PRENSES ATLANA ' NIN OĞLU

572 33 3
                                    

    Sonunda yeraltında akan bir nehrin önüne geldik. Nehir gitmemiz gereken yolun önünü kapatıyordu. Gally bana baktığında ne istediğini anlamak zor değildi. Neremit beni sırtından indirince topallayarak nehrin önüne geldim. Ellerimi kaldırıp  neremitlerin geçebileceği büyüklükte nehri ikiye ayırdım. Nehri kontrol etmek zor değildi ancak gücüm az olduğundan beni çok yoruyordu. Herkes geçince sıra bana gelmişti. Mina her ihtimale karşı kumandayı hazırda bekletiyordu. Düşündüğü şeyi şuan yapacak kadar aptal değildim. Doğru zamanı kollayıp o kumandayı alıp gidecektim buradan. Karşıya geçtiğimde nehrin normal akışına devam etmesine izin verdim. İri neremit beni tekrar sırtına aldı. Saatlerce süren yolculuk uçurumda son bulmuştu. Aşağıya baktığımda karanlıktan birşey görememiştim ancak aşağıdaki suyu hissedebiliyordum. Burası yeraltındaki su kaynaklarının geldiği yer olmalıydı. Gözlerimi kapayıp dinleyince suyun kayalara çarpma sesi geliyordu kulağıma. Mina neremite beni kayaların üstüne koymasını söyledi. Neremit beni sırtından indirip kayalara oturttu. Başımda kimse beklemiyordu , zaten gerekte yoktu. Bu bacakla biryere gidemezdim. Mina ' dan daha kısa bir neremit elindeki çantayla önüme oturdu.
- Pantolonu dizine kadar sıyır.
Dediğini yapıp pantolonumu dizime kadar sıyırdım. Neremit çantasından çıkardığı tuhaf şeyi bacağıma sürdü. Kokusu çok tuhaftı. Ne iyi ne de kötü diyebileceğim bir kokuydu. Daha sonra elime bir odun parçası tutuşturup ağzıma koymamı istedi.
- Bunu dişlerinin arasına al.
-Ne için ?
- Birazdan berbat bir acı yaşayacaksın da ondan.
Odunu dişlerimin arasına aldığımda bacağımda yanma hissi oluştu. Yanma hissi daha da kötüleşince inlemeye başladım. Mina elimi tutunca itiraz etmedim çünkü birşeyleri sıkmaya ihtiyacım vardı. Acıdan onun elini sıkarken şikayet etmiyordu. Sonunda acı bittiğinde bacağımı kımıldatamadığımı farkettim.
- Neden hareket ettiremiyorum ?
- Geçici birşey endişelenme.
Dediği gibi bir süre sonra bacağımı rahatça hareket ettirebiliyordum. Gally ve Mina yanıma geldiklerinde bacağımdaki şeyi siliyordum. Sildikten sonra tekrar pantolonumu düzeltip geri yaslandım. İlk konuşan Gally oldu.
- Birazdan saldıracağız hazır mısın ?
- Ne yaparsanız yapın beni ilgilendirmez.
Mina kumandayı çıkarıp imalı imalı bana baktı.
- Emin misin ?
Bende ona aynı bakışı atıp cevap verdim.
- Fazlasıyla.
- İyi o halde.
Mina düğmeye basınca acıdan iki büklüm oldum.
- Savaşacak mısın ?
- Hayır...
Mina kumandadaki değeri yükseltince acı iyice arttı. Çığlık atamıyordum.
- Savaşacak mısın !?
- Asla...
- Lanet olsun !
Düğmeye basıp acıyı bitirdiğinde derin derin nefes aldım. Ter içinde kalmıştım. Mina öfkeyle giderken Gally beni izliyordu.
- Kızımı hiç böyle görmemiştim. Şimdi seni nasıl ikna edeceğim ?
- Unut bunu.
- O zaman seni öldürmeliyim. Bana can sıkıntısından başka birşey vermedin.
- Beklemen hata.
- Şaka yapmakta yasak olmuş. Seni neden öldüreyim ki , faydalanmak varken.
Böyle yapması beni daha çok kızdırıyordu.
- Delfinlerle savaşmayacağım. Neden ısrar ediyorsun ? Bırak beni.
- Orden ' a sana zarar vermeyeceğime söz verdim ama beni zorluyorsun çocuk.
- Orden mı ? Onu tanıyor musun ?
- Benim için savaş bende sana onun yerini söyleyeyim.
- Onu bulmak istediğimi de nereden çıkardın ?
- Ne yani krallığını Orden ' ın eline mi bırakacaksın ? Bana bak Percy , Orden ' dan , kutulardan , eski hayatından , Atlantis ' ten... Herşeyden haberim var.
Duraksadı. Cebinden bir harita çıkarıp önüme koydu.
- Bu haritayı görüyor musun ? Tam merkeze bak.
Merkeze baktığımda denizden başka birşey yoktu.
- Atlantis o denizin altında. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun ?
Kafamı hayır anlamında salladım.
- Dinle Percy. Dünya kara ve deniz olarak ayrılmaz. Kara ve deniz birdir. Poseidon ' un melez çocukları karayla deniz arasında bir köprüdür. Bu biraz da annenle ilgili.
İyice meraklanarak anlatmasını bekledim. Annemin Atlantis ile ne ilgisi olabilirdi ki ?
- Annen Atlantis ' in son kralı  Odin ' in kızıydı. Annen yarı insan yarı Atlantis ' li. Sen ve karadakiler onu Sally Jackson olarak biliyorlar. Atlantis onu Prenses Atlana olarak biliyor. Sen hem Poseidon ' un hem Atlantis ' in hemde insanoğlunun kanını taşıyorsun. Şimdi Atlantis ' i , annenin halkını ölüme mi terkedeceksin ? Bana katıl , birlikte delfinleri yokedelim ve seni bırakayım.
- Bunlara inanmamı mı bekliyorsun ?
Gally ' nin yüzünde öncekine benzer bilmiş bir ifade belirdi. Birkez daha benim bilmediğim birşeyi bildiği belli oluyordu.
- Mina , prenses Atlana ' yı getir.
Mina yanında annemle geri gelene kadar Gally ' ye inanmamıştım.
- Percy !
- Anne !
Ayağa fırlayıp ona sarıldım.
- Anne burada ne işin var ?
- Anlatacağım canım.
Gally ' ye dönüp konuşmaya devam etti.
- Atlantis ' e savaş mı açmak istiyorsun ? Ordularımın yüzde birlik kısmı kadar adamınla mı hemde ?
Gally abartılı bir şekilde selam verip karşımıza geçti.
- Bunu yapmayacak kadar akıllıyım prenses Atlana. Tek istediğim oğlunuzun delfinleri yok etmesi.
- Oğlumu hemen serbest bırakmanı emrediyorum zira Atlantis ' in öfkesini üzerinde istemiyorsan.
- Atlantis ordusunun buraya gelemeyeceğini ikimizde çok iyi biliyoruz prenses. Size basit bir teklifte bulundum. Percy delfinleri yok edecek ve buradan sağ salim gideceksiniz.
Şuan burada olanlar aklımın yerinde olup olmadığını sorgulamama neden oluyordu. Annem hala Gally ' ye bakarken bana birşey dedi.
- Dediğini yap Percy.
- Ne ?
- Delfinleri yok et.
- Hayır.
Annemin sert bakışları üstümdeyken onun bu yüzüyle ilk kez karşılaştığımı farkettim.
- Sana delfinleri yok et dedim.
- Onlar iyiler , bu zorbalar için iyi bir türü katletmeyeceğim.
- Ölmemi mi istiyorsun ?
Ona yalvarır gibi bakıyordum ancak sert yüzü ufacık yumuşamamıştı. Bunu annem için yapmalıydım. Yapmazsam onu öldürürlerdi. Gally araya girdi.
- Delfinler şuanda aşağıdaki sudalar. Tüm koloni aşağıda ve yokedilmeyi çoktan kabul ettiler. Yap şunu çocuk.
Masum bir türü yokedecektim. Bu vicdan azabı şimdiden kendini hissettirirken , onları yok ettikten sonra ne hale gelecektim ? Yavaşça uçuruma doğru ilerledim. Aşağıdaki suyun varlığı şuan daha çok hissettiriyordu kendini. Annem yanıma gelip elimi tuttu.
- Yapabilirsin. Sen Atlantis kralısın.
- Artık bundan emin değilim.
Annemin elini bırakıp odaklandım. Ellerimi kaldırıp suları etki altıma aldım. Deprem ve suyu aynı anda kullanacaktım. Birkaç saniye içinde heryer sallanmaya başladı. Aşağıdaki deprem burayı da etkiliyordu. Aşağıdan kulağıma gelen çığlıklar ağlamama sebep oluyordu. Aşağıdaki sesler kesilince depremi ve suyu durdurdum. O kadar büyük bir vicdan ağrısı çekiyordum ki ayakta duramadım. Dizlerimin üstüne çöküp bağıra bağıra ağladım. Annem beni ayağa kaldırıp sarıldı.
- Şşş sakinleş.
- Yok ettim... Ben yaptım...
- Başka şansın yoktu.
Annem benden ayrılıp Gally ' ye döndü.
- Çıkar şu tasmayı !
Gally Mina ' ya komut verince Mina tasmayı çıkardı. Ben çok hissizdim bu yüzden artık ağlamıyordum bile.
- Atlana , dostlarınız sizi mağarada bekliyorlar. Ve Percy yaptığın herşey için teşekkürler.
Neremitlerin hepsi halatlarla aşağıya inerken annem koluma girdi ve birlikte mağaraya gittik. Annabeth , Luke , Elena , Enzo , Nico... Hepsi buradaydı. Hepsi teker teker bana sarılırken Nico yüzüme bakamıyordu. Arkadaşlarımı bırakıp karşısına geçtim. Ona çok kızgındım. Başıma ne geldiyse onun ve ablasının yüzünden gelmişti.
- Sen beni buraya göndermeseydin o masumların katili olmayacaktım. Duyuyor musun Nico ? Beni bir katil yaptın. Mutlu musun şimdi ?
Cevap ver.
Nico hala birşey söylemiyordu.
- Cevap ver ! Mutlu musun dedim sana !
Luke ve Enzo beni tutup Nico ' dan uzaklaştırdılar.
- Mutlu musun !?
Yeniden ağlamaya başladığımda delfinlerin çığlıkları hala kulağımdaydı. Bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacağımı bilmiyordum. Herkes toparlandıktan sonra yeryüzüne dönmek için yola çıktık. Yol boyunca tek kelime etmedim. Çığlıklar beynimde yankılanırken ölmeyi diledim. Bir an önce ölüp herşeyden kurtulmayı...


YAZARDAN

Bugün izlediğim Aquaman filmini çok beğendimden bu bölümde Aquaman ' dan alıntı yaptım. Bugün bir bölüm daha gelicek. İyi okumalar.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIWhere stories live. Discover now