26. Üç Kişi

34 5 2
                                    


26.Üç Kişi:

Yine zil sesiyle gözlerimi açtığımda güzel hissediyordum. Arkadaşlarımla aram iyiydi ve şu kutu dışında bilinmeyen numaradan çok mesaj veya post it almıyordum. Ayrıca en son gördüğüm rüya da gerçekleşmemişti. Tüm rüyalarım gerçekleşiyordu ve bu çok saçmaydı. Ayrıca son gördüğüm rüya da asla gerçekleşmesini istemediğim bir rüyaydı. O gizli odaya asla tekrar gitmek istemiyordum.

Tanrım! Ben bu gizli odadan tayfaya bahsetmemiştim. Telefonumun çalmasıyla hemen elimi telefona götürdüm. Yiğit arıyordu. Nedensizce bir telaşa kapıldım ve boğazımı temizleyip telefonu açtım.

"Alo?" Bu nasıl bir telefon açmaydı? Neden aradın der gibi alo demiştim. Ah!

"Güneş. Günaydın." Yavaşça suratıma gülümseme yerleştirdim ve cevap verdim.

"Günaydın. Şey Yiğit ben de tam bir şey düşünüyordum." Yiğit'in gülme sesiyle anlamsızca kaşlarımı çattım.

"Düşündüğün şeyi tahmin edebilir miyim?" Anlamsızca karşılık verdim.

"İyi de sen nereden tahmin edeceksin ki? Yani peki. Et." Edemeyeceğini bildiğim için ve ne söyleyeceğini merak ettiğim için ufak bir şans vermiştim.

"Kolay. Beni."

"Ha?"

"Beni düşünüyordun yani." Göz aktararak kafamı diğer tarafa çevirdim.

"Yiğit sabah sabah sinir etme seansı mı bu?" Gülümseme sesini buradan da duyabiliyordum.

"Tamam tamam. Söyle bakalım. Ne düşünüyordun?" Sonunda ciddileştiğinde kafamı duvardaki saate çevirdim ve ayaklandım.

"Hayır telefonda söyleyemem. Kahvaltıda hepinize söyleyeceğim."

"Yalnız ben bu olayı hiç anlamıyorum. Telefonda söyleyince ne değişiyor?"

"Görüşürüz Yiğiiit.." hızla telefonu kapattığımda güldüm ve banyoya ilerledim. Banyoda Sude vardı.

"Günaydın Sude." Sude endişeli bakışlarını üzerime çevirdiğinde ne olduğunu anlamaya çalışmıştım. Yavaşça banyonun kapısını kapattı ve yanıma geldi.

"Güneş. Benim sana çok önemli bir şey söylemem lazım."

"Bugün 'çok önemli şeyler söyleme günü' falan mı acaba? Hadi söyle bakalım." Yavaşça boğazını temizlediğinde gerçekten önemli bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Şimdi sana bu mesajları atanın Berk olmadığı kesin değil mi?" Anlamsızca kaşlarımı çattım ve cevap verdim.

"Evet de.. Neden sorduğunu hala anlayamadım." Korkarak cevap verdiğinde şok olmuş bir şekilde gözlerimi açtım.

"Güneş ben.. Ben Berk'i seviyorum." Tepkisizce Sude'ye baktığımda aklımdaki soruları sormaya başladım.

"Ama sen Berk'i tanımıyorsun ki?" Hızla kafasını salladı.

"Hayır. Ben onunla tanıştım. Yani arkadaşız. Ama ben onu seviyorum." Aklıma Yiğit'in Berk hakkında düşündükleri geldi. Hemen sonra da Berk'in beni sevdiği.. Yavaşça Sude'nin elini tuttum ve arkadaşça konuşmaya başladım.

"Bak Sude. Sen benim arkadaşımsın ve ben sadece senin iyiliğini düşünüyorum. Beni anlıyorsun değil mi?" Sude kafasını salladı ve araya girdi.

"Eğer bana Berk'in seni sevdiğini söyleyeceksen biliyorum."

"Üzgünüm.. Zaten sana anlatmıştım."

GİRDAPWhere stories live. Discover now