"Bunun vahşilikle ne alakası var? Ben seni sahiplendim diye şimdi vahşi mi oldum!"

"Yok öyle olmadı, kızgınken eline koluna hakim olamayıp parmağınla tam şuraya," elleriyle ellerimi sarıp işaret parmağımı göğsüne tutup devam etti. "Vurdun ya, kalbim tenini hissedip senin için atmaya başladı sadece. Parmak ucundan kalbime elektrik vermişsin gibi çarpıldı vücudum. Yine kız, yine gözün hiçbir şeyi görmesin. Yine vur kalbime."

Gök mavilerine kazındı gözlerim. Kalbi kazındı kalbime.

Işıltılı gözlerini göğsündeki parmağıma indi, avucunun içindeki elimi dudaklarına götürdü, dudakları harladı içimdeki özlemi. Gözlerim doldu parmağımın üzerindeki sıcaklığı ile.

"Kızarmıştı parmağın, elin çok acıdı mı?"

Saf merak içeren gözlerindeki hüzünle yüzümü inceleyen sevdiğim adama dolu gözlerimle gülümseyerek cevap verdim.

"Senin göğsün bana hep sığınak oldu, bu yüzden hiç acıtmadı."

Parmağımın üzerindeki sevgi yerini korurken,  parmağımı dudaklarınından uzaklaştırdı, elleriyle ellerimi sardı.

Etrafı merakla izlerken koskoca ormanın içerisindeki küçük bir alan gözüme çarptı. Adımlarımız senkronize bir şekilde ilerlerken yürüdüğümüz yoldaki çiçeklerin hoş kokuları huzur dolduruyordu insana.

Meraklı ve heyecanlı sesim ormanın içerisinde kaybolmadan önce Duhan'a ulaştı. "Neresi burası?"

"Burası...seni özlediğim zaman geldiğim cennet  kokulu orman. Buradayken kokunu unutmuyordum. Sabahları doğan güneş ışıltılı gözlerini hatırlatıyordu bana. Canavarlarımızı  burada konuşsak daha iyi olur dedim."

Bileklerimizde bulunan damarlarımız birbirlerini hissettiğinde andan itibaren çok hızlı atıyordu.

"Duhan..."adımlarımızı durdurup Duhan'a bakmaya başladım.

"Şu an bir şey söyleme Esmeray. Ben seni sevmeyi seviyorum. Buna engel olamazsın. Mahçup da hissetme sakın."

Adımlarımız tekrar senkronize bir şekilde  yol alırken birkaç dakika sonra geniş bir yol ağzında durduk. Peş peşe bulunan küçük kulübelerin ortasında küçük bir göl vardı. Maviyle buluşan göl, etrafında bulunan ağaçlarının yeşili ile maviyi harmanlamıştı.

"Cennet gibi."

Fısıltım ormanın güzelliğine karıştı.

Ellerimize sığınıp ellerimizi biraz daha kenetledim. Göle doğru yürümeye başlarken üç katlı eski köşklere benzeyen evden bir kadın ve bir adam çıktı.

"Oo kimleri görüyorum. Hoş geldiniz efendim." diyen adamla el ele bize doğru yürüyen çiftle birlikte adımlarımız durdu.

Duhan'ın ağzından çıkan alaycı gülüş ile ellerimin arasından ayrılan Duhan'ın eli aynı anda oldu. Karşı karşıya gelince birbirine dostane şekilde sarılan adamlar ile içime merak tohumları serpildi.

Son kez birbirlerinin sırtlarına vurup ayrılan adamlar ile bakışlarım merakla aralarında dolaşıyordu.

"O mu?" Sarışın,mavi gözlü, kirli sakallı, geniş ve uzun hırkası yapılı vücudunu sarmış adamın bana bakarak sorduğu soru ile bakışlarım Duhan'ı buldu.

"Evet. Sevdiğim kadın."

Bir anda kollarını üzerinde hissettiğim kadın ile vücudum sağa sola sallanmaya başladı.

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Where stories live. Discover now