıca ağaçların ardında gözüken evin ışıkları da yanıyordu. Mert dışarıda ise bu evde kim kalıyor olabilirdi ki?

Yorgunluğum kendini baş ağrısına dönüştürmüşken doğru düzgün düşünemiyordum. Üstelik şişen ayaklarım feci halde acıyordu. Sevda'nın cazgırlığı da tam zamanını bulmuştu. Saçlarımı sinirle önümden çektikten sonra Sevda'ya doğru dikkatli adımlarla ilerledim. Sevda'nın koluna dokununca Sevda'nın sinirle kavrulan gözlerinin hedefi olmuştum. Beni görünce bir an için siniri hafiflemişti. "Ah aptal kafam! Masal bir sancın filan yok değil mi?" yorgun gülümsemem yüzüme yerleşse de gerçekten acı çekiyordum.

BAY EGO YIĞINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin