Bölüm 54

2.4K 90 31
                                    



Keyifli Okumalar...


54. Bölüm



Herkesin en dibi gördüğünü düşündüğü bir an vardır. Tamamen karanlığa gömüldüğü, ruhunun bir parçasını belki de büyük bir bölümünü kaybettiği... Mutluluğa kendini kapattığın hüzün denizinde kendini boğduğun... Evet, hepimiz umutsuz bu anı hayatımızda mutlaka yaşarız. Belki erken yaşta belki geç yaşta ama bu acı tecrübeden kaçışımız imkansızdır.

Çağrı bu acı tecrübeyi daha çocukken yaşamıştı. Hayatında en çok değer verdiği kişiyi kaybettiğinde derin bir karanlığa boğulmuş, sözde babası olacak o cani onun o karanlıktan çıkmasına engel olmuştu. Yıllarca o karanlıkta yalnız başına mücadele vermişti. En sonunda o karanlık onu tamamen ele geçirdiğinde onunla tanışmıştım. Ne kadar ikimizde istemesek de aşk laftan anlamıyordu. İkimizde savaşsak da aşka yenilmiş ayrı yollarda ilerleyen hayatlarımız tek yolda buluşmuştu.

Çağrı'nın karanlığıyla tanıştığımda korkmuştum. Bana çok yabancı olan o mükemmel duygulardan, hislerimden... İnsan en çok bilinmezlikten korkmaz mıydı zaten? Bende bana yabancı olan bu bilinmezlikten korkmuştum. Ama benim korkularım hep bencilceydi. Benim duygularım, benim hislerim, benim kalp kırıklıklarım. Hep kendi çekeceğim acıyı düşünmüş kaçmıştım. Çağrı hiçbir zaman benim gibi olmamıştı. O her zaman beni düşünmüştü. Onun tek korkusu onunla gelen kötülüklerden acı çekmemdi. Çünkü Çağrı karanlığını, o karanlığı oluşturan kirli geçmişini çok iyi biliyordu. Karanlığının acımasızlığını, geçmişindeki canavarların ne kadar cani olduğunu biliyordu. Tüm bunlardan beni korumaya çalışmıştı. Her şeyden beni uzak tutarak, kendisini sevgiden mahrum ederek benim acı çekmemi engellemeye çalışmıştı. Ama aşk tüm engellemeleri bozmuş, aramıza örülen tüm duvarları yıkıp geçmişti...

Filmlerde, kitaplarda bazı karakterler vardır. İlk izlediğinizde, okuduğunuzda ne kadar kötü bir karakter dersiniz. O role o kadar iyi bürünmüştür ki nefret bile edersiniz ama ilerledikçe aslında kötü olmadığını anlarsınız. Biraz dikkatle onların sevdiklerine zarar gelmesin diye kötü rolüne büründüklerini görürsünüz. Çevresindekiler zarar görmesinler, kendisi yüzünden canları yanmasın isterler ve tüm kötülüğü üstlenirler. Yeter ki sevdikleri güvende, mutlu olsun. Çağrı da bu gruba çok güzel bir adaydı. İlk tanıştığımızda onu ukala, bencil, serseri birisi olarak görmüştüm. Onunla konuşmak bir yana göz göze gelmemek için ayrı bir çaba sarf ediyorken elimde olmadan ona da çekiliyordum aynı zamanda. Bir insandan hem nefret edip hem de sürekli onunla olmak isteğini taşımak sağlıklı değil diye düşünürken bunun aslında aşk olduğunu bilmiyordum o zamanlar. Sadece ondan uzak kalmak için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordum. Çağrı ise dengesizliğiyle işi daha da karmaşıklaştırmıştı. O da benim yaşadığım ikilemi yaşıyordu. Bir yandan sevdiğinle birlikte olmak öbür yanda sevdiğinin acı çekmesini engellemek. Bunlar yazla kış kadar zıt şeylerken çatışma kaçınılmaz olmuştu. Her ikimiz de benim inadım, bencilliğim yüzünden acı çekmiş ayrı kalmıştık. Ne için gurur denen o duygu yüzünden. Şimdi sevdiğim adamı sonsuza kadar kaybetmiştim. Bir daha onu göremeyecek, onunla inatlaşıp onu sinirlendiremeyecektim. Hâlbuki böyle olacağını bilseydim onunla geçireceğim o kadar vakti heba etmezdim. Onunla sonuna kadar mutluluğu, huzuru, aşkı yaşardım. Onu yaşardım...

Benim dibi gördüğüm an işte aşkımı kaybettiğim zamandı. O mükemmel adamı toprağa gömdüğüm an. Onun toprağa gömülmesiyle benim de bir parçam onunla birlikte o soğuk toprağa karışmıştı. Hayat sevincim, yaşama sebebim kalmamıştı. Kendimi kaybedene kadar ağlamıştım. Belki gözyaşlarım içimdeki yangını söndürebilir diye... Hiçbiri bu acıyı dindirmemişti, dindiremezdi de. O gün, sevdiğim adamın toprağa verildiği o acı gün Kenan denen canavar beni bırakmaya karar vermişti. Onun için bir önem arz etmediğimi söyleyerek bir hastane önüne fırlatmışlardı. Belki de en büyük hatasını yapmıştı kim bilir...

BAY EGO YIĞINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin