GELECEKTEN İZLER

670 37 7
                                    

    Karşımda bana bakan bu kızı ilk kez görüyordum. Ama buna rağmen yüzü tanıdık geliyordu. Gözleri benimkiler gibi deniz yeşiliydi , saçlarıysa Annabeth ' inkiler gibi sarıydı. Annabeth ve benim bir kızımız olsa böyle olurdu muhtemelen. Bakışlarında benimkilerin aksine düşünce vardı. Benim gibi boş bakmıyordu. Birkaç adım öne gelerek hayretle beni inceledi. Sanki tanıyormuşta bu halime şaşırıyormuş gibi bakıyordu. Yaşı 15 ' i geçmemesine rağmen nasıl böyle çok bilmiş bakabiliyordu bu kız anlayamıyordum. En sonunda düşüncelerimden sıyrılıp konuştum.
- Merhaba , kimsin sen , ben neredeyim ?
Sorularımı duymazdan gelip arkasını döndü.
- Sana diyorum. Duymuyor musun beni ?
- Seninle konuşmam yasak baba.
- Ne ?
Doğru mu duymuştum ben , kız bana baba demişti. Altı yaşımda çocuk yapmadıysam bu kız benim kızım olamazdı.
- Hey ! Bana neden baba diyorsun ?
- Çünkü babamsın. Annem sana yosun kafa demekte çok haklı.
- Bak sen. Peki annen nerede ?
Bana imalı imalı bakıp cevap verdi.
- Çok soru soruyorsun baba. Şimdi dinlen biraz.
- Bekle ışıkları söndüren sen miydin ?
- Evet. Karanlık korkum hanginizden geliyor bilmek istedim. Ve sonuç ; senden. Annemden azar işiteceğim yine soru sormayı keser misin babacığım ?
- Tabi. Şey son birşey , yemek var mı ?
Şuanlık kendimi kötü bir durumda görmüyordum bu yüzden yemek isteyebilirdim bence. Üstelik bu kız tıpkı Annabeth gibi konuşuyordu. Gözleride tıpkı benimkiler gibiydi , yani bu benim kızım olabilirdi. Belkide yalan söylüyordu , bilemezdim. Ama şimdilik inanacaktım. Sırıtarak elinde bir tepsi mavi krep getirdi. Bu kız kesinlikle benim kızımdı. Ben krepleri gömerken oda başımda bitirmemi bekliyordu. Laf arasında ondan birşeyler öğrenebilirdim.
- Söyle bakalım adın ne ?
- Mia.
- Kaç yaşındasın ?
- 14.
- Peki nasıl benim kızım olabiliyorsun ?
- Cevap basit değil mi ? Gelecekten geldim.
- Neden peki ?
Yüzünde tekrar o bilmiş ifade belirince soru sormayı kestim.
- Şimdilik bilmen gerekmiyor baba.
- Annabeth ' in yanına dönmeliyim.
- Unut bunu.
Tam birşey söyleyecekken arkasını dönüp gitti. Gerçekten kendimi yine olabilecek en tuhaf durumda buluvermiştim. Yediğim yemeğin ağarlığıyla gözlerim kapanırken dışarıdan bağırış sesleri duydum. Yerimde doğrulup ayağa kalktım. Bağırışların geldiği yere doğru ilerlerken kapı birden açıldı. Karşımda bana bakan bir çift fırtına grisi gözlerle karşılaştım.
- Biryere mi gidiyordun yosun kafa ?
- Annabeth...
Evet Annabeth gibi bakıyordu , onun gibi konuşuyordu ancak ondan çok farklı görünüyordu. Annabeth ' in orta yaşlı hali gibiydi. Annabeth içeri girerek kapıyı kapattı.
- Otur.
Sesinde ne istek ne emir vardı. Öylece söylemişti oturmamı , bende beklemeden oturdum.
- Bana neler olduğunu anlatacak mısın ?
- Pekala , sözümü kesmeden dinle.
Araya girmeden onu dinlemeye koyuldum.
- Mia ile tanıştın zaten , kızımız. İkimizde buraya gelecekten geldik. Gelecekte Orden denen büyücü ve sen bir savaşa girdiniz. Kutuları Orden yaratmıştı ancak onlar seni seçtiler. Bunun sonucunda büyüde dengesizlikler oldu. Orden senden kurtulmak için Mia ' yı kullanmayı denedi bende onu geçmişe getirdim. Sen kaybolduktan sonra tabi. Gelecekte başına birşey geliyor ve ne olduğunu bilmiyorum. Orden çok yakında buraya gelmenin bir yolunu bulacak. Mia ' yı korumalısın Percy , Orden onun güçlerinden faydalanmak istiyor. Sen ona bir miras bıraktın , Orden bu mirasın peşinde. Ben geleceğe dönüp seni bulmalıyım. Herşey altüst oldu , Orden kampları yok etti.
Söyledikleri bir süre sonra kulaklarımda uğultuya sebep olmuştu.
- Tüm bunlar ne zaman olacak ?
- Bundan 16 yıl sonra. Şimdi Mia ' yı alıp güvenli bir yere git. Ben geleceğe dönüyorum. Ve Percy ikinizde dikkat edin , sizi seviyorum.
Annabeth elindeki saati çalıştırıp geleceğe döndü. O sırada içeriye Mia girdi. Koşarak bana sarıldığında afallayarak donup kaldım. Bir kızım vardı ve buna hala inanamıyordum.
- Mia bana güveniyor musun ?
- Canım pahasına.
-Tamam o zaman şimdi annenin yanına gidiyoruz. Yani bu zamandaki annenin yanına.
- Anladım baba açıklamana gerek yok.
- Neden bu kadar bilmişsin ?
Bunu şakayla karışık söylediğimden sırıtarak koluma girdi. Bulunduğumuz yerden çıkıp Karakorsan ' ı çağırdık. Mia kaç yıllık dostuymuş gibi onunla konuşurken Karakorsan kurtar beni bakışları atıyordu. Birlikte Karakorsan ' a binip Jüpiter kampına uçtuk. Kampta birkaç nöbetçi dışında kimse yoktu. Beni gördüklerinde hayretle yanıma koştular.
- Nerelerdeydin ? Başına birşey mi geldi ?
Bunlar gibi birsürü sorunun ardından bende soruya soruyla karşılık verip Annabeth ' i sordum.
- Annabeth nerede ?
- Arama çalışmalarına katıldı.
Ben birşey söylemeden Annabeth ' e Iris mesajı gönderdi. Annabeth ' in yüzü solgun görünüyordu. Beni görünce daha çok mutlu olsa da kızmayı tercih etti. Bende gelince herşeyi anlatacağımı söyleyip mesajı bitirdim. Mia ' yı alıp toplantı odasına girdim. Annabeth gelene kadar baba kız sohbet edebilirdik belki.
- Mia , ben iyi bir baba mıyım ?
- Aslında belki evet belki hayır. Çok kısıtlayıcısın , onun dışında iyisin.
- Neyi kısıtlıyorum mesela ?
- Jake ' le görüşmemi , savaş antrenmanlarını. Ama hepsini senden gizli yapmaya alıştım zaten.
Tek kaşım havada ona bakıyordum.
- Bak sen. Eminim geçerli sebeplerim vardır.
- Yine aynı cümle ; geçerli sebeplerim var. Bunu söylemeye bayılıyorsun.
Annabeth içeri girince Mia ' da çekingen bir tavırla yanıma sığındı. Annabeth gözleriyle bana soru işaretleri gönderirken oturmasını işaret ettim.
- Percy neler oluyor , bu kim ?
- İsmi Mia , kızımız , gelecekten geldi.
Annabeth ayakta donup kalmışken tekrar oturmasını işaret ettim. Bu sefer beni dinleyip karşıma oturdu. Hala tuhaf tuhaf Mia ' ya bakıyordu.
- Percy en başından anlatır mısın ? Nerelerdeydin ?
- Uyandığımda bilmediğim bir yerdeydim. Sonra karşıma Mia çıktı. Bana kızımız olduğunu söyledi. Sonra senin gelecekteki halinle konuştum. Bana gelecekten bahsetti. Orden ile bir savaşa girecekmişim. Daha sonra kaybolacakmışım. Kaybolmadan önce kızıma bir miras bırakmışım. Orden bu mirasın peşindeymiş. Gelecekteki sende kızımızı korumak için bu zamana getirmiş. O şimdi geleceğe geri döndü , beni bulmak için. Tüm bildiğim bu.
Annabeth anlattıklarımı hiç tepki vermeden dinlemişti. İtiraf etmesem de tepki vermesi benim için daha iyi olurdu. Sonunda sıkılarak sordum.
- Birşey söylemeyecek misin ?
Bakışları gözlerime kayınca tedirgin olduğunu farkettim. Mia ayağa kalkınca bakışlarım ona kaydı.
- Ben dışarıda olacağım baba.
- Biryere kaybolma tamam mı ?
- Tamam.
Mia dışarı çıkınca Annabeth ' in yanına oturdum. Ani bir hareketle boynuma sarılınca afalladım.
- Başına birşey geldi sandım.
- Bak bana iyiyim , ama biraz daha böyle sarılırsan boğulacağım.
Doğru söylüyordum. Annabeth o kadar sıkı sarılıyordu ki boğulacaktım neredeyse. O sırada dışarıdan gelen kavga seslerini duyunca ikimizde ayağa fırladık. Mia için endişeleniyordum. Koşarak dışarı çıktığımızda bu manzarayı görmeyi beklemiyordum açıkçası. Mia kampçılardan birinin üstüne atlamış pataklıyordu. Diğer yandan hayatımda duymadığım küfürleri ardı ardına sıralıyordu. Onu kucaklayıp aldığımda tekmelerinden bende nasibimi almıştım. Onu tutanın ben olduğunu görünce tekmelemeyi bırakarak yerinde durdu.
- Ne yapıyorsun sen !?
- Onun oğlu ileride beni yoketmeye çalışacak.
- Bu ona saldırabilirsin demek değil ama !
Hınçla bana bakıp nehir kenarına doğru koştu. Annabeth sırıtarak koluma vurdu.
- Bol şans yosun kafa.
Derin bir iç çekişten sonra Mia ' nın peşinden gittim. Nehir kenarındaki kayaların üstünde oturuyordu. Yanına gittiğimde bana dönüp bakmadı bile.
- İnsanlara öylece saldıramazsın Mia.
- Onun oğlu ileride sana zarar verecek ama.
- Kendin söyledin oğlu , o değil.
- Sana birşey olmasını istemiyorum baba.
Gözyaşlarıyla bana sarıldığında elimden geldiğince teselli ettim.
- Olmayacak canım. Olmayacak. Hiçbirimize birşey olmayacak.
Bir süre öylece sohbet ettik. Konu ona bıraktığım mirasa gelince sormadan edemedim.
- Sana bıraktığım miras ne ?
- Bir güç. Hiçbir melezin sahip olamadığı bir güç. Bana o güce nasıl sahip olduğunu hiç anlatmadın. Ama sonra gücü tamamen içime aktardın. Sonra kayboldun.
Anlattıklarını dinlerken hava kararıyordu. Ayaklanıp yemekhaneye yöneldik. Yarın melez kampına doğru yola çıkacaktık. Bu yüzden iyi bir uyku çekmeliydik.

POSEİDON ' UN İKİZLERİ : ATLANTİS KRALLIĞIWhere stories live. Discover now