KAVUŞMA VE AYRILIK

537 29 4
                                    

Hayatımı değiştirenin Orden olduğuna eminim ancak bunu neden yaptığını hala anlayamıyorum. Diğer yandan eski hayatımı isteyip istemediğimden de emin değilim. Gün geçtikçe bundan vazgeçiyorum çünkü bu hayata alışıyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Yürüdüğüm yeraltı koridorunda yankılanan seslerle birlikte dikkatimi oraya verdim. Bir kız ve bir erkeğin tartışmalarıydı bunlar. Birkaç kez adımın geçtiğini duyduğumda seslere daha çok dikkat ettim. Sanırım kız Annabeth ' ti. Onun Annabeth olduğuna emin olunca sese doğru koşmaya başladım. Bu bacakla da nasıl koşuluyorsa artık ? Ufak bir mağaraya geldiğimde ses kesilmişti. İçeri girdiğim an birinin beni yere yapıştırıp üstüme çıkması bir oldu. Bunu yapanın Annabeth olduğunu görünce iyiki yapmış dedim kendi kendime. Annabeth beni gördüğünde şaşkınlıktan birşey diyemedi.
- Annabeth...
- Tanrılar aşkına yaşıyorsun !
Enzo buraya gel !
- Kimmiş ?
Enzo beni görünce yüzünde samimi bir gülümseme belirdi. Tabi Annabeth hala üstümdeydi ve bacağım iyice ağırmaya başlamıştı.
- Ayağa kalkmama izin verecek misin bilmiş kız ?
Annabeth hala üstümde olduğunu farkedince birden kalktı. Elini uzatıp kalkmama yardım etti ve kalkar kalkmaz bana sarıldı. Bende karşılık verdim. Ayrıldığımızda Enzo ' ya da sarıldım. Annabeth ne olup bittiğini öğrenme merakıyla bizi ateşin başına oturttu ve olanları anlatmamı istedi. En başından anlatmaya başladığımda arada bacağımın acısından yüzümü buruşturuyordum. Annabeth bunu farkedince bana ambrosia yedirdi.
- Nico beni yeraltına düşürdüğünde düştüğüm yerde bacağım bir kayanın altında kaldı. Günlerce o halde bekledim çünkü kayayı oynatmak mümkün değildi. Sonra benim yaşlarımda biriyle tanıştım , adı Tobias ' tı. Benimle sürekli sohbet eder konuşurdu ancak bir türlü yardım etmezdi. Sonunda bunun sebebini öğrendim. Beni kurtarırsa gideceğimden ve yanlız kalmaktan çekiniyormuş. Ona benimle gelebileceğini söylediğimde kayayı kaldırmayı kabul etti. O kayayla uğraşırken birileri geldi. Yeraltına ait bir tür , neremitler. Başlarındaki adam , Gally bana bir düello teklif etti. Kazanırsam bizi bırakacaklardı bu yüzden kabul ettim. Düelloyu ben kazanıyordum ancak hile yapıp beni etkisiz hale getirdi. Tobias ve beni esir alıp kendi inlerine götürdüler. Gally ona kölelik yapmazsam Tobias ' ı öldüreceğini söyledi.
Annabeth sözümü kesti.
- Kölelik yaptın mı peki ?
Başımı öne eğdim. Nedense bunu söylemekten utanıyordum. Annabeth ' in beni güçsüz biri olarak görmesini istemiyordum. Annabeth çenemi nazikçe kavrayıp başımı kaldırdı. Hala cevap bekliyordu.
- Evet Annabeth , yaptım.
Annabeth ' in yüzünde memnun bir gülümseme belirdi.
- Bunun için kendinle gurur duy. Tanımadığın biri için sırf sana yardım etti diye bunu yapman güçlü bir karaktere sahip olduğunu gösterir.
Enzo ' ya baktım. Katıldığını belli ederek başını salladı. Gülümsedim. Daha sonra anlatmaya devam ettim.
- Köleyken birkaç neremit benimle dalga geçiyorlardı. Hayatımda hiç bu kadar sinirlendiğimi hatırlamıyordum. Onlara hadlerini bildirdiğimde Gally bundan çok etkilendi ve savaşta yanında olmamı teklif etti. Düşman sürü delfinlerin Elena ' yı ele geçirdiğini söyledi ve bu yüzden kabul ettim. Savaş bitmişti ve benim sayemde neremitler kazanmıştı. Sonra Gally bana Elena ' nın hiç delfinlerin elinde olmadığını söyledi. Buna çok sinirlenip kendimi kaybettim. Sonra ortaya dört kız çıktı. Büyülü birkaç söz söylediklerinde , sözler bana acı çektiriyordu. Kızlar bana birşey dediler.
" Orden ' ın selamını getirdik Perceus. Yakında herşey başladığı yerde son bulacak. " dediler.
- Orden kim ?
- Anlatsamda inanmazsın Enzo. Zaten uzun mesele.
Annabeth Enzo ' ya uyarıcı bakışlar atıp bana döndü.
- Percy biraz yemek ye sonra da uyu istersen. Bizde diğerlerine haber verelim.
- Tamam.
Gerçekten açlıktan ve yorgunluktan kötü durumdaydım. Mağaranın duvarının önüne uzandığımda Annabeth çantasından çıkardığı örtüyü üstüme örttü. Elini tuttum.
- Gitme.
- Buradayım. Uyu sen.
Elini bırakmadan gözlerimi kapadım. Uykuya dalmam çok sürmemişti. Huzurlu bir uykudan Annabeth ' in sarsmasıyla uyandım.
- Percy uyan.
- Neler oluyor ?
- Neremitler.
Yerimde doğrulunca mağaranın dışından gelen gürültüleri duydum.
- Enzo nerede ?
- Gally denen adamı oyalıyor. Seni istiyorlar ve alamayacaklar. Bu yüzden gidiyoruz buradan.
Ayağa kalktığımda bacağımın ağrısından sendeledim. Annabeth kolumun altına girerek bana destek verdi.
- Neremitler çıkışın sağ koridorundalar bizde sol koridordan gideceğiz. Diğerleriyle orada karşılaşacağız.
- Enzo ne olacak peki ?
- Seni buradan çıkardıktan sonrası kolay. Gally seni çok istiyor. Onu nasıl bu kadar etkiledin ?
- Hey , bu kadar mükemmel olmak benim suçum değil.
Birlikte hızlı adımlarla mağaradan çıktık. Kendimizi duvara sabitleyip sol koridora yöneldik. Duvara sürtünerek gidiyorduk çünkü neremitler bizi her an görebilirlerdi. Gördülerde. Enzo onları depremle oyalamaya çalışırken biz Annabeth ' le koşmaya başladık. Enzo ' da bize yetişince kolumun altına o girdi. Annabeth önden bize yol gösterirken nermitler iyice yaklaşmışlardı. Bacağımın ağrısı dayanılamaz bir hal alınca onlara beni bırakıp gitmelerini söyledim.
- Annabeth sizinle işleri yok. Beni bırakıp gidin.
- Asla.
- Bana ihtiyaçları var zarar vermezler. Gidin !
- Kapa çeneni yosun kafa !
- Enzo bari sen beni dinle.
- Günlerdir ne çekiyoruz biliyor musun sen ? Şimdi seni bulmuşken bırakamayız.
Beni dinlemiyorlardı bu yüzden kafamdaki şeyi yapmak zorundaydım. Enzo ' yu Annabeth ' in yanına itip onlarla aramda bir su duvarı oluşturdum.
- Percy hayır !
- Gidin Annabeth , lütfen.
Enzo ' nun güçleriyle bana karşı koyması başımı ağırtıyordu.
- Enzo kes şunu. Gidin !
- Geri geleceğiz kardeşim.
Annabeth ' i alıp gittiğini anlayabiliyordum çünkü Annabeth Enzo ' ya küfürler saydırıyordu. Onlar gittikten sonra neremitler bana yetişip etrafımı sardılar. Gally sırıtarak karşıma dikildi.
- Sonunda elime geçtin çocuk. Delfinlerin seni benden önce bulmasından endişeleniyordum.
- Sıkıldım bu oyundan artık öldür beni.
- Öldürmek mi ? Onada sıra gelecek ama önce delfinlerin işini bitireceksin. Sen onların işini bitirince de tüm hazineleri bizim olacak.
- Onlara bu yüzden mi savaş açtın ? Hazinelerini almak için mi ?
- Ne sanıyordun çocuk ? Delfinlere karşı savunma yaptığımızı falan mı ? O iyilik meraklıları ölmeyi baştan hakediyorlar.
- Ölmeyi hakeden tek şey sizsiniz ve emin ol bunu zevkle sağlayacağım.
Gally sırıtıp arkasını döndü.
- Al onu Mina gidiyoruz buradan.
Mina önüme gelerek elindeki demir tasmayı boynuma takmaya çalıştı. Bileğini sertçe tutup dik dik baktım.
- O şeyi bana takmana izin vermem.
- İzin isteyen olmadı zaten.
İki neremit kollarımdan tutunca kımıldayamadım. Mina tasmayı boynuma geçirip bir kumanda çıkardı. Kumandaya baktığımı görünce açıklamaya koyuldu.
- Karşı koyarsan veya zorluk çıkarırsan tek tuşla dayanılamaz bir acı çekersin. Kumanda tasmaya bağlı ve artık sende öylesin.
Öfkeye kapılıp öne atıldım. Mina ' nın kumandadaki tuşa basmasıyla acıdan dizlerimin üstüne çöktüm. Bir zamanlar babamın çektirdiği acıya benziyordu , sesimi çıkaramıyordum. Gözümden akan bir damla yaşla Mina tekrar düğmeye bastı ve acı kesildi.
- Hala karşı koymayı düşünüyor musun ?
Kin ve öfkeyle ona baktım ancak cevap vermedim.
- Bende öyle düşünmüştüm. Ayağa kalk.
Ayağa kalktığımda önümden yürümeye başladı. Arkamdaki neremitin ittirmesiyle yürümeye koyuldum. Uzun bir yürüyüşün ardından bacağım yüzünden dengemi kaybedip düştüm. Bu kadar ağırması normal değildi. Mina yanıma eğilerek bacağıma baktı. Daha sonra Gally ' ye döndü.
- Baba bu şekilde devam edemez.
- Tamam , herkes dinlensin.
Mina bana su verip karşıma oturdu.
- Sandığının aksine sana acı çektirmek hoşuma gitmiyor.
Cevap vermedim. Kafamı çevirip duvara yaslandım.
- Yüzüme bak.
Bende bir hareketlenme olmayınca daha sert söyledi.
- Yüzüme bak !
Kafamı tekrar önüme çevirdim.
- Bana birşeyi ikinci kez söyletme.
Ayağa kalkarak önüme konserve koydu.
- Ye hadi.
- Aç değilim.
- Evet açsın. Şimdi ye.
Konserveyi alarak birkaç kaşık yedim. Kalanını bıraktığımda Mina göz devirdi. Bir süre öylece oturduktan sonra Gally gitme vaktinin geldiğini söyleyince herkes ayaklandı. Mina kalkmama yardım etmek için elini uzattığında ona bakmayarak kendim kalktım. İki neremit arkamdan ilerlerken topallıyordum ve sürekli geride kalıyordum. Beni sürekli ittirip söyleniyorlardı. Ancak elimde değildi , bacağım çok ağrıyordu. Mina yanındaki iri neremite beni sırtına almasını söyledi. Neremit beni sırtına aldığında rahatsızdım ancak en azından bacağımı kullanmıyordum. Yol bu şekilde devam ederken tek düşündüğüm Annabeth ' ti. Bana çok kızdığını biliyordum ancak onu tehlikeye atamazdım. Bir zamanlar dediğim gibi , o benim ömrüme bedel. Ve bunu hiçbirşey değiştiremez.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIWhere stories live. Discover now