APTAL DEV

570 30 5
                                    

    Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ancak kanım hala borulardan akmaya devam ediyor. Beni uyuşturan yeşil duman da çoktan kayboldu. Gözlüklü kadın arada kapsülün önüne gelip beni kontrol ediyor. Bunu birkaç kez yaptıktan sonra son gelişinde kapsülün kapağını açıp beni çıkardı. Vücudum hala uyuşmuş olduğundan yarı baygındım. Enzo ' nun bağırışlarını duyabiliyordum ama sesi çok uzaktan geliyordu kulağıma.
- Percy ! İyi misin ? Ses ver !
Canavarlar beni bir yere yatırıp gittiler. Gözlüklü kadın tekrar yanıma geldiğinde elinde birşey vardı. Sırtımdan tutup doğrulmamı sağlayınca bana elindeki şeyi içirdi. Tadı güzeldi ve içtikçe içesim gelmişti. O şeyi içtikçe kendime geliyordum. Bittiğinde beni tekrar yatırıp gitti. Bir süre öylece dinlendim. Gözlerime tutulan ışıkla birlikte başıma ağrı girdi. Yeterince kendime geldiğimde görüşüm düzelmişti. Işığı tutan kişi gözlüklü kadındı.
- Nasıl hissediyorsun Poseidon ' un oğlu ?
- Kimsin sen ?
- Adım Amara ve düşmanın değilim.
- Bana pek öyle gelmedi.
- Şimdi tekrar kapsüle gireceksin , biraz daha kanına ihtiyacım var.
- Arkadaşım nerde ?
- O iyi merak etme. Zaten işim bitince sizi serbest bırakacağım.
Hem düşmanım olmadığını söylüyordu hemde kanımı sonuna kadar alıyordu. Bu kadının ne yapmaya çalıştığından birşey anlamamıştım. Bir süre sonra kendimi yeniden kapsülün içinde buldum. Amara ' nın bana içirdiği şeyden sonra kendimi daha iyi hissediyordum ancak yeşil duman yeniden gelmişti ve bir kez daha vücudumu uyuşturuyordu. İğneler kollarıma battığında bir tepki verememiştim. Öncekinden daha kısa süren kan alma işleminden sonra Amara kapağı açarak beni dışarı çıkardı. Bu sefer öncekinden de kötü haldeydim. Tadını beğendiğim şeyi birkez daha içirdiğinde bana iyi gelmişti ancak gözlerimi açacak halim yoktu. Amara elime bir şişe tutuşturarak kulağıma birşey fısıldadı.
- Bana çok yardımcı oldun. Yardıma ihtiyacın olduğunda üç kez adımı söylemen yeterli. Şimdi gitmeliyim , kendine iyi bak.
Amara gittiğinde Enzo yanımda belirdi. Yüzüme attığı sayısız tokatla beni uyandırmaya çalışıyordu ama gözlerimi açacak halim yoktu. Ve kendimi toparladığımda o tokatların acısını fena halde çıkaracaktım ondan. Üşümeye başladığımda vücudum titriyordu. Enzo ceketini çıkarıp üstüme örttüğünde ona diğerlerini bulmasını söyleyip uykuya daldım. Uyandığımda sanki gözlerimi yeni kapatmış gibi hissediyordum. Enzo ateş yakmış başında oturuyordu. Ona seslenmemle yanıma geldi.
- Enzo.
- Nasıl hissediyorsun ?
- İyiyim ben. Diğerlerine ulaştın mı ?
- Yoldalar. Gelirler birazdan.
Yavaşça yerimde doğrulduğumda gözüm karardı. Görüşüm düzelince yanımda duran şişeyi gördüm. İçinde Amara ' nın bana içirdiği şey vardı. Enzo şişeye baktığımı görünce şişeyi alıp bana uzattı. Tereddüt etmeden kapağını açıp içtim. Gücüm yavaş yavaş yerine gelirken kendimi daha iyi hissediyordum. Ancak hala bitkindim ve üşüyordum. İnsan , kanının neredeyse tamamı çekilince böyle hissediyordu heralde. Dışarıdan gelen seslerle birlikte Enzo ' ya baktım. Hançerini çekip sesin geldiği yere doğru gitti. Sonsuzluk gibi gelen bir sürenin ardından yanında Elena , Annabeth ve Luke ile birlikte geri döndü. Benimde içime bir su serpildi. Annabeth ve Elena koşarak bana sarıldığında Luke gayet sakin görünüyordu. Onunla da el sıkışınca Enzo başımıza gelenleri anlatmaya başladı. Anlattıklarını masal gibi dinliyordum.
- Percy ' nin gördüğü kadın gerçekmiş. Adı da Amara , bizi buraya o getirdi.
- Neden peki ?
Bunu soran Annabeth ' ti ve ses tonundan kızgın olduğu anlaşılıyordu. Enzo anlatmaya devam etti.
- Percy ' nin kanı için. Şuradaki kapsül onun kanını çekti. Bu yüzden bu halde. Amara Percy ' ye düşmanı olmadığını ve yardıma ihtiyacı olduğunda geleceğini söyledi.
- Hem kanını alıyor hem de düşmanı olmadığını mı söylüyor ? O sürtüğü bir elime geçirirsem.
Annabeth ' in bu hali gülmeme sebep oluyordu. Elena ' da ondan farklı değildi.
- Percy şimdi nasılsın ?
- İyiyim Elena , biraz üşüyorum sadece.
Gerçekten fena üşüyordum. Tenimde buz gibiydi , şuanda zombiden farkım yoktu. Luke koluma girince birlikte mekandan çıktık. Acilen birşeyler yemeye ihtiyacım vardı. Hızlıca taksiye atlayıp bir restorantta indik. Yemeklerimizi yiyince San Andrea körfezine kalkan bir otobüs bulduk. Yolculuk sırasında başımıza gelmeyen kalmamıştı. Otobüsün yakınına düşen yıldırım hepimizi korkutmuştu. Üstüne bozulan otobüste cabasıydı. Tüm yolcular otobüsü boşaltırken bizde yavaşça indik. Şöför ve yardımcısı tamirle uğraşırken yolcuların hepsi söylenmekle meşgullerdi. Şöför tamir işini beceremeyeceğini sonunda anladıktan sonra telefonla başka bir otobüs çağırdı. Ardından tüm yolculara başka bir otobüsün yolda olduğunu söyleyerek beklemeye koyuldu. Kök salmış meyve verecektim ki Annabeth biraz yürüyüş yapmayı teklif etti. Diğerlerini otobüsün yanında bırakıp yürüyüşe koyulduk. Bir süre sessizce yürüdükten sonra sessizliği bozan Annabeth oldu.
- Hala herşeyin değiştiğini düşünüyor musun ?
Bunu sorması beni şaşırtmıştı. Belliki birşey olmuştu yoksa Annabeth durduk yere bu konuyu açmazdı.
- Aslında hayır.
Tabiki de yalan söylüyordum ve Annabeth bunu anlamıştı , adım gibi emindim.
- Percy yalan söylemene gerek yok. Birşeylerin farklı olduğunun bende farkındayım.
Onun bunu söylemesi rahatlamama sebep olmuştu. Demekki değişen hayatımızın o da farkındaydı.
- Yani sende benim gibi düşünüyorsun ?
- Evet.
- Peki nasıl farkettin ?
- Bazı şeyler hatırlıyorum ama anlam veremiyorum. Mesela seninle olan bir fotoğrafımızın arkasına birşey yazdığımı hatırlıyorum. Eğer birgün gidersen darılırım sana... Devamı neydi ya ?
Devamını ben getirdim.
- Tut elimi hiç bırakma. Seninle güzel bu dünya.
- Evet buydu.
- Bak birsürü şey değişti , yaşımız bile. Ama nasıl düzelteceğimi bilmiyorum.
- Belkide düzeltmemeliyiz.
Yüzümü buruşturarak ona baktım.
- Ne demek istiyorsun ?
- Luke ölmüştü dedin ve şimdi yaşıyor. O benim abim gibi , ölmesini istemiyorum.
Annabeth ' in telefonunun çalmasıyla konuşmamız bölündü. Arayan Luke ' tu.
- Efendim Luke ?
- ...
- Ne oldu ?
- ...
- Tamam dayanın geliyoruz.
Telefonu kapatınca ne olduğunu sordum.
- Ne olmuş ?
- Canavar saldırmış. Acele etmeliyiz.
Annabeth ile koşarak otobüsün olduğu tarafa gittik. İnsanlar dört bir yana kaçışıyorlardı. Sis onlara canavarları göstermezdi ancak yinede korkutucu birşey görüyor olmalıydılar ki böyle kaçıyorlardı. Etrafa bakındığımda Elena ' nın dört kollu bir devden kaçtığını gördüm. Devin peşindende Enzo ve Luke koşuyordu. Koşarak Elena ve devin arasına geçtim. Aptal dev birşeyler sayıklıyordu.
- Gitme güzel kız. Lütfen gitme.
Elena ' ya baktığımda yüzünü buruşturmuş deve bakıyordu.
- Takıldı peşime gitmiyor.
- Tamam geride dur ben hallederim.
Dalgakıran ' ı çekip deve yöneldim.
- Ne istiyorsun ?
- Güzel kızı. Sende ona benziyorsun.
- O gözlerini oyduğumda birdaha güzel kız göremeyeceksin.
Dalgakıran ' ı ona savurduğumda kılıcım derisine girmedi. Kılıç bu aptal devin kalın derisine işlemezken onu nasıl alt edecektim ? Dört kolundan ikisiyle beni geriye savurup tekrar Elena ' ya doğru koşmaya başladı. Yerden kalkıp devin sırtına atladım. Aptal yaratık beni umursamadan hala kız kardeşimi kovalıyordu. Sırtında tekmeler savururken benden rahatsız olmuş olacak ki elleriyle beni yakalamaya çalıştı. Kocaman elleri beni yakalar yakalamaz yere vurdu. Tam üstüme basıp gidecekken kenara kaydım.
- Güzel kız gitme.
Bu aptal tarafından itilip kakılmaktan bıkmıştım. Elimi yere koyarak deprem yarattım. Dev oluşan devasa yarığa düşerken Elena derin bir oh çekti. Ancak bir sorun vardı. Luke ' ta o yarığa düşmek üzereydi. Yarığa doğru koşup Luke ' u kolundan yakaladım. Ne kadar yukarı çekmeye çalışsam da çekemiyordum. Aptal dev onu bacağından yakalamış aşağıya çekiyordu.  Enzo ' da bana yardıma gelerek Luke ' u diğer kolundan yakaladı.
- Çekin beni !
Luke ' un bağırışlarına aldırış etmiyordum çünkü zaten onu yukarı çekmeye uğraşıyordum. Annabeth ve Elena ' da birşeyler düşünmeye çalışıyorlardı. En sonunda Annabeth bir plan yaparak Elena ' ya bahsetti. Bizse hala Luke ' u yukarı çekmeye çalışıyorduk.
- Elena yarığın başına git ve deve güzel şeyler söyle.
Elena yüzünü buruşturarak Annabeth ' in dediğini yaptı.
- Bak geldim işte gitmiyorum. Şimdi onu bırakta ben geliyim yanına.
- Gel güzel kız , gel.
Aptal yaratık Luke ' u bırakır bırakmaz yukarı çektik. Daha sonra hızla oradan uzaklaştık. Bir süre sonra devin bağırışları kesilince yeni gelen otobüse bindik. Hava kararırken San Andrea körfezine doğru yol aldık.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIWhere stories live. Discover now