√ 38. BÖLÜM -Part 2-

21.1K 1K 36
                                    






Yüreğim hayallerini yaşayamayan, küçücük yaşta kendi isteği dışında büyümek zorunda kalan Fatoş için burkuluyordu. Bugün için kalbim buruktu. Bu olayların hiç yaşanmamasını isterdim. Deniz'in o illeti kullanmamasını ve Fatoş'un yanına gitmemesini isterdim.

Birisini severken karşımızdaki de bizi sevsin isteriz. Bazılarımız şanslıdır. Sevdiğin seni sever. Bazılarımız ise şanssız. Sen sevdiğinle kalırsın. Deniz sevsin istemişti. Ama o çocuk bilmiyordu ki, kimseye kendini zorla sevdiremezsin.Her aşkın karşılığı var mıdır? Bilemem...Ama bazı insanlar sever de gösteremez. Bazen zaman gerekir. Sadece sevmek gerekir. Sevdiğimiz, sevgimizi görsün isteriz ve bu yüzden beklemek zor gelir. Halbuki akışına bıraksak, hayat bizim için bazı şeyleri yoluna koyacaktır.

Bakışlarım merakla benim üzerimde gözlerini gezdiren kuzenimi ve İpek böceğimi buldu.

"E anlat!" diye heyecanla konuşan İpek böceğimin her zaman böyle sabırsız olması ile gözlerimi devirdim.

"Olayın olduğu yerde bir orman var. Bu ormanda da her gece nöbet tutan bekçiler var. O gün bir bekçi, işten tamamen ayrılıyor. Onun yerine çalışacak bekçi o gece nöbet tutuyor. Tarık abi, oradan ayrılan bekçi. O gecenin ardından sabaha doğru oradaki kulübenin yedek anahtarını teslim etmek için geri dönüyor. Uçurumun kenarında iki silüet görüyor. İkisi yerde yatmış. İlk önce birlikte olmuşlar zannediyor. Sonra yerde.... hıçkırarak ağlayan Fatoş'u görüyor. Uzaktan izlemekle yetiniyor. Erkek silüetin telefonuyla uğraşmasından kısa süre sonra bir başka araba hızla uçurumun kenarına yaklaşıyor. Sonrası işte Dinçer denen şerefsiz Fatoş'la Deniz'i alıp acilen hastaneye götürmüş. Yani bu Fatoş'un anlattığı. Şerefsiz Dinçer delil karartmak için, Fatoş hamile kalmasın diye iğne yaptırmaya götürmüş. O geceye ait ne varsa yok etmeye çalışmış. Ama bir şeyi atlamış." Derin bir nefes alıp ben pür dikkat dinleyen İpek böceğim'e ve Çağla'ya bakıp devam ettim.

"Dinçer denen şerefsiz, ertesi gece ne olur ne olmaz diye adamlarına her yeri köşe bucak aratmış. Orada delil kalmasın diye. Sonra oradaki ormanı öğrenmiş bekçileri falan. Yeni bekçi de olayın yaşandığı gece olaya tanıklık etmiş. Dinçer'in adamları tehdit etmişler. Yeni bekçi de parayı kabul etmek için o gece işe başladığını söylememiş. Sanki uzun zamandır orada çalışıyormuş gibi davranmış. Aslında Tarık abi o gece sabaha doğru oraya gitmeseydi, o olay böylece kapanıp gidecekti. Tarık abi tüm gün orada Dinçer ve adamlarına belli etmeden uzaktan onların görüntülerini  telefonuna  kaydetmiş. Elinde bazı görüntüler var, bazı tehdit cümleleri var. Ama asıl kanıt Dinçer o sabah oradan Deniz'le ve Fatoş'la ayrılırken yırtılan kumaş parçalarını toplamayı akıl edememiş. Tarık abi, o kumaş parçasını saklamış. Bir de bir tanıdığı varmış. O hastanede çalışıyormuş. İşte üzerinde bulunan izlerden parmak izi falan buldurmuş. Üzerinde de sperm bulguları varmış. Aslında Tarık abi bu olayın hep takipçisiymiş. Hiç ses seda çıkmayınca el mahkum, kendi hayatını riske atmamak için susmuş."

"İyi ki sen çıktın karşılarına." diyen İpek böceğime küçük bir gülümseme gönderdim.

"Magazinde hep o şerefsizin adı geçerdi. Bayağı bir ünlü kendisi. Devran Hanım'ın butiğine her gün farklı bir kız arkadaşı gelir dedikodu çıkarır. Anlayacağınız bayağı zampara şerefsiz."

"İşte şerefsiz her yerde kendini belli ediyor."İpek böceğim'le Çağla'nın fikir alışverişinde bulunmasına dahası iyi anlaştığını görünce içimi bir mutluluk kapladı.

"Neyse ya sen devam et." İpek böceğimle, Çağla bir süre kendi aralarında Dinçer'e laf soktuktan sonra Çağla'nın bana dönerek söylediği cümlenin ardından anlatmaya devam ettim.

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin