YERALTINA DÜŞÜŞ

550 34 10
                                    

Planımın ilk aşamasını gerçekleştirmek üzere Bianca ' yı nehir kenarına çağırdım. Bundan şüphelense de gelmeyi kabul etti. Elena ile konuşup nehir kenarına gittim. Bianca benden önce gelmişti. Ona olan soğuk tutumumu sürdürecektim. Hemen hiçbirşey yokmuş gibi davranırsam planımı açık ederdim. Şüpheli bakışlarla beni süzüp konuşmaya başladı.
- Konuşmak istemediğini sanıyordum.
- Hala öyle ancak bunların bir son bulması lazım.
- Nasıl bulacağını biliyorsun. Benden uzak dur.
- Ne demek istiyorsun ? Asıl sen benden uzak dur.
Bianca bilmiş bir ifadeyle gülerken planımın suya düştüğünün farkındaydım. İçimden Annabeth ' in gelmemiş olmasını dilerken ağacın arkasından çıkan Annabeth ' i gördüm. Yüzündeki kızgın ifadeyle yanıma geliyordu. Çığlık atmak istiyordum , Annabeth bana artık asla güvenmeyecekti. Fırsatım olsa Bianca ' yı şuan da boğabilirdim.
- Bu kadar alçalabileceğini düşünmezdim.
- Annabeth... Hata yapıyorsun.
- Yaptığım tek hata sana güvenmekti.
Arkasını dönüp koşarak oradan uzaklaştı. Elena ' da bana üzgün üzgün bakıp Annabeth ' in peşinden gitti. Bianca ile yalnız kalmıştım ve içimde oluşan öfke gözyaşlarımın akmasına sebep oluyordu.
- Mutlu musun şimdi ?
Bunu gayet sakin söylemiştim ancak gözyaşlarım hala akıyordu.
- Doğrusunu söylemek gerekirse , evet.
- Eline ne geçti peki ? Bizi ayırmak sana ne kazandırdı ?
- Seni Percy , anlamıyor musun ?
- Beni hepten kaybettin Bianca. Yarın kamptan ayrılacağım.
Elimin tersiyle gözlerimi silip yürümeye koyuldum. Bianca bir anda koluma yapıştı.
- Hayır gidemezsin ! O kadar uğraştan sonra seni kaybedemem !
Ve beklenen hareket. Sevgili okuyucu ben Percy Jackson ' ım , bu çocuk oyununda Bianca ' nın beni alt etmesine izin verir miyim sizce ? Tabiki hayır. Annabeth ve Elena ağaçların arkasından gelirken Bianca neye uğradığını şaşırdı. Bu kısım planıma son dakka eklediğim bir kısımdı çünkü Bianca ' nın planımı öğrendiğinden haberim vardı. Az önceki yalan kavgamızı Bianca ' ya iyi yutturmuştum. Elena Annabeth ' i sıkı sıkı tutarken Bianca hala yaptıklarını inkar ediyordu. Annabeth Elena ' nın elinden kurtulur kurtulmaz Bianca ' yı yere yapıştırdı.
- Az kalsın bizi ayırıyordun ! Seni mahfedeceğim !
Bianca can çekişirken onu öyle bırakmak istiyordum ancak vicdanım elvermeyerek Annabeth ' i üstünden aldım. Bağıran bir çocuk sesiyle birlikte hepimiz kafamızı sesin geldiği yere çevirdik.
- Abla !
Bağıran Nico ' ydu. Gözü yaşlı bir şekilde koşarak Bianca ' ya sarıldı.
- Ablamdan ne istiyorsunuz ?
Kimse birşey söylemiyordu bu yüzden ben konuştum.
- Nico ablan kötü biri.
- Hayır ! Kötü olan sensin ! Buna pişman olacaksın !
- Ne demek istiyorsun ?
Nico ' nun tek el hareketiyle altımda kocaman bir yarık açıldı. Doğruca yarıktan düşerken tek duyduğum şey Annabeth ' in sesiydi.
- Percy !
Sonrası karanlık...

****************************

Annabeth hınçla Nico ' ya bağırdı. Bu küçük , savunmasız çocuk tek hamleyle Percy ' yi yeraltına göndermişti. Ona birşey olursa Nico ' yu onun elinden kimse alamazdı.
- Ablan bize tuzak kurmuştu ! Percy ' nin tek yaptığı tuzağı boşa çıkarmak oldu ! O masumdu , seni aptal !
Nico yaptığı şeyin hata olduğunu geç farketse de sonunda anlamıştı. Ancak hatasının farkına varmak Percy ' yi geri getirmeyecekti. Ablası başından beri Percy ve Annabeth ' i ayırmaya çalışıyordu. Nico bundan şüphelendiği halde yinede ablasını savunmuştu. Ve Percy şimdi belkide...
- Ben... Özür dilerim... Bilmiyordum.
Elena Nico ' yu yakasından yakalayıp bağırmaya başladı. Bir yandan da ağlıyordu.
- Onu geri getir ! Hemen !
- Nasıl yapacağımı bilmiyorum... Çok özür dilerim.
- Özrün onu geri getirmiyor ama !
Elena sinirlerine hakim olmaya çalışarak düşünmeye koyuldu. Öncelikle olanları Kheiron ' a anlatmalı sonrada kardeşini kurtarmak için bir plan yapmalıydı. Annabeth ' e bakınca onunda benzer şeyler düşündüğü yüzünden belli oluyordu. Göz ucuyla Bianca ' ya baktı. Hala yerde oturmuş timsah gözyaşları döküyordu.
- Bunun bedelini ödeyeceksin Bianca !
Elena Annabeth ' i de alıp büyük eve doğru koşmaya başladı. Kheiron gözü yaşlı bu iki melezi görünce kötü birşey olduğunu anlamıştı.
- Neler oluyor ?
Elena anlatmaya başladığında Annabeth onu dinledikçe ağlaması artıyordu.
- Bianca Percy ve Annabeth ' i ayırmak için tuzaklar kurdu. Percy başından beri masumdu ama hiçbirimiz ona inanmadık. En sonunda Bianca ' nın yaptıklarını ispat etmek için plan yaptık. Bianca yaptıklarını itiraf etti ancak Nico Percy ' yi yeraltına gönderdi.
Kheiron bu duyduklarına inanamamıştı. Percy henüz 17 yaşındaydı , yeraltında tek başına hayatta kalamazdı.
- Elena bana Luke ' u , Enzo ' yu ve Nico ' yu çağır , acele et. Annabeth sende biraz sakinleş , kurtaracağız onu merak etme.
Elena koşarak evden çıkarken Annabeth ' te sandalyeye oturup beklemeye başladı. Oyalandıkları her saniye Percy ' nin aleyhineydi. Ve Annabeth kendini suçluyordu. Percy tüm suçlamaları reddederken ona inansaydı şuan bunlar olmazdı. Kim bilir Percy şuan ne haldeydi ? Belki yaralıydı , belki de hayat mücadelesi veriyordu. Düşündükçe çıldıracak gibi olurken Elena peşinde Luke , Enzo ve Nico ile geri geldi. Elena durumu anlatınca Nico ' da bildiklerini ekledi.
- Ben sadece ablamı korumaya çalışmıştım. Özür dilerim , bunları yaptığını bilseydim asla böyle birşey yapmazdım.
- Senin bir suçun yok Nico. Tüm suçlu ablan.
Luke bunu söylerken Annabeth ona öfkeyle bakıyordu. Ve artık sabrı kalmamıştı.
- Kheiron neyi bekliyoruz , Percy ' nin yardımımıza ihtiyacı olabilir.
- Biliyorum Annabeth. Şimdi hepiniz yeraltına bir sefere gideceksiniz.
Elena sinirle Nico ' ya baktı.
- O bizimle gelmeyecek !
- Yanınızda bir Hades melezi olmadan yeraltına gidemezsiniz çocuğum.
Elena Kheiron ' un doğru söylediğini biliyordu bu yüzden fazla birşey demedi. Hızlıca büyük evden çıkıp yolculuk için hazırlık yaptılar. Yeraltına bilinen en güvenli giriş Hollywood olduğu için oraya gideceklerdi. Ve Percy için zamanla yarışmaktan başka çareleri yoktu.

****************************

Bacağımdaki acıyla birlikte gözlerimi açtım. İnanılmaz bir ağrım vardı. Acıdan gözlerim sulanıyordu. Bacağıma baktığımda kayanın altında kaldığını farkettim. Ancak tek sorun bacağımın üstündeki kaya değildi , kayaya doğru akan lavlardı. O lavlar bacağımı birkaç saniye içinde mahfedebilirdi ve bulunduğum yerden bakınca yavaşça üstüme doğru geldiğini görebiliyordum. İçimi bir korku sarmıştı. Kaya yerinden milim oynamazken kavurucu sıcak ciğerlerimi yakıyordu. Burası aynı Tartarus gibiydi. Ancak Tartarus ' ta olmadığımı anlayabiliyordum çünkü Tartarus ' a düşmek uzunca bir süre demekti. Muhtemelen yeraltındaydım ve burada canavarlar yoktu. Ancak bu korkmamalıyım demek değildi çünkü burada birsürü şeytani ruh vardı. Tamam beni yemezlerdi belki ama canavarlardan çok daha fazla acı çektirirlerdi. Bianca ' nın bana olan takıntısı yüzünden başıma ne işler gelmişti böyle. İçimden küfürler savururken bacağımdaki artan ağrıyla inledim. Sanki bacağımı kökünden koparıyorlarmış gibi bir ağrı hissediyordum. Bu şekilde daha fazla dayanamazdım. Kayayı defalarca oynatmayı denesemde milim kıpırdamıyordu. Bir anda aklıma cebimdeki birkaç paket ambrosia geldi. Bir tanesini çıkarıp yediğimde acımın bir kısmı geçmişti. Şimdilik diğerlerini saklayacaktım , ne de olsa yeraltındaydım yani Hades ' in ininde. Buda demek oluyordu ki başıma her türlü şey gelebilirdi. Hemen yanıbaşımda beliren cesetle birlikte çığlık attım. Aslında tam olarak ceset sayılmazdı çünkü sürünerek üstüme çıkıyordu. Ağzından boşalan kanlar üstüme gelirken kusmamak için kendimi zor tuttum. Sonunda üstümden inince derin bir nefes aldım. Ceset bir anda yokolurken de ağzım açık kalmıştı. Yüksek bir kahkaha sesiyle birlikte yerimde sıçradım.
- Yüzündeki ifadeyi görmeliydin !
Adamın teki kahkaha ata ata yanıma oturdu.
- Kimsin sen ?
- Adım Tobias , sen kimsin ?
- Percy. O cesedi sen mi gönderdin ?
- Ha o mu ? O bir halisünasyondu. Gerçek değildi yani.
Üstüme baktığımda kanın olmadığını gördüm. İçime bir rahatlama çökerken derin bir nefes aldım. Aldığıma da pişman oldum , ciğerlerim ağlıyordu resmen.
- Şey bana yardım edebilir misin ?
- Ne gibi ?
- Şu kayayı kenara itmek gibi.
- Peki bunu neden yapacakmışım ?
- Yardım etmek için.
Tobias birkez daha kahkaha atmaya başlayınca canım sıkıldı.
- Gülme !
- Komik ama.
- Komik olan ne ?
- Yardım istemen.
Gözlerimi devirip bacağıma baktım. Pantolonumun yırtılan yerinden derimdeki morluk görünüyordu. Bacağımın komple morardığına bahse girebilirdim. Tobias denen adam da hiç yardımcı olmuyor anca kafamı ütülüyordu. Burada tıkılıp kalmıştım ve lavlar üstüme gelirken yavaş yavaş ümidimi kaybediyordum.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin